Televizyonlardaki “az sonra” anonslarını bilirsiniz. Konuya ilgiyi artırmak ve sona saklanan “bombalar” hakkında merak uyandırmak için kullanılır. Meydanlara çıkan Mustafa Sarıgül de aynen öyle yapıyor ve İstanbul’un sorunlarına yönelik çözüm projeleri sorulduğunda “son 20 günü bekleyin” diyor. Ardından da sandık için geri sayım başladığında İstanbul’a her gün bir müjde vereceğini söylüyor...
Sarıgül, bu tavrını gazetemize yaptığı ziyarette de sürdürdü ama bu kez araya ipuçları yerleştirdi. O ipuçlarına “az sonra” değinmek üzere, söze izlenimlerimizden başlayalım.
Her zamanki gibi çok iddialı ve 30 Mart’ta kazanacağından emin. O nedenle de konuşması ve tavırları adaydan çok, İstanbul’u yönetmek için mazbatasını bekleyen başkan gibi. TMSF ile ilgili gelişmelerden ise etkilenmemiş, aksine biraz da keyiflenmiş havasında... “Niye” diye sorduğunuzda da yanıtı açık:
“TMSF gibi olaylar devam eder, AKP üzerimize gelirse oylarımız daha da artar. 3-4 puan farkla ipi göğüsleriz.”
Sarıgül’ün iddialı olduğu bir başka konu da, kampanya sürecinde göstereceği mücadele yöntemiyle ilgili. Uzlaşmacı ve çözüm odaklı bir polika sözü veren Sarıgül, “Kırmadan, dökmeden, sinkaflı ifadelerden kaçarak, medeni ölçüler içerisinde mücadelemi vereceğim. Çünkü ben İstanbul’u biliyorum, sorunları ve çözümleri biliyorum. Zayıf fikir agresif olur, güçlü fikir çok rahattır. Hiçbir şekilde rakiplerimi en ufak bir şekilde negatif bir kampanyayla vurmayacağım” dedi. Ama hemen arkasından da kırmızı çizgisini anımsattı:
“Ancak, ailevi ve belden aşağı konulara girerlerse paramparça ederim, yakar yıkarım. 100 bin kişiyle basarım. Onun dışında her şeyi söyleyebilirler, problem yok.”
Sarıgül’ün İstanbul’u
Gelelim ipuçlarına, Sarıgül’ün dediğine göre; öncelikle doğanın, bilimin, çevrenin ve özellikle de hukukun karşı çıktığı hiçbir proje hayata geçirilmeyecek. Ana projeler konusunda da STK, üniversiteler ve siyasi partilerin o konudaki yetkilileri arasında mutlaka “uzlaşma” sağlanacak. Bu konudaki mesajı açık ve net:
“Benim doğrum devri bitiyor, kentin doğrularının devri başlıyor.”
Yani artık Gezi Parkı’nda olduğu gibi halka ve hukuka rağmen proje başlatmak yok. Bunlar yönetsel ve halkın katılımcılığı açısından önemli. Ancak asıl trafik, patlayan nüfus, betonlaşma gibi acil neşter vurulması gereken sorunlar var. Onlar ne olacak? Örneğin, Kemal Kılıçdaroğlu’nun verdiği “Sarıgül 5 yılda trafik sorununu çözecek” sözü tutulacak mı? Bu soruya şimdilik kaydıyla verdiği yanıt:
“Üç yıldır hazırlanıyoruz. Japonlarla, Korelilerle, Çinlilerle ve ülkemizdeki çok değerli üstatlarla çalışıyoruz. İstanbul’un trafiğine ilişkin çözüm önerilerimizi seçime 10 gün ya da 1 hafta kala açıklayacağız.”
Tanıtım atağı
Sarıgül’ün “az sonra”ları arasında İstanbul’a 3 büyük park kazandırmak ve göçü önlemek de var. Bu arada en önemsediği konular arasında İstanbul’un marka değeri de bulunuyor. Bu konudaki referanslarından biri de Nişantaşı... İstanbul’un 19 ilçesinde Nişantaşı olması gerektiğini anlatan Sarıgül’ün tanıtıma yönelik projeleri de ilginç:
“İstanbul’da görev yapmış olan başkonsoloslarımızla görüşüyorum. Hepsini davet edeceğiz, İstanbul’un tanıtımını kendi ülkelerinde yapacaklar. Dünyanın en önemli ressamlarını davet edeceğiz. Yalısını vereceğiz, Boğaz kenarında oturacak, finansmanını sağlayacağız İstanbul’un en güzel resimlerini yapacaklar. New York’ta, Paris’te, İngiltere’de İstanbul’u yaptıkları resimleriyle birlikte onlar tanıtacaklar.”