Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda vatani görevini yaparken İstanbul Sarıyer’de ‘bot’tan denize düşerek şehit olan (03 Aralık 2013) Alparslan Taşçı, memleketi Mersin’in Gülnar ilçesine bağlı Üçoluk köyüne Türk bayrağına sarılı bir tabut içinde döndüğünde asker ve sivil tüm devlet erkânı oradaydı. Köy meydanında sıraya giren kaymakam, omuzu kalabalık rütbeliler şehit anası Nasibe ile babası Ramazan Taşçı’yı kucaklayarak, “devletin varlığını” hissettirmişlerdi. Ama bu “kucaklama” sadece o günlükmüş. Çünkü sonradan ne arayan ne de soran olmuş. Dahası hâlâ şehitlik maaşı bağlanmadığı gibi aileye herhangi bir tazminat da ödenmemiş...
Nereden mi biliyoruz? Tabii ki anne babanın sürdürdüğü hukuk mücadelesi ve devletin yetkili organlarından gelen “ilginç” yanıtlardan. Örnek:
Yüzme bilmeyen, mecburi olmasına rağmen koruyucu melbusat (can yeleği) giydirilmeyen er Alparslan Taşçı, tek başına bırakıldığı Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın botundan kötü hava ve deniz koşulları nedeniyle denize düşüyor. Dalgıçlar Taşçı’nın cansız bedenini bir gün sonra boğazın dibinde buluyor (17 Ekim 2014 tarihli iddianameden) ama komutanlık, “Benim sorumluluğum yok” diyor. İşte şehit anası ve babasının 30’ar bin liralık manevi tazminat talebi üzerine Sahil Güvenlik Komutanlığı’ndan gelen 29 Aralık 2014 tarihli o yazı:
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125’inci maddesine göre idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. İdare hukuku ilkelerine göre idarenin tazminle yükümlü tutulabilmesi için bir zararın varlığı, zararı doğuran işlem ve eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması ve zararla idari işlem ve eylem arasında uygun illiyet bağı şartlarının bulunması gerekmektedir. Söz konusu olayda doğrudan idareye yüklenebilecek nitelikte bir kusur bulunmadığından tazminat talebiniz uygun bulunmamıştır.”
Bunlar da avukat Sanem Yürür’ün Taşçı ailesi adına 5 Ocak 2015 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde açtığı tazminat davasından:
Olayın bir kamu hizmeti sırasında meydana geldiği göz önüne alındığında, hizmetle doğrudan doğruya ilgili olduğu, hizmetle zararlı sonuç arasında uygun illiyet bağının bulunduğu kesindir. Gerek öğretide ve gerekse yargı kararlarında kabul edildiği üzere, özellikle Silahlı Kuvvetler tarafından yerine getirilen bazı hizmetlerin ifasında kullanılan uçak, helikopter, silah, top, bomba, mayın gibi araç ve gereçler yapıları gereği hem ilgililer hem de üçüncü kişiler için tehlike arz ederler. İşte bu gibi tehlike taşıyan hizmetlerle araç ve gereçlerden sağlanan yararlar nasıl ki bunların sahibine ait oluyor ise, doğan zararlar da onların sahibine ait olmalıdır...
Durmak yok, ‘torba yasaya’ devam
2014 Eylül’ünde “torba yasa” olarak nitelendirilen çok maddeli tasarıları artık Meclis’e getirmeyeceklerini açıklayan iktidar sözcüleri, “Bunu literatürden çıkaracağız inşallah” demişlerdi... Tabii onlar eskide kaldı ve yeni yılla birlikte yeni torba yasa tasarılarını tartışmaya başladık. Bunlardan biri önceki gün alt komisyona sevk edilen “İş Sağlığı ve Güvenliği ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” diğeri 30 Aralık 2014’te TBMM Başkanlığı’na sunulan “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”... Yani görünen o ki, çok maddeli tasarılarla dolu torbalara son değil, “Durmak yok aynen devam” durumu söz konusu. Nitekim bu önceki gün Meclis’te de dile getirildi ve CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, içinde 20’ye yakın farklı konu bulunan yeni “İş Güvenliği” yasa tasarısının da “torba tasarıya” dönüştüğünden yakındı.
Aynı yönde eleştiri yapan TMMOB Yürütme Kurulu Üyesi ve Maden Mühendisleri Odası eski Başkanı Mehmet Torun da iktidarın değil vazgeçmek, “torba yasa” tekniği ile taraflarla tartışılmadan yasa çıkarmayı rutin hale getirdiğini söylüyor. Bu arada da madenlerde denetimin özelleştirilmesini de kapsayan torba tasarıyla ilgili çekincelerini sıralıyor:
“İnsanların can ve mal güvenliğini korumak gibi bir ana görevi olan devlet, yetkilerini devrederek sorumluktan kurtulmak istiyor.
Bu durumda da mühendisler firmalarda ücretli çalışan durumuna getirilecek ya da işsiz kalacak. Saha denetimlerinin piyasalaştırılması ve özelleştirilmesi ise iş kazalarının daha da artmasına neden olacak.”