Sabır taşı değil; yumurta kabuğu!

26 Ekim 2014

Ligimizin herhalde en şanslı ve bir o kadar da avantajlı takımı Beşiktaş olsa gerekir; zaten deplasmanlardaki performansı da ortada, çünkü kendi taraftarının önünde maç oynayamıyor. Böylece olası saçma sapan taraftar tepkisinin etkisini yaşamıyor oyuncular.

Bu nedir? Anlaşılır gibi değil.

Fenerbahçe’nin dün akşam ıslıklanan, hatta yuhalanan oyuncuları çok değil daha beş ay önce ligi uzak ara şampiyon bitirmişti.

Teknik direktör olarak görev yapan kişi de yardımcı olarak kenarda duruyordu.

Ve bu takım şampiyon olmuştu.

Kısacası bu takım öyle üç dört beş senedir şampiyonluk hasreti falan yaşamıyor ki en ufak hatada, yenilgide sabır taşını çatlatsın?

Bu nasıl bir sabırsızlıktır ki böyle en küçük etkide çıt diye çatlayıveriyor; yumurta kabuğu mübarek!

Ya öğrenemiyoruz ya hafızamız bize yeterli hizmeti veremiyor.

Yazının Devamı

Cem Yılmaz ve Fenerbahçe duruşu

22 Ekim 2014

Aziz Yıldırım 2001’de istifa ettiğinde henüz üç yıl başkanlık yapmış ve sadece bir şampiyonluk yaşamıştı. Şampiyon olduğu sezon bir kenara bırakılırsa; 1998-99 ve 99-2000 sezonlarında Fenerbahçe’nin başarılı olduğunu söylemek kolay değildir. Henüz yatırım anlamda kulübe görünür bir katkısı da yoktu.

Ancak istifasıyla birlikte Fenerbahçe taraftarı ayaklanmış, Haziran 2001’de yaptığı büyük baskıyla camiayı da harekete geçirerek Aziz Yıldırım’ın tekrar başkan seçilmesini sağlamıştır.

2005-06 sezonunda yaşanan Denizli Faciası daha az bir yıkım değildir. Aziz Yıldırım bir daha dönmemeye kararlı bir şekilde istifa ettiğinde Fenerbahçe yine o tarihe kadar görülmemiş bir direnç göstererek Aziz Yıldırım’ın tekrar göreve gelmesini sağlamıştır.

Her seçin döneminde Aziz Yıldırım’ın rakibi olan başkan adaylarını desteklemeyi adet edinmiş Ali Şen’in bile o günlerdeki kulis faaliyetlerinin ne kadar yoğun olduğunu hatırlamakta yarar vardır.

3 Temmuz malum…

Fenerbahçe taraftarının bu sene başında “Adalete Fener Yak” talebiyle Bağdat Caddesi’nde her yaştan 500.000 gibi büyük bir güçle yürümesi sadece sportif bir olay değil, Cumhuriyet tarihinin çok önemli toplumsal tepkisidir.

1

Yazının Devamı

Sneijder ve Alves'den "kusursuz etki"

19 Ekim 2014

Üniversitede çok sevdiğimiz hocamızın avukat eşinin yaşanması muhtemel bir trafik kaza tecrübesi sonrasında şoförü ile ilgili yaptığı yorum şu olmuştu.

“Onu, eğer hayatta kalmayı başarabilirsek, yaptığı hatalı sollama için hemen işten atardım; ancak hatalı sollamayla karşı karşıya kaldığımız tırdan kurtulmak için diğer şeridin banketine geçerek bizi kurtardığından bu manevra yeteneği, becerisinden ötürü de tekrar işe alırdım!”

Yıllar önce dinlediğim bu maceranın dün akşam maç sonrasında aklıma gelmesine çok şaşırdım doğrusu.

Maçtaki Sneijder performansı başka ne şekilde anlatılabilirdi ki?

Onu sahada tutmanın nedeni nasıl açıklanabilirdi?

Maç Galatasaray’ın yenilgisiyle sonuçlanmış olsaydı; hesabı ödemek için fatura çıkarılacak oyuncuların arasında başta Olcan Adın, Selçuk İnan, Veysel, Burak olmak üzere Sneijder da yok muydu?

Ancak futbolun bir oyun olduğu gerçeğini her zaman aklımızda çıkarmamız gerekiyor. Bu oyun da diğerleri gibi yüksek beceri, yetenek ve akılla oynanıyor veya rakibe karşı üstünlük sağlanıyor.

Kadronuzda standart oyuncularınız varsa takım oyununu sahaya yansıtmanız, disiplinden hiç uzaklaşmamanız gerekiyor.

Yazının Devamı

Biçare Fatih Terim

14 Ekim 2014

2016 eleme grubunda bilindiği gibi üçüncü bile olsanız turnuvaya gitmek için play off oynama şansınız oluyor. İkinciler direkt katılıyor.

Kısaca Avrupa Şampiyonasına gitmeyeni dövüyorlar!

Kuralar çekildiğinde İzlanda, Çek Cumhuriyeti, Hollanda, Letonya ve Kazakistan ülkeleriyle aynı gruba düşünce Hollanda'nın ardından "en kötü ihtimalle ikinci olmayı" defterimize yazmıştık.

Ancak grupta üçüncü maçların sonunda öyle bir tablo oluştu ki İzlanda iç, Çek Cumhuriyeti de dış sahada bu performansı segilemeyi sürdürürlerse görünen Türkiye Hollanda ile üçüncülük mücadelesi yapacak; tabii Letonya ve Kazakistan'ı geçebilirse...

Son 20 yıllık eleme grupları mücadelesinin en sıkıntılı ve sorunlu dönemini yaşıyoruz.

Üstelik sportif sorunların ötesinde bir de ortada Fatih Terim fenomeni var.

Öyle bir hal aldı ki Milli Takımı nasıl, ne şekilde destekleyeceğimiz, bunu yaparken aynı zamanda nelere katlanacağımız birbirinin içine girdi.

Fatih Terim bir taraftan her fırsatta yüzümüze ülkemizdeki bütün başarıların gerisinde kendi naçizane varlığı olduğunu vururken; diğer taraftan başarı için herkesin elini taşın altına atmaya çağırarak ilginç bir korporatizm uyguluyor.

Yazının Devamı

Anlayamıyor!

11 Ekim 2014

Fatih Terim hastası olduğumuzu iddia ettiği basın toplantısında araya bir şey daha sıkıştırmıştı. Türkiye'de futbol adına ne başarı varsa onun zamanında yaşandığı, bütün kerametin kendisinde olduğunun mesajını vermişti.

Kimse bunun aksini iddia edemese de en önemli başarısızlıklar ve skorların arkasında da kendisinin olduğunu hep unutuyor.

Sanmayın ki sorunu Fatih Terim yaratıyor ya da bunu onun kişiliği üzerinden konuşmalıyız.

Mesele Fatih Terim değildir, ancak Fatih Terim kişiye bağlı bir sistem ve başarı modelini sunduğu, Türkiye'de de bu makbul gördüğü, oyunun tuhaf bir takım irrasyonel şeylere bağlandığı nedenselliklerle tanımlandığı için onu konuşuyoruz.

Takım Real Madrid'de 6-0 yenilmiş, teknik direktörü çıkıyor 90 saniye ile sınırlandırılmış bir röportajı 15 dakikaya çıkarıp ilk 30 dakika ne muhteşem bir futbol oynadıklarını, Real Madrid'e ancak bu kadarının yapılabileceğini, ancak sonra ne olduysa her şeyin tersine döndüğünü anlatmaya çalışıyor.

Anlayamıyor!

Kendisi söylüyor, ben yazmıyorum.

Yazının Devamı

Hastasıyız!

10 Ekim 2014

Ayhan Sicimoğlu, gittiği, gördüğü ve belgeselleştirdiği yerlerde eğer çok keyif aldığı bir şey olursa sözü şöyle bağlamayı sever.

"Hastasıyız!"

Bu ne demektir?

"Sen öylesine mükemmel ve kusursuzsun ki sana hasta oluyorum, 'senin hastan' oluyorum ve bundan da hiç rahatsızlık duymuyorum, gönüllüyüm, bağımlıyım, sensiz olamıyorum."

Hayranlık böyle bir şeydir. Tutkunu olduğumuz şeye karşı hastalık derecesinde bağlılık duyarız.

Tuttuğumuz takıma karşı olduğu gibi...

Tedavi olmak aklımıza gelmediğinden "hastasıyız" demeye de devam ederiz.

***

Yazının Devamı

Oyundan çıkan soluğu soyunma odasında alıyor!

29 Eylül 2014

Dün İsmail Kartal’ın yerinde olsam, evet belki yine aynı kadro ile çıkardım sahaya; hatta ikinci devreye de böyle devam ederdim. Kim bilir bakarsın ben de Alves’i kenara alırdım.

Ancak…

Yapmayacağım, göz yummayacağım bir şey olurdu; o da Alves soyunma odasına giderken ne yapar eder, peşinden koridora koşar, yardımcılarımı gönderir oyuncuyu tekrar yedek kulübesinde oturmasını sağlardım.

Anlaşılır gibi değil; oyundan çıkan futbolcu soluğu soyunma odasında alıyor.

Tavır kime?

Kendi futboluna mı?

Teknik direktörüne mi?

Takım arkadaşlarına mı?

Yazının Devamı

Galatasaray can havliyle...

27 Eylül 2014

Galatasaray için neresinden bakarsanız bakın bir çeşit rehabilitasyon, şifa arayışı karşılaşmasıydı Sivasspor eşleşmesi.

Takım bir bütün halinde hırslı, dikkatli, arzulu ve kazanma azmiyle doluyken tribünlerdeki az sayıdaki taraftar oyuncuların bu duruşuna destek vererek arka çıkıyordu.

İnsan "Seninle ağlarım, seninle gülerim, söyle senden başka kimim var benim?" dediği takımına nasıl küzebilir, kızabilir ve hatta yuhalayabilir ki?

Artık neredeyse işin işten geçeceği günler yaşanıyor sarı kırmızılı camiada ve böylesi dönemlerde taraftarların rolü büyüktür. Kuşkusuz bilmiyoruz Sivasspor son dakikalarda kaçırdığı mutlak pozisyonu gole çevirmiş olsa taraftar ne şekilde tepki gösterirdi? Ancak doğru tavır maçın bitiş düdüğüyle birlikte bir maç önce kalplerini kırdığı oyuncuların gönüllerini almaktır!

Galatasaray iyi mi?

Bu sorunun cevabını geçtiğimiz sezon başından beri arıyor herkes ve bulamıyor. Daha doğrusu öyle bir zaman yaşanıyor ki "kral çıplak" demek de cesaret istiyor.

Sivasspor çok daha yerleşik ve ne istediğini bilen ve yapan bir takım görünümündeydi.

Yazının Devamı