2014’ün ilk günü Kartal Dr. Lütfü Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Ortopedi Servisi’nde tanık olduklarımızı anlatırken “İşte sağlık devrimi” demiştik. Çünkü kangren nedeniyle kolu bacağı kesilen hastaların bulunduğu bölümdeki görüntüler, iktidarın yaptık, ettik dedikleriyle tamamen zıttı. Hastalardan duyduklarımız da devrimden çok isyanı çağrıştıran cinstendi...
Yazı sonrasında yoğun bir mail ve telefon trafiği yaşadık. Çok sayıda benzer şikâyetin yanı sıra hastanedeki olumlu değişimler aktarıldı. Kanlı, kirli çarşaflar yenilenmiş, doktor ve hemşireler de görünür olmuşlar...
Bu arada biz de davet üzerine İstanbul Anadolu Güney Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Uzm. Dr. Tunçay Palteki’yle buluştuk. Öncelikle bu konuda inceleme başlattıklarını anlatan Palteki, “Bizzat gidip gördüm. Düzeltilmesi için yönetici arkadaşlara direktifleri verdik. Doktor ve hemşire yokluğunun nedeni de araştırılıyor, gereği yapılacak” dedi. Ardından da bu “acil” müdahalenin devamında kalıcı çözümlerle ilgili bilgi verdi. İşte satır başları:
* Kartal, yılda 45 bini acil 150 bin hastaya poliklinik hizmeti veren 706 yataklı bir hastane. Buna karşın fiziki mekânları eski, dağınık ve yetersiz. Hepsini biraraya toplayacak 900 yataklı yeni hastane projesi ihale aşamasında. 2017’de bittiğinde bu bölge 500 yataklı Koşuyolu ve 260 yataklı organ nakli hastaneleriyle birlikte toplam 1700 yataklı bir kampus olacak.
* Birlik sistemiyle tomografi, mr gibi randevu süreleri çok kısaldı. Bir iki günde, hatta aynı gün çekilen hastanelerimiz bile var. Bekleme sorununu iş yükünü hastaneler arasına yayarak çözdük. Hasta beklemek istemiyorsa, uygun başka bir hastaneye yönlendiriliyor.
* Laboratuvar tetkiklerine standart getirmek için merkezi sisteme dönüyoruz. Artık basit işlemler dışındaki tüm ileri tetkikler Lütfi Kırdar ve Marmara Üniversitesi hastanelerindeki merkez laboratuvarlarda yapılacak. Tabii hastalar değil, numuneler taşınacak. Tıpkı zincir özel hastanelerde olduğu gibi.
* Asıl amacımız kaliteli sağlık hizmeti ama biz hastanelerimizdeki otel hizmetinin kalitesini de artıracağız. Buna da çarşaflardan başlayacağız. Şu an çarşaf nevresim sıkıntımız yok ancak, her hastane kendisi yıkadığı için kalite farkı oluyor. Artık standart gelecek. Hedefimiz, hastaları ilk günkü gibi yeni ve ütülü çarşaflarda yatırmak. İhale aşamasındayız, altı ay sonra örnekleri başlayacak.”
Bunlar elbette güzel gelişmeler ancak, aslolan sözde kalmaması. Bunu da hep birlikte yaşayıp görececeğiz...
Diğer 17 Aralık
Ülke gündemi çok yoğun ancak bu, diğer olayları unutacağımız anlamına gelmesin. Örneğin; 17 Aralık’ta Ankara Gölbaşı’nda düşen Sikorsky ve uçuş ekibine yazılmadığı için “yolcu” muamelesi gören Kara K.K.lığındaki ikinci teknisyenlerin durumuyla ilgili sorularımıza hâlâ yanıt alamadık. Umarım fazla gecikmez çünkü sırada Deniz K.K.lığındaki teknisyenlerin soruları var. Uçak Bakım Başçavuşu Y.K’nin bu konudaki maili şöyle:
“Bizde durum daha vahim. Test ya da normal görev uçuşunda teknisyen tek de olsa yolcu muamelesi görüyor. Şöyle ki; Kara K.K.lığında uçuş kadrosu iki pilot ve asgari bir teknisyenken, Deniz K.K.lığında iki pilot ve iki operatördür (Radar Astsubayı-Sonar Astsubayı). Teknisyen yoktur kadroda. Böyle olunca teknisyen katılması zorunlu olan görev uçuşlarında ve havada kontrol veya ayar gerektiren tecrübe uçuşlarında yolcu olarak uçmaktayız. Uçmadığımız zaman emre itaatsizlikten 6 ay ile 2 yıl hapis cezası.”
İnadına gazetecilik
Mahkeme kararıyla bazı haber ve davalara getirilen yasakları çok gördük ama mahkeme kararıyla gazeteciliğe izne ilk kez tanık olduk. TGC’nin itirazı üzerine İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nin verdiği karar her ne kadar nihai değil, yürütmeyi durdurma olsa da emniyetin kapıları gazetecilere açıldı. Bakalım emniyet nihai karar öncesinde mahkemeye basına getirilen yasağın nedeni ve mevzuattaki dayanağı hakkında ne gibi belgeler sunacak? “Habercilerin emniyetin kozmik odasına sızmalarını engelleyemiyoruz mu?” yoksa “Ben istediğime sızdırıyorum, o nedenle de gazetecilere zaten gerek yok mu” diyecek?..