Ne yalan söyleyeyim; ben beklemiyordum. Tam bir sistem takımı olan Galatasaray’a karşı, kadrosundan Deron Williams ile Semih Erden’i kaybetmiş, bu isimlerin yerine henüz sadece Mensah Bonsu’yu katabilmiş Beşiktaş’ın, bir de Kemp ile Mehmet Yağmur‘dan yoksunken, elde kalan tek guard Can Akın’ın da iğneyle oynarken üstünlük sağlaması çok zor diyordum.
Ancak Beşiktaş, bütün öngörüleri yok eden bir mücadele sergiledi. Can 38, Serhat ve Hawkins 39, Mensah Bonsu 31, Erceg 26, Ersin 23 dakika sahada kaldı. Barış 3, Kartal ise 2 dakika oynadı. Yani aslında Beşiktaş maçı 6 kişiyle tamamladı. Ama o 6 kişi, Ergin Ataman’ın doğru tercihiyle ‘adam değişmeli-alan’ savunmasını mükemmel yaptı. Bu savunma Galatasaray’ın en büyük kozu ikili oyunları engelleyerek, rakibi potadan uzaklaştırırken, gücün de ekonomik kullanılmasına yol açtı. Tutku ile Ender ilk yarıda şutları soktuğu için kriz olmadı ama yüzde düştükçe, fark ortaya çıktı. Maçın çok büyük bölümünde rakibin yaptığı alan savunmasına karşı Oktay Mahmuti, önce 4 kısaya, sonra 3 guarda dönse de bir türlü çözüm bulamadı. Galatasaray’ın ‘zone’ savunmaya karşı bu sezonki ilk kötü sınavı bu değildi aslında; Euroleague’de de hep bu savunma,
Fenerbahçe Ülker’in son haftalardaki çıkışı, bu maç öncesinde umutlarımızı artırıyor, TOP 16 biletinin yanında, grup liderliği için de dev bir adım atacağımız konusundaki güvenimizi doruğa çıkarıyordu. Ancak maçın başındaki görüntü, son maçlardakinden çok farklıydı. Hücumdaki tempolu paslaşma, rakibin neredeyse her hücumumuzda değişen savunmasının etkisiyle zorlama birebirlere bırakmıştı, adeta kafalar karışmıştı.
Savunma derseniz, tek kelimeyle ‘berbat’tı, deplasman takımı ilk periyotta 25 sayı attı. Zaten rakip neredeyse her hücumda basketi bulduğu için, hücum da bir türlü ritm bulamadı.
Konsantrasyondan o kadar uzaktı ki Fenerbahçe Ülker, ne zaman geri dönecek şansı yakalasa, mutlaka en çok güvenilen eller top kayıpları yaptı. Hele iki kez hızlı hücuma çıkarken kendi potamızda sayıyı görmemizin bu seviyeler için açıklaması var mı?
Bizim uzunlar sadece baktı
Özellikle boyalı alan savunmasında bir kez daha sınıfta kaldı Fenerbahçe Ülker. Grimau, kendisini kim savunduysa, sırtına aldı, potaya kadar gitti, turnikeyi bıraktı. Fisher, ribauntları toplarken, bizim uzunlar sadece baktı. Oğuz Savaş hakemlerin de müdahalesiyle çok kısa sürede üçlediği için zaten bir kişi
HAFTANIN KARMASIANTHONY FISHER (ANTALYA B.Ş. BLD.)
24 sayı, 4 ribaunt, 2 asist, 2 top çalmalık performansıyla Hacettepe deplasmanında, ligdeki ilk galibiyetine ulaşan takımını sırtlayan isimdi.
MIRE CHATMAN (PINAR KARŞIYAKA)
TOFAŞ deplasmanında takımı 15 sayı geriye düştü ama kazanmayı başardı. Bu geri dönüşte 17 sayı, 9 ribaunt, 3 asist ve 3 top çalma ile rol oynadı.
VINCENT GRIER (MERSİN B.Ş. BLD.)
Erdemirspor deplasmanında Grundy ile birlikte takımını sırtladı. 20 sayı, 6 ribaunt, 2 asist ve 2 top çalmalık performansıyla yıldızlaştı.
CHARLES DAVIS (BANVİT)
Evinde Unics Kazan’a yenildi Galatasaray, ilk sezonda olur bunlar dedik... Barcelona karşısında 20 sayıdan geri dönmeyi bildiği maçta, yenilse bile ‘helal olsun’ düşüncemizi dile getirdik. Sadece Prokom ve Union Olimpija gibi rakiplere üstünlük sağlanılmış olmasına da ‘bu gruptan çıkmak için yeter’ diye değerlendirdik. Ancak temsilcimizden dün gece Siena gibi önemli bir ismi yenerek güven bulmasını bekledik. Önemli bir ismi diyorum, çünkü önemli bir kadro yoktu karşımızda. En iyi oyuncuları McCalebb, Kaukenas ve Lavrinovic’in sakatlık yüzünden kaybetmiş bir Siena’ya karşı oynayacaktı Galatasaray. Tamam, topuğundaki sıkıntı yüzünden Shipp sahaya çıkmamış, Zaza zaten NBA’e geri yollanmıştı ama mevcut kadronun gücü Siena’yı yenmek için yeterdi, hatta artardı.
Ancak kötü bir günündeydi en kilit isimlerimiz. Zaza gitmişken Furkan’ın çok erken faul problemine girmesi ve sadece 11 dakika oynayabilmesi, Shipp yokken Shumpert’ın 9’da 2 ile hücum etmesi, Songalia’nın bir türlü bekleneni verememesi, kaçan tam 9 serbest atış ve 15 top kaybedilmesi.
Siena’yı da kutlamak lazım aslında. Bugüne kadar sadece bir maçta o da 46 saniye süre alabilmiş Michelori ile maçı çevirdi. Rakocevic kötü
Anadolu Efes için eksiğini de, fazlasını da gördüğü bir maçtı dün gece Sinan Erdem’deki 40 dakika. Temsilcimiz, savunma yaptığında her takımı nasıl zor durumda bırakacağını göstererek başladı maça... 20 dakika boyunca 27 sayı şansı tanıdığı rakibi karşısında hücumda da öyle bir ritim buldu ki Efes, 10’da 7 üç sayı yüzdesi ise oynadığı ilk yarıda her zamanki gibi Kerem ve ‘nihayet’ Ilievski’nin başarılı organizasyonuyla rakibinin direncini kırmayı başardı 20 dakikada. Burada sevindirici olan, bu takımın en etkili savunmacısı Kinsey’in olmadığı bir ortamda Efes’in böyle bir tempoya ulaşmasıydı. Sinan ile Cenk, Ufuk Sarıca’nın güvenini bir kez daha boşa çıkartmazken, hücumda da sorumluluk alan, takımı rahatlatan, kısacası özgüvenleri tam silahlara dönüşmüştü. Bir de Ersan faktörü vardı tabii Sinan Erdem’de... Savunmada öyle işler yaptı ki, ABD yolculuğunun arefesinde... Yaptığı blokların hepsi girer kesinlikle, haftanın en iyi hareketlerine...
Bir de kötü yanı vardı ama Efes’in. Konsantrasyon kaybı... Her ne kadar ilk yarıdaki farkın oyuncuları rahatlatması normal kabul edilse de, devrede 27 sayı yiyen bir takımın, 3. çeyrekte potasında 25 sayı görmesi, çok ama çok fazlaydı.
HAFTANIN KARMASISONER ŞENTÜRK (ERDEMİRSPOR)
Geçen yıl formasını giydiği Türk Telekom’a karşı devleşti. Washington ile girdiği düellonun 24 sayı, 4 ribaunt, 2 top çalma ve 1 asistle galibiydi.
MARCELUS KEMP (BEŞİKTAŞ MİLANGAZ)
Aliağa Petkim karşısında şov yaptı. 6 üç sayılık basketle 31 sayıya ulaştı, 4 ribaunt, 3 asist ve 1 top çalmalık performansıyla harikalar yarattı.
EMIR PRELDZIC (FENERBAHÇE ÜLKER)
Mersin’de ecel terleri döken takımını rahatlatan isimdi. 11 sayı, 6 asist ve 5 ribauntluk performansıyla oyunun her alanındaki etkinliğini gösterdi.
MELVIN SANDERS (HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ)
Anadolu Efes’in ardından Galatasaray Medical Park’ın da taraftarı önünde kazanma vakti gelmişti Euroleague’de... Temsilcimiz Prokom karşısında bunu başardı ama iyi ki dün gece rakip Polonyalılar’dı.
Öyle kötü hücum edildi ki maçın başında, ilk çeyrekte Zaza dışında bakılmadı potaya. Ender ile topu içeriye geçirme fikri doğruydu ama dışarıdan hiç tehdit olmaması, rakibin boyalı alana kapanmasını sağlıyor, pota altındaki üretkenlik azalıyordu.
İkinci çeyrekte önce Tutku, ardından Shumpert ile üçlükler gelince kontrol Galatasaray’ın eline geçti, fark da 7 sayıya yükseldi. Ancak akılalmaz bir dağınıklık içindeki temsilcimiz, bir dakika içinde sadece ‘eller havada’ olmadığı için iki üçlük yiyince, devre arasına Polonyalıları umutlu bir şekilde gönderdi.
2. yarının başı ise tam bir felaketti. Bir türlü potaya gidemiyordu temsilcimiz. Mahmuti, 2 guardı değişti, Shumpert’ı önce 3, sonra 4 numarada denedi ama sorunu gideremedi. Polonyalılar’ın üçlükleri de girmeye başlayınca 13-0’lık seri farkı konuk takım lehine 10 sayıya çıkarıyor, krizi başlatıyordu.
Son çeyrekte farkın 14 sayıya çıktığı an tam ümitler tükeniyordu ki, Abdi İpekçi’dekiler müthiş bir geri dönüş izledi. Alan
Anadolu Efes’in, rakip guard Aice Law’a Sinan, Cenk ve Doğuş ile yaptığı baskının sonuç vermesi, pota altındaki en büyük tehlike olan Pekovic’in de özellikle Ermal ile yıpratıldıktan sonra, Batista ile etkisiz hale getirilmesi maç öncesindeki iki hedefin sahaya başarıyla yansıtıldığının göstergesiydi.
Savunma anlamında istediklerini eksiksiz yapan temsilcimiz ilk yarıda hücumunu sadece Kerem Tunçeri’nin yaratılıcılığına bırakmış ve onu dinlendirme fırsatı bile bulamamışken, tecrübeli yıldızının 16 dakikaya sığdırdığı 7 asistle soyunma odasına önde girmeyi bildi. Partizan’ı 20 dakikada sadece 28 sayı tutmak çok büyük beceriyken, farkın sadece 2 sayı olması da, hücumda Kerem dışında bir üretici bulamayışımızın neticesiydi.
İkinci yarının başında ise savunma bir kat daha yükselmişti. Rakip alandan başlayan savunma arkasından gelen alan ‘zone’ rakibin 7 dakikada skor bulmasını engellerken, bu müthiş müdafanın farkı sadece 9 sayıya kadar çıkarmış olmasının altında da yine hücumdaki sıkıntı başrolü oynuyordu. Vujacic ve Savanovic ile bu sıkıntıyı da atlattı temsilcimiz, ikinci yarıdaki 37 sayının 29’unu iki yıldızı ile buluyor ve gruptaki geleceği için çok önemli bir adım