Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yaklaşık 50 milyon kişinin kimlik bilgilerinin ev adresleri ile birlikte internete sızması Türkiye’de kişisel verilerin “nasıl korunduğunu” tartışmaya açtı. Aslında bu yeni bir tartışma değil, daha önceki yıllarda da da gündeme geldi ama biz yine günlerce kimlik bilgilerinin ifşa edilmesi üzerine ‘bireyler kendilerini korumak için ne yapmalı?’ diye konuştuk, konuşuyoruz. Siyasiler ve kurumlararası karşılıklı suçlamalar ve polemikler sürerken de hedefteki kurum YSK, internette dolaşan bilgilerin 2008 tarihinde siyasi partilerle paylaşılan veri tabanıyla uyuştuğunu açıkladı. Açıkçası ihale siyasi partilere kaldı! Bu gelişmeler üzerine de Adalet Bakanı’nın “bundan sonra seçimlere girerken YSK’nın açıklayacağı bilgileri sınırlandırmayı düşünüyoruz. YSK, bundan sonraki seçimlerde vatandaşların bilgilerini partilerle paylaşmayacak” sözlerini sorgulamaya başladık. Çünkü olası bir seçimde böyle bir sürprizle! karşılaşabiliriz. Peki bu mümkün mü? “Kesinlikle olmaz” diyen YSK’daki CHP temsilcisi Av. Mehmet Hadimi Yakupoğlu nedenlerini de şöyle sıraladı:
- Bu listelerin ana mantığı bir kişiden iki tane üretilmesin. Onun için T.C. numarasının yanına anne, baba adını, doğum tarihini, adresini koyuyoruz. Zira bazen bir kişi için iki tane T.C. numarası üretilebiliyor. Örneğin benim adım Mehmet Hadimi Yakupoğlu. Siz Hadimi’yi Hamidi diye yazarsanız sistem ana adı baba adı aynı da olsa başka bir T.C. numarası veriyor. Biz bunu önlemek için bu parametreleri kullanıyoruz. Yani herkesten bir tane olduğuna ve bir tane olduğundan emin olduğumuz kişinin de seçim döneminde de bir tane oy kullandığından emin olmaya çalışıyoruz.
- Seçmen listesini sadece YSK vermiyor. Türkiye’de 971 tane ilçe ve bunların her birinde ilçe seçim kurulları var. Her ilçedeki siyasi parti örgütleri da seçim dönemlerinde seçmen listelerini aynı mantıkla alıyor. Herhangi bir parti 971 ilçeden gelenleri toplar olur sana Türkiye geneli.
- Sızdırılacak olsaydı 2014 ve 2015 yıllarında dört seçim geçirdik. Yaklaşık 30 tane parti seçime katıldı. 30 parti üçer defa seçmen listesi aldı, hangisi sızdı? 2008’le ne alaka var. Tamamen bir manipülasyon, ‘cambaza bak’ diyorlar.
- Kaldı ki kişisel veriye nüfus cüzdanı seri numarası, banka hesapları ve telefon numaraları girer. Bunlar seçmen bilgileri. Bir bardak suda kopartılan fırtınanın amacı yakın zamanda olası bir erken seçim ya da referandumun altyapısını hazırlamak ve seçimi açık oy kapalı tasnifle yapmak...

Haberin Devamı

Asıl sorun Siyasi Partiler Yasası
27 partinin katıldığı 30 Mart 2014 yerel seçimleri öncesinde arayan 17. dönem İstanbul Milletvekili Yılmaz Hastürk şöyle demişti(3 Mart 2014 tarihli yazımız):
“Bu, çok seslilik değil, vatandaşı aldatmak. Çünkü seçime giren ve alternatif gibi görünen bazı partilerin Ankara’da değil ilçe, genel merkez binaları dahi yok. Üye sayıları da yetersiz.”
İnternette dolaşan kimlik bilgilerinin nasıl sızdığı tartışmasında YSK’nın siyasi partileri işaret etmesinden sonra dün Yılmaz Hastürk yine aradı ve ve şunları söyledi:
YSK’na birçok partinin seçime girme hakkı olmadığı yolunda itiraz ettim bunu ispatladım ama ilgilenen çıkmadı. Her önüne geleni seçime sokar, seçmen listesi verirsen böyle olur. Şimdi benim kimlik bilgilerimle bir işlem yapılırsa sorumlusu kim olacak? Anayasa değişikliğinden önce Türkiye’nin bir numaralı konusu siyasi partiler ve seçim yasasıdır.

Haberin Devamı

Radikalleşmeyi körükleyen ‘Pirin Palas’
Adıyamanlı olan Yrd. Doç. Dr. Ramazan Topdemir, Güneydoğu’da (Şanlıurfa ve Adıyaman) yirmi yıl görev yaptı. 1993’ten beri bölgesindeki sorunları hem yaşayan hem de araştıran Topdemir, Doğu ve Güneydoğu’daki bütün şehirleri gezerek Kürt sorunu üzerine çalıştı. Bu konuda kitapları da bulunan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Topdemir’in IŞİD’in Adıyamanlı canlı bombalar ve PKK’nın yapısı hakkında ilginç saptamaları da var. Örneğin Adıyamanlı gençleri bu gibi örgütlerin kucağına iten nedenler arasında yoksulluk ve eğitimsizlik kadar “Pirin Palas”ın da bulunduğunu belirterek şöyle diyor:
“Adıyaman’da 12 Eylül döneminde halkın Pirin Palas adını verdiği yerde solcusu, sağcısı, Kürt’ü, Alevisi işkence gördü. Köylerden ve kasabalardan toplanan insanlar buraya getirilip aylarca tutuldu. O dönemde yapılan hatalarla da bugünkü radikalleşmenin temeli atıldı. Yönetime kinlenenlerden Kürtçüler dağa çıkıp PKK’lı, Mısırlı ve İranlı yazarların kitapların okuyanlar da önce Hizbullahçı sonra IŞİD’li oldu.