Cenevre’de Suriye barış görüşmeleri yeniden başladı ama sahada durum farklı. Çünkü ‘terörist gruplara ateş’ adı altında silahlar susmuş değil. Dahası, Esad güçleri Halep’i El Nusra’dan temizlemeye yönelik büyük bir taarruz hazırlığı içinde. Yani sivil halka dönük bir risk söz konusu. O nedenle de Türkiye’ye doğru yeni bir göç dalgası ya da mülteci krizi yine gündemde. Nitekim bu endişeyi Cumhurbaşkanlığı sözcüsü de dile getirdi. Peki böyle bir durumda Türkiye ne yapacak? Ya da ne gibi önlemler alındı, alınıyor? Yanıt Türk Kızılayı Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık’tan:
- Toplamda hareketleneceğini öngördüğümüz kitle 700 bin civarında. Tabii böyle bir şeyin olmasını temenni etmiyoruz ama yeni bir dalgayla gelenler olursa Suriye topraklarında karşılanacak, ihtiyaçları orada giderilecek.
- Şu anda Kilis’in güneyinde 10 civarında kamp var, Reyhanlı tarafındaki diğer 10 kampla birlikte de toplam kapasiteleri 400 bin civarında. Öncelikle bunların kapasiteleri artırıldı. Aynı bölgede Suriyeli STK’lar aracılığıyla biri 100, diğeri 45 dönümlük bir alan alındı ve altyapı çalışmaları tamamlandı. Elimizde çadırlar da var. Dolayısıyla, böyle bir durum olursa o alanlarda hızla yeni kamplar oluşturabiliriz.
Özetle, Kınık’ın dediğine göre; olası bir göç dalgası durumunda yine açık kapı politikası uygulanmayacak.
Yani “de facto (fiili) güvenli bölgelere” devam...
Sancılı infaz hukuku
Özgecan Aslan’ın katili Ahmet Suphi Altındöken’in cezaevinde vurulup öldürülmesiyle ilgili “Oh, adalet yerini buldu” diyenin yanı sıra, cezaevinde güvenliği sağlayamadığı için devleti eleştirenler de var. Aslında bu çok sorunlu ama daha önce de örneklerini yaşadığımız bir durum. Yani kimilerinin cezaevi geleneği ya da raconu dediği bu infaz sürpriz değil. Niyesini dün konuştuğumuz eski Bayrampaşa Cezaevi Savcısı Necati Özdemir şöyle açıklıyor:
“Cinsel suçlarda sanık dışında taraf mağdur ve mağdur aileleri değil tüm Türkiye. O nedenle bu toplumun beklediği ve konuştuğu bir olaydı. Hatta bana bile birçok kişi ‘Özgecan’ın katilini cezaevinde ne zaman öldürürler’ diye sormuştu. Bugün bir oylama yapılsa herhalde yüzde 99 alkış çıkar bu olaylara. Onun için öncelikle ‘oh iyi oldu’ fenomeninden bu işi çıkarmak lazım. Bunun tek yolu da toplumun beklentisini hukukun içine çekmek. Ve belki de bu tür suçlarda idam cezasını yeniden düşünmek.”
Soruyoruz Özdemir’e: Devlet ne yapmalıydı?
“Sokaktaki insan bana bu ne zaman öldürülecek diye soruyorsa onu buraya koyanın da kendisine sorması gerekirdi. Mahkum yönetmek içeri koyup kapısını kilitlemek değil. Bu millet babasını, kardeşini öldüren adamı affediyor, barışıyor ama tecavüzcüyü asla. Cezaevinde bir isyanda ilk yakılan yer tecavüzcülerin koğuşudur.”
Yargıtay’ın kararı Ergenekon’da son değil
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 274 sanıklı Ergenekon davasında temyiz duruşmalarının ardından 21 Nisan Perşembe günü kararını açıklayacak. Onama çıkarsa dava Anayasa Mahkemesi’ne taşınacak, bozma çıkarsa da beraat yolunu açan yeni bir hukuki süreç başlayacak. Ardından da Balyoz davasında olduğu gibi maddi manevi tazminat davaları gelecek. Yani aradan geçen 9 yıla rağmen Ergenekon’da henüz son olmayacak.
Yargıtay’ın vereceği kararı davada “sıfırlanma” olarak yorumlayan Av. Hüseyin Ersöz’ün karara ve sonrasına dönük öngörüleri şöyle:
“Bu soruşturmayı yürüten savcıların açığa alındığı, hâkimlerin bir kısmı hakkında YSK tarafından soruşturma başlatıldığı, görev alan polislerin meslekten atıldığı, müebbet hapis cezasına çarptırılan sanıkların dahi yurtdışına çıkış yasaklarının kaldırıldığı bir durumda onama kararı çıkacağını düşünmüyorum. Bozulup dosya tekrar İstanbul’a gönderilecektir. Yargıtay kendisini yerel mahkemenin yerine koyarak yeniden bir yargılama yapamaz. Ama ‘sen örgütten dolayı ceza vermişsin ancak burada örgüt suçunun unsurları oluşmamıştır ve de beraat kararı vermen gerekirken mahkumiyet kararı vermişsin’ diye yerel mahkemeye yol gösterebilir. O zaman yerel mahkeme de bir daha kararı bozulmasın diye Yargıtay’ın belirlediği o sınırlar içinde doğrudan beraat kararı verebilir...”