Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Siyasette gerilim had safhada. Kullanılan dil ve politikacıların birbirlerine göndermeleri sokak kavgalarından farksız. Dahası iktidar ve muhalefet arasındaki bu sert üslup olası lider değişiklikleri ya da yeni oluşum söylentileri nedeniyle bazı partilerin iç çekişmelerine de yansımış durumda. Yani her zaman olduğu gibi safları sıklaştırmaya dönük “kutuplaşma siyaseti” vizyonda. Tek amaç da ne olursa olsun koltukları korumak...
Peki bu mümkün mü? Ya da ülkede terör belası ve ekonomi de durgunluk yaşanırken seçmen buna itibar eder mi? Bu soruları dün 1 Kasım seçimleri öncesinde en doğru tahmini yapan kamuoyu araştırmacısı Adil Gür’e yönelttik. Bu arada da MHP’deki olası bir lider değişiminin AKP mi yoksa CHP’yi mi daha çok etkileyeceğine ilişkin tartışmaları konuştuk. İşte öngörüleri:
- Türkiye’de siyasi partiler kutuplaşmadan besleniyor. Onun için iktidar da muhalefet de gerilim siyasetini tırmandırıyor. Çünkü seçmen sorgulamadan aidiyet duygusu içerisinde bir tarafı seçiyor. Yani hükümetin icraatlarını ya da muhalefetin performansını sorgulayarak oy vermiyor. Oysaki olması gereken tam tersi. O nedenle günün birinde insanların önüne farklı bir yol çıkar ise bu kutuplaşma siyasetiyle oy devşirmeye, oy kazanmaya çalışanlar kaybeder.
- Halk kavga seyretmeyi sever ama kavga edenleri sevmez. Neden sevmez çünkü bu ülkede her kavganın sonunda siyasi krizler ekonomik yansımaları da beraberinde getiriyor ve vatandaşın cebinden bir şeyler götürüyor. Dolayısıyla, vatandaş buna sebep olanları da cezalandırır. Yeter artık der.

Muhalefet eriyor
- İddialı bir şey söyleyeyim. Yaptığımız araştırmalara göre MHP’deki bir lider değişikliği AKP’den çok CHP’ye zarar verir. Çünkü ülkede birtakım problemler var ama seçmenin AKP ile arasında güçlü bağları hâlâ devam ediyor. Oysaki CHP’de tabanda aykırı görüşler var. Yani MHP’ye oy veren kadar milliyetçilik hassasiyeti olan ya da HDP’yle ideolojik yakınlık duyan seçmen de var. Bu partiye oy veren Alevi yurttaşlar var. Böyle olunca da CHP tabanındaki mutsuz kitle çok daha fazla. Yani MHP’deki olası bir değişiklikte ya da oluşumda CHP daha fazla zarar görecektir.
- Şunu net olarak söylemek mümkün. Hiçbir muhalefet partisi şu an 1 Kasım’ın üstünde değil, altında. Parti ayrımı yapmadan söylüyorum, bugün seçim olsa hiçbir muhalefet partisi 1 Kasım’da aldığı oyu alamaz. Çünkü ‘hükümet başarılı mı’ diye soruyorsunuz, yüzde 45-50 civarında ‘başarılı’ diyen var. ‘Muhalefet başarılı mı’ diyorsunuz, başarılı bulanların oranı yüzde 11-12’ yi geçmiyor. Oysaki yüzde 50 oy almış bir muhalefet söz konusu. Yani orada daha mutsuz bir kitle var.
- Elbette ki ortada bir seçim yok seçim sandığı yok. Bu nedenle şu partinin oyu budur demek mümkün değil, seçim günündeki konjonktüre bakmak lazım ama bu pazar günü bir seçim olmuş olsaydı, ben hiçbir muhalefet partisinin 1 Kasım’da aldığı oyu alamayacağını araştırmalarımda görüyorum...

Haberin Devamı

MHP’de aritmetik oyunları
MHP’li muhaliflere göre, 19 Haziran’daki olağanüstü kurultay hukukun emrettiği, vicdanın da gereği olan bir süreç. Yapılmadığı takdirde çağrı heyeti başta olmak üzere herkes suç işlemiş olur. Ayrıca MHP’nin seçimli bir kurultay yapabilmesi için öncelikle tüzük değişikliği öngören bu virajı dönmesi şart. Dolayısıyla da bu kurultay yapılmak zorunda...
MHP lideri Bahçeli ise 19 Haziran’da yapılacak kurultayın “korsan” olduğunu savunarak yapılmasına izin vermeyeceklerini söylüyor. Yapılsa da kanunsuz ve hukuksuz olacağını belirterek kurultay tarihi olarak kendi açıkladığı 10 Temmuz’u işaret ediyor. Bunun için de delegasyona baskı yapıp, 19 Haziran’da mümkün olduğu kadar fire verilmesini amaçlıyor.
Özetle, muhalifler delegeye gelin, genel merkez gitmeyin diyor. Yani partide delege açısından tam bir ikircikli durum söz konusu. Bir başka ikircikli durum ise kurultay için delege yeter sayısı konusunda. Zira orada da muhalefet salt, genel merkez ise üçte iki çoğunluk şart iddiasında. Aslında tüm bunlara MHP’de aritmetik oyunları da denilebilir. Çünkü olağanüstü kurultayın yapılıp yapılamaması kadar, yapılırsa kaç delegenin katılımıyla gerçekleşeceği de çok önemli. Özellikle de Bahçeli açısından. Niyesini bir zamanlar Bahçeli’nin en yakınındaki bir isim şöyle anlatıyor:
“Zaten 543 delege imza vermişti, sonra adayların yurt gezilerinde imza vermeyip çok sayıda destek veren belediye başkanı, meclis üyesi gibi çeşitli isimlerin de dahil olmasıyla zaten salt çoğunluk eşiğinin aşıldığı görülüyor. Bu durumda da Bahçeli’nin iki hesabı var. Nisap miktarını oluşturan 606 delege rakamına ulaşılmasını engellemek. Ona ulaşılırsa da ikinci aşaması olan 650 rakamını geçirtmemek.
Çünkü böyle bir durumda Bahçeli ‘bizim de o kadar oyumuz var’ diyerek çevresini kandırmaya devam edebilir. 700 civarında bir oyla tüzük geçerse de Bahçeli’nin umudu sıfırlanır.”
Özetle, bu kurultayda genel başkan seçimi yok ama Bahçeli açısından güven oylaması var...