Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Muğla’nın Milas İlçesi’ne bağlı Güllük Beldesi’ndeki Tepe - Akfen Su ve Kanalizasyon İşletmesi(TASK)’ne ait arıtma tesisinde yedi işçinin ölümüyle sonuçlanan facianın üzerinden iki hafta geçti. O günden bu yana yaşananlara bakalım; sel olup akmaya devam eden gözyaşları, suçluların cezalandırılmasını isteyen ailelere şikâyetçi olmamaları için önerilen tazminatlar, ihmal zincirinde hatayı birbirinin üstüne atan kurumlar. Ve yanıtsız kalan sorular...
Metan gazı mı öldürdü, yoksa hidrojen sülfür mü? Gaz kokusunu almadılar mı? Neden maske takmadılar? Havalandırma bacasını kim kapattı?
Bunlar her facia sonrası yaşadığımız tipik ülke klasiklerinden. Maalesef sonucu da değişmez. Gerçek sorumlular göz ardı edilir ve bir günah keçisi bulunur. Sonrasında da her şey unutulur.
Oysa birçoğunda olduğu gibi bu olayda da sorgulanacak o kadar çok şey var ki...
Öncelikle de tesisin durumuyla ilgili. Çünkü; ihmal ya da umursamazlık zinciri bir önceki AKP’li belediye döneminden başlıyor. O günlerde tartışılan, tesisin sakıncalı olduğu ve yeterli kontroller yapılmadan devreye sokulduğu. Tartışma işletme hakkının 35 yıllığına TASK’a devredilmesi ve 2009 seçimlerinden sonra kesin kabulün gündeme gelmesiyle yeniden alevleniyor. CHP’li belediyenin isteğiyle görevlendirilen bilirkişi TMMOB Makine Mühendisleri Odası Milas Temsilciliği Yürütme Kurulu Başkanı Onur Onay, Haziran 2012’de 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne verdiği raporda şöyle diyor:
“Geçici kabul kontrolü yeterli yapılmamış. Kullanılan boru tipi hatalı. Bağlantılar, contalar kaçırıyor. Arıtma bölümüne deniz suyu karışıyor. Tuzlu suyun, asitli atıklarla karışması riskli.
1222 metrelik hattın acilen değiştirilmesi gerekir. Bu tesisin çalıştırılması telafisi mümkün olmayacak zararlara ve sağlık sorunlarına yol açar.”
Rapora göre; acilen revizyon şart. Aksi durumda müdahale gerekir. Yapılmış mı? Hayır. Çünkü; belediye, İller Bankası ve TASK topu sürekli birbirine atmış.
Sonuç, yedi kurban üstelik hala değişen bir şey yok. Tesis çalışıyor, firma yetkilileri bile deniz suyunun sızdığını kabul ediyor, Onur Onay da ısrarla uyarısını sürdürüyor:
“Şu anda bile tesisin çalışması çok sakıncalı. Belediyenin kapatması gerekir. Aynı uygulamayı Çevre İl Müdürlüğü de yapabilir.”

Haberin Devamı

‘Üsteğmen oğlumu dövdü’

Haberin Devamı

Askeri Ceza Kanunu’na göre; dayak suç. Üstelik bu şikayete de bağlı değil. Hatta asta kötü muamele yapıldığını gören ya da duyan amirin, yapan kişi hakkında işlem yapmaması dahi suç. Hapis cezasının yanı sıra Disiplin Kanunu’nca da yaptırımları var. Buna rağmen, ordudaki dayak iddiaları sonlanmıyor. Uzunköprü 102. Topçu Alay Komutanlığı’nda yaşanan da bunlardan birisi. Askerlik görevini yapan oğlu M.E.’ nin 5 Haziran 2013 günü komutanı ütğm. M.O.Ç. tarafından dövüldüğünü belirten emekli kd.bçvş A.E.E’, Alay Komutanlığı ve 2. Kolordu Komutanlığı Adli Müşavirliği’ne yaptığı başvuruda, şöyle diyor:
“Komutan, er harçlık dağıtımı sırasında bir erin yanlış yere yanlış kalemle imza atmasından dolayı oğlumu sorumlu tutmuş ve para destesiyle yüzüne defalarca vurmuş. Sonra da bel altı bölgesine tekme atarak ve küfür ederek odadan kovmuş. Darp raporları revir kayıtlarında Alay Personel Şube Müdürlüğü’nde mevcuttur.”

Haberin Devamı

Çimento fabrikası için başka yer mi yok?

Dünyada sayıları 1500’ü geçmeyen Gazella Gazella türü dağ ceylanlarından 231’i Hatay’da, geri kalanı ise İsrail’de yaşıyor. İsrail’dekilerin bulunduğu bölge özel birliklerin koruması altında. Bizimkiler ise her an yerinden olabilir. Çünkü 2010 yılından bu yana ceylanların üreme alanında çimento fabrikası yapımı gündemde. Vatandaş “olmaz” diye direniyor, hazine arazisini 49 yıllığına kiralayan firma ise fabrikada inat ediyor. Bölgede yaşayan ceylan sayısına son bir ayda 20 yavru eklendiğini belirten Doğa Derneği Hatay Temsilcisi Abdullah Öğünç’ün verdiği bilgiye göre, son söz bilirkişide. Bakalım üç üniversite temsilcilerinden oluşan heyet kimden yana karar verecek.