Tunca BENGİNKorkulan oldu;
sağlam zemin gerekçesiyle Beykoz ve Sarıyer'de yağma başladı. Beykoz'u
FP'den teslim alan
DSP'li belediyenin Teknik Başkan Yardımcısı
Erdal Köktürk, orman arazilerinin yapılaşmaya açılması için müthiş bir baskı olduğunu itiraf ediyor. Yağmayı önlemek amacıyla ormanları sivil toplum örgütlerine tahsis etmeyi düşündüklerini belirten Köktürk, AKUT'la görüş birliğine vardıklarını söylüyor. Tabii son söz Ankara'nın; onay verirse
Nasuh Mahruki'nin ekibi mafyaya karşı devreye girecek. İyi de devletin polisi - zabıtasının başedemediği rant çetelerine karşı AKUT ne yapacak? Yanıtı Köktürk veriyor:
"Onlara ve diğer sivil toplum örgütlerine birer bölge tahsis edeceğiz. Hem eğitimlerini yapacaklar hem de sahip çıkacaklar. Tek çare bu..."
Allah yardımcıları olsun. Çünkü Beykoz, imar yönünden kanunsuzluk cenneti. Anımsayacaksınız, FP'li eski başkan
Yücel Çelik Bilek'in dahi Hazine arazilerini mafyaya peşkeş çektiği iddia ediliyor. Parayı bastırıp, kaçak inşaat yapanların sayısı da bilinmiyor. Tıpkı paraların nereye gittiği gibi!..
Üstüne üstlük 200 bin kişinin yaşadığı ilçe bütünüyle SİT alanı. 1995 yılında alınan karar uyarınca tek bir çivi çakılması dahi yasak. Bugünkü görüntüyü
skandal olarak yorumlayan Köktürk, feryat ediyor:
"Ne büyükşehir ne de ilçe belediyesi koruma amaçlı imar planı yapmış. Kaçak yapılaşmaya göz yumulmuş. Karşılığında bağışlar alınmış ama hiçbiri belediyenin kasasına girmemiş. Binalarla ilgili tek bir kayıt yok. Kavacık bölgesinin tamamı kaçak. İmar ve zabıta müdürleri devre dışı kalmış."
Vurdumduymaz Ankara
Başkan yardımcısı öyle dertli ki; anlatmaya devam ediyor:
"İmar Kanunu der ki; 'bir yapının bittiği tarih ona iskan verildiği tarihtir.' Yasal olarak bitmeyen inşaatlara elektrik, su gibi altyapı hizmetleri götürülemez. Oysa İstanbul'un yüzde 90'ının yapı kullanma izni (iskanı) yok. Yani İmar Kanunu'na göre İstanbul inşaatı devam eden şantiye... Bunu Cumhurbaşkanı da Başbakan da Vali de biliyor."
Peki ne olacak, mafyaya teslimiyet devam mı edecek? Köktürk, şöyle diyor:
"Beykoz Belediyesi olarak durum tespiti yapıyoruz. Binaları tek tek kayıt ediyoruz. Yasa gereği yıkım ve para cezaları kesiyoruz. Tabii bu şikayetlere yol açıyor. Yasaları uygulayacağız, 263 milyon lira maaş alan bir görevliyim. Aldığım bu parayı hak ederek ve onurlu vatandaş olarak yaşamımı sürdürmek istiyorum. Ama güç paraysa, parası olanın borusu ötüyorsa bu sistemde bizim gibi insanlar ne kadar güçlü olabilirler bilemiyorum."
Pis kokular...
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Pendik - Şeyhli'deki Hilal Konutları sakinleri terör estiren site yönetiminden yakınıyor. Şöyle ki;
1140 daireden önce
uydu anten parası adı altında 155'şer mark toplanmış. Vermek istemeyenler zorlanmış, geciktiren 180 mark ödemek zorunda kalmış. En gözde kanallar ise Arap TV'leriymiş.
Şimdi de İGDAŞ ortak giderleri için 8 ay süreyle kat sahiplerinden 22 milyon 500'er bin lira isteniyormuş. Tabii, bu ayın 25'ine kadar ilk taksidi ödeyemenlere de yine faiz tehdidi...
Düzce il olsun
Öneri sahibi
Lütfü Şimşek... Siyasilerin sözlerine güvenmediklerini belirten okurumuz şöyle diyor:
"İyi bir morale ihtiyacımız var. 1944 depremi yaraları uzun süre sarılmadığından 1947'de il olma konusu gündeme gelmiş. O gün bugündür kurulan tüm partilerin başkanları, cumhurbaşkanları, başbakanlar ve de siyasi mirasçıları verdikleri sözleri tutmadılar. Bir vatandaş olarak: 1930 yılında ordusuna uçak alabilen Düzcelilerin kendilerine, çocuklarına ve de torunlarına verilen bu sözün artık yerine getirilmesini istiyorum. Zamanıdır; siyasi rant beklemeden Düzce il olmalıdır. Düzceli de ayaklarının üzerine dikilmelidir."
Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr