Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eski Genel-kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “2002-2010 yılları arasında, MİT’ten bize bir tane bile Gülen cemaati konusunda rapor gelmedi” sözleriyle MİT ve TSK arasındaki istihbarat kopukluğu tartışması alevlendi. Darbe girişimiyle birlikte birçok generalin FETÖ’cü çıkması, Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı’nın en yakınındaki isimlerin dahi örgüt üyesi olduğunun anlaşılması üzerine başlayan bu tartışmada askerin söylediği şu:
TSK’nın istihbarat kaynağı, istihbarat imkân kabiliyeti yok, kanunen de yasak. Eskiden GES vardı o MİT’e bağlandı. Şu anda bütün istihbarat tamamen MİT, Emniyet İstihbarat ve kısmen de Jandarma’nın bölgeye yönelik istihbaratından alınan bilgilerden sağlanıyor. Duyumla sağdan soldan bazı ihbarlar gelse bile TSK herhangi bir işlem yapamaz. Mutlaka MİT ve Emniyet İstihbarat’a göndermek suretiyle teyit alınır.
Yani TSK’ya sızma, cunta oluşturma konusunda TSK’yı uyandıracak, ikaz edecek, bilgilendirecek ana unsur MİT’tir. Dolayısıyla da cemaatçi yapılanmanın bugün ordunun iliklerine kadar işlemesinde komuta kademesinin sorumluğu yok.
Gerçekten öyle mi? Dün bu soruyu Başbuğ’un açıkladığı sürenin üç yılında, 2005 yılında emekli olana dek görev yapan isimlerden biri, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e yönelttim. “Hiçbir bilgi verilmedi, istihbaratın eksikliği” gibi beyanların Silahlı Kuvvetler’in sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağını belirten Öneş, şöyle dedi:
“Eğer ki Silahlı Kuvvetler’de Genelkurmay Başkanı’nın, ikinci başkanının, kuvvet komutanlarının emir subayına kadar FETÖ bu örgütlenmeyi yapabilmiş ve binlerce sempatizanını, militanını bu hale getirebilmişse bu kadrolaşma ve terfi sisteminin yaratılmasında etken olan komuta kademesini, öncelikle Genelkurmay Başkanı’ndan başlayarak aşağıya doğru ve Genelkurmay Başkanı’nın bağlı olduğu siyaseti sorgulamak, özeleştiriye davet etmek gerekir.”

Herkes sorumlu

Bugün ortaya çıkan sonuçların sorumlulukları birbirinin üzerine atarak sıyrılabilme noktasını çoktan aştığını vurgulayan Öneş, devamında da şunları söyledi:
“Sorumluluk bize ait değildir lafı doğru değil. Silahlı Kuvvetler’in kurumsal yapısı içerisinde devam eden bir olay. O zaman Cumhuriyet’ten bu konuda gözaltına alınan Hikmet Çetinkaya’nın, rahmetli Hablemitoğlu’nun yazdığı kitaplara, 1990’lı yıllardan itibaren Emniyet teşkilatının raporlarına ve o tarihlerden itibaren MGK’da eksik veya noksan MİT’in ortaya koyduğu sürekliliğe sahip raporlara bir baksınlar. Her şeyden haberdar olmaları gerekir. Demek ki burada bir siyasi değerlendirme hatası yapılmış, güvenlik risklerini değerlendirmede önemli zafiyetler yaşanmıştır. Bunu kabul etmek gerekir. Hem kurumsal yapılar bakımından hem de siyasetler açısından ciddi hatalar yapılmıştır. Bunu görmek lazım.”
Öneş’in, “1992’den itibaren MİT Müsteşarlığı’ndaki askeri kadrolar azaltıldı ve neredeyse sıfır noktasına getirildi” şeklindeki eleştirilere yanıtı da şuydu:
“MİT’in sivilleştirilmesi Türkiye’nin demokratik hedefler istikametinde bir yapıya kavuşturulması arayışları çerçevesindeki bir düzenlemedir. Geçmiş darbe dönemlerinin MİT üzerinde yarattığı baskıdan sıyrılabilme arayışıdır. Bu sivilleşme hareketiyle MİT’in içindeki askerler toptan teşkilat dışına çıkarılmış değildir...”

Türkiye açısından Clinton mı, Trump mı?

Hangisi Türkiye’nin menfaatleri açısından daha iyi? Suriye’de IŞİD’i bitirmek için PYD ve YPG ile işbirliğine devam edeceğini hatta artıracağını söyleyen Clinton mu? Suriye’de Esad’ı desteklediğini açıklamak suretiyle Rusya’ya yeşil ışık yakan Trump mı? Bu soruya Washington’da uzun yıllar deniz ataşesi olarak görev yapan Dz. K. K. eski Genel Sekreteri E. Dz. Kur. Kd. Albay Mehmet Asal’ın yanıtı şöyle:
“8 Kasım’daki ABD başkanlık seçimini kim kazanırsa kazansın, Türkiye ile ilişkilerde hiçbir şey değişmeyecektir. Çünkü ABD’nin iç ve dış politikaları FBI ve CIA tarafından yönlendirilir, hatta yönetilir. İster Cumhuriyetçi bir başkan olsun ister Demokrat bir başkan, ABD’de seçim sonrası hiçbir şey değişmez. Başkanlık seçimi ve adaylar arasındaki atışmalar, bir magazin haberi dışında anlam ifade etmez. Şimdi de büyük olasılıkla Hillary ilk kadın başkan olarak seçilip ülkemize gelecek ve bir şehidin çocuğunu kucağına alacak, biz de tıpkı 2008 de Obama’ya yaptığımız (Ezan okunmadan önce üniversitedeki konuşmasını kesmesini, dinimize saygı diye yorumladık, ABD’de basket oynayan Mehmet Okur ve Hidayet Türkoğlu’ndan bahsedince yağlarımız eridi) gibi bir anda kendisini ve ABD’yi göklere çıkaracağız. Fethullah Gülen’in verilmediğini, verilmeyeceğini, PYD’ye silah akıtıldığını unutarak.”

Yorumsuz

HDP’li 12 milletvekili gözaltına alındı, 9’u tutuklandı.
İnternet, sosyal medya kilitlendi!
Diyarbakır’da bomba patladı 2’si polis 9 kişi öldü. PKK üstlendi...