Uğur İşven

Uğur İşven

ugur.isven@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları

80’li yıllara gelene kadar İzmir’de iple çekilirdi fuar. O yıllardan itibaren dünya büyük bir değişime girdi. Teknoloji hızla gelişmekte, “küreselleşme” denilen yapılanma, sınırlarımızı zorlamaktaydı. Bu ortamda fuarcılık da kabuk değiştirmekteydi elbette.
“İhtisas Fuarı” kavramını da işte bu sırada tanıdık. Dünyada artık, bizimki gibi genel fuarcılık kalmamıştı. Artık belli ürün gruplarını ve o piyasadaki profesyonelleri hedef alan dev ihtisas fuarları dönemi başlamıştı.
Bizimki ise bu kavramlara hiç mi hiç uymuyordu. Bir defa profesyonelleri hedef alan, işadamlarının gezip ticari bağlantılar yaptığı bir fuar değil, gezmeye, eğlenmeye meraklı kitlelerin doldurduğu bir panayır alanıydı bizimki.
Yabancıların “hall” veya “halle” dedikleri, dev bir çatı altında değil, geniş bir parka dağılmış derme çatma binalarda kuruluyordu. Ayrıca bir ay süren fuar da yoktu artık. Fuarlara artık ülkeler değil, firmalar katılıyordu. 90’lı yıllar gelip SSCB’nin çökmesi ve ülkelerin gövde gösterisi için gerekçelerinin de kalmamasıyla fuarımız iyice gözden düştü.
Nedense bu dönemde işbaşına gelen belediye başkanlarının temel sloganı “İzmir’i fuarlar ve kongreler kenti yapmak” idi... Ancak hiçbiri de bunu başaramadı.
Makyaj sayılabilecek bazı değişiklikler yapıldı. Fuar yönetimi şirketleşti, meslek odaları da işin içine sokuldu. İhtisas fuarları düzenlenmeye başlanırken, ağustos ayındaki fuarın süresi kısaltıldı. Fuarın ticari yönünü zayıflattığına ve başka bir kültürü temsil ettiğine inanılan gazino ve eğlence yerleri de birer birer yok edildi. Bugünlere geldiğinde elimizde ne kaldığını, geçen pazar günü sona eren Fuar’a gidenler gördü.
İstanbul’un “Elinizden alırız” tehdidi altındaki mermer fuarı dışında koca bir sıfır! Gelinlik firmalarının İzmir’de yoğunlaşması sayesinde biraz da, If Wedding...
Ağustos ayındaki genel fuar ise yok olup gitti. Zevahiri kurtarmak adına düzenlenip geçilen bir “İzmir Enternasyonal Fuarı” kaldı geriye. Ege’nin her yanından insanların aktığı, Türkiye’nin en ünlü sanatçılarının bir ay boyunca sahne aldığı gazinoların bulunduğu fuar da yok artık. İzmir’in esnafı; lokantacısı, taksicisi, otelcisi, İzmir’in Türkiye’nin kalbi haline geldiği o günleri özlemle anıyor; tıpkı bizim gibi.

Çok geç değil
Ben diyorum ki, nasıl olsa Gaziemir’de bir fuar alanı inşa ediliyor; varsın ihtisas fuarlarımız orada yapılsın. Kültürpark ise Alsancak ve çevresinde oturanların yalnızca koşu yapmak için girdikleri bir yer olmaktan; daha ileri bir noktaya taşınsın. Uluslararası fuar ilk yıllarında olduğu gibi “ulusal bir panayır” haline dönüştürülerek burada düzenlensin. Gazino kültürünü yaşatacak, eğlence yerleri yeniden yapılsın.
Belirlenecek 2-3 yere çadır şeklinde prefabrik gazinolar kurulsun. İşletmeciler eskiden olduğu gibi dev kadrolarla gelip burada program yapsın. 10 gün sonra da fuarla birlikte çadırlar da sökülsün.
Günümüzde pek çok belde, ilçe, domates, patlıcan, bilmem ne festivali diye etkinlikler düzenliyor, gelip konser versinler diye ünlü sanatçılara çuvalla para döküyor. İstedikleri tek şey birkaç günlüğüne de olsa beldelerine dikkat çekmek, insanların gelip konaklamasını sağlamak. Unutmayın ki, bir zamanlar İzmir hiç para harcamadan bunu sağlıyordu. Hem de devasa boyutlarda bir ekonomik canlılık eşliğinde...
Öyleyse; gelin fuarımızı panayıra dönüştürelim; eskisi gibi.

Haberin Devamı

Bir tünel daha isteriz
Gelecek seçimlerde İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adaylığına göz kırpan Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım, genel seçim öncesi ortaya koyduğu 35 proje listesinde ikinci sırada bulunan Konak Tüneli’nin inşaatını da cuma günü başlattı. Alelacele hazırlanmış projede köklü değişiklikler gerektiği anlaşıldı. O yüzden tünelin giriş noktası da çıkış noktası da değişti. Kemer-Aziziye civarına çıkacak tünelin Yeşildere Vadisi ortasına açılmasına karar verildi. Bu yüzden Büyükşehir Belediyesi’nin Uçanyol’u ile tünelin çakıştığını ve işlerin nasıl altüst olduğunu hep birlikte gördük. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Kavşağın yarısını bizim, yarısını sizin yapmanız olmaz” deyip 1350 metre tutan Uçanyol’u Karayolları’na teslim etti. Hatta, oradan Işıkkent’teki Otogar’a bağlantı sağlayacak 7,5 kilometrelik kalan bölümü de Karayolları’nın tamamlamasını istedi.
Bakan Yıldırım ilk öneriyi kabul etti ama ikincisi için “Bir inceleyelim, sonra karar verelim” dedi. Çünkü bu bölgede kamulaştırma çok; (80-100 milyon lira arası) maliyet yüksek.
Bakan Yıldırım ve Karayolları ekipleri inceleyedursun; ben bir başka şey önereyim.
Konak Tüneli’ni de biliyorsunuz; Çeşme Otoyolu’nun bağlantısı olarak yapma zorunluluğu hissetmiştiniz. Tüneli Yeşildere’ye çıkarmak da işi bitirmiyor. Bir karayolu veya otoyola bağlamanız lazım ilke olarak.
İşte bu yüzden siz bu yolun kalan kısmını da üstlenin. Ancak belediyenin hazırladığı; tepeleri aşan; evleri yıkan projeyle değil. Yepyeni bir tünel projesiyle. Gürçeşme Huzurevi yanından girip, Altındağ’dan çıkacak bir tünel benim önerim. Hem sizi kamulaştırma masrafından kurtaracak; hem de mahalle aralarından otoyol geçirmekten. Hem Otogar’a bağlanacak; hem İstanbul; hem de Ankara karayollarına.
Kentin ağır trafiğini boşaltacak alternatif yol için bile imkanların kısıtlı olduğu İzmir’de, en akılcı çözüm yeni bir tünel.
Şimdi bu işe girişmezsek, 15-20 sene sonra mecbur kalacağız çünkü.