Fenerbahçe Ülker hâlâ kırılganlığını koruyor.

14 Kasım 2014

Diğer temsilcilerimize göre Fenerbahçe Ülker çok daha zor bir grupta bulunuyor ve mücadele ediyor. Barcelona, Panathinaikos, Armani Euroleague’in daimi çeyrek finalistleri hatta yarı finalistleri olarak kabul ediliyorlar.

Fenerbahçe Ülker bu üçlüden birini yendi, birine geçen hafta talihsiz bir şekilde yenildi, diğerine açık farkla…

Dün gece de Almanya’da Bayern Münih’i geçerek bir üst tur için kendisine avantaj sağlamış oldu.

Peki, Fenerbahçe Ülker’in bu oyun yapısı bir üst tur için yeter mi?

Açıkçası bir galibiyetin çok fazla öne çıkan bir basketbolcuyla kazanılması her zaman dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Goudelock, Euroleague’de bir maçta en fazla üç sayılık isabet bulan basketbolcu payesiyle Fenerbahçe Ülker’e maçı getiren oyuncu oldu.

10/13’lük isabet yüzdesi gerçekten göz alıcı bir sonuçtur. Kuşkusuz attığınız sürece sorun yok; ancak mesele kaçırmanızla başlıyor zaten. Panathinaikos karşılaşmasının yenilgisini elbette böyle bir şeye bağlamak mümkün değil ancak kırılma anlarında kaçan üçlüklerde hep Goudelock’ın ismini hatırlıyoruz ister istemez.

Gerçi Panathinaikos ve Barcelona maçlarını da yediği olağanüstü üçlük isabet yüzdeleriyle kaybeden bir Fen

Yazının Devamı

Fatih Terim'i mutlu etmek için ödediğimiz bedeller...

13 Kasım 2014

Karşılaşma öncesinde Brezilya ile oynamak için veya Brezilya’yı ülkemize getirmek için para verdiğimizden haberim yoktu. Bazı kaynaklara göre 2 milyon dolar, kimilerine göre 3 milyon Euro para ödemişiz.

Neden bu parayı ödedik, diye düşünürken maç sonunda futbolumuzun 20 yıldır değişmez patronu, imparatoru, üstelik içinde bulunduğumuz durumu en iyi bilen ve bunu değiştirmeye en kudretli kişi olan Fatih Terim’den şu açıklamaları dinliyoruz.

“Bir defa böyle bir gerçekleri görmekten ve biz başta olmak üzere böyle bir durumla karşı karşıya kalmaktan dolayı mutluyum. Brezilya’nın ne kadar kaliteli bir takım olduğunu gördük. Yoksa abartılar; ‘O uçuyor, bu kaçıyor’ şeklinde devam edecek. O yüzden bugün milat olur inşallah. Bu tip maçlar eğer milat olursa, gerçekleri ifade etmemiz gereken şeyler de olacaktır. Yapacağımız programlar ve projeler için önemli bir veri olur bize bugünkü maç. Bu yüzden bu bizi ilgilendiren bir durum.”

Nereye koyacağını bilemediğimiz bir düşünce dünyası yönetiyor bu milli takımı, bunu anlayabiliyorum.

Gerçeklerle yüzleşmek için Brezilya ile karşılaşmamız gerekiyor. Brezilya’nın ne kadar kaliteli bir takım olduğunu aslında bizim hiçbir kalitemizin

Yazının Devamı

Fenerbahçe tribünlerine Aziz Yıldırım ne yapmaya çalışıyor?

11 Kasım 2014

Fenerbahçe bu hafta da kendisine gündem yaratmayı becerdi. Aslında Türkiye’de bu gerçek hiç değişmedi, değişmeyecek; Fenerbahçe sporun merkezinde olmayı sürdürecektir.

Futbolun sadece futbol olmadığını fark edeli epey zaman geçti sanırım. Ancak bu farkındalığın tabana eşit şekilde yayılması biraz daha zaman alacaktır.

Yalçın Doğan bu durum tespitini yaptığında 1980’li yılların sonlarına doğru geliniyordu.

Kuşkusuz öncesinde Cumhuriyet’ten bile öncesine dayanan bir tarihi misyon söz konusuydu. Yalçın Doğan’ın “Fenerbahçe Cumhuriyeti” tespitine bir katkı olarak da görülecek şekilde geçen sene buna “Fenerbahçe İdeolojisini” de ekledik.

Fenerbahçe bu ülkenin temeline işlemiş çok derin bir nüfuziyettir.

1980 Darbesi öncesinde sol kesim tarafından nefret edilen bir kulüptü. Devletle eşdeğer tutulurdu ve daha çok da başkanlarının ve yöneticilerinin MHP ideolojisine yakınlığı ile bilinirdi.

80 Darbesi’nden sonra seri başkanlık yapan Tahsin Kaya, Metin Aşık, Güven Sazak isimleri darbe kadrosunun inşaat yaptırdığı müteahhitler olarak göze çarpıyordu.

Güven Sazak isminin Gün Sazak ile birlikte hatırlanması da bütün bunları tamamlıyordu.

Yazının Devamı

Fenerbahçe, geçen sezon bıraktığı yerden devam...

9 Kasım 2014

Türkiye’de futbol izlerken ve yorumlarken bir şey her zaman göz ardı edilir; lig 34 haftadan oluşan çok uzun soluklu bir maratondur ve bunun her aşaması farklı strateji, plan, programla hareket edilerek başarıya ulaşılır.

Kuşkusuz, bir takımı değerlendirirken ya da geleceğe dair projeksiyon ya da yorum yaparken bunu göz önünde bulundurduğunuzda maçları birer final yani bir son olarak görmek yerine etap şeklinde yaklaşım sergileyebilirsiniz.

Ancak bunu yapmak için sabır gerekir.

Sabır da ülkemizde en az yetişen bir özelliktir.

Geçtiğimiz sekiz hafta boyunca Fenerbahçe’yi yorumlayan ve değerlendiren büyük çoğunluk hep bir Yanal-Kartal kıyaslamasının merkezinden hareket etti.

Aykut Kocaman-Ersun Yanal-İsmail Kartal süreci takım kurgusu, yapısı ve kadrosu açısından devamlılık gösteren istikrarlı bir yapıdır.

Bir takımın teknik direktörü değiştiğinde orada her şeyin alt üst olması içeriğinde başka sorunlar olduğunun da işaretidir.

Geçen sene Ersun Yanal Aykut Kocaman’ın üç yılda inşa ettiği bir yapının üzerine küçük bir dokunuşla büyük bir başarı elde etti. Ancak o yapı zaten vardı.

Yazının Devamı

Ortam böylesine kirliyse siz nasıl temiz kaldınız?

4 Kasım 2014

Adet olduğu üzere yine bir Fenerbahçe yenilgisi sonrasında kaybeden taraf olan takım yöneticisi, teknik adamı, futbolcusu ve nihayetinde de taraftarı isyanlarda…

Tribünlerden yükselen ses; Aziz Yıldırım şike yapsana!

Oysa Aziz Yıldırım’ın suçlandığı operasyonda Beşiktaşlı yöneticiler de var; üstelik ceza da alıyorlar. Fenerbahçe’nin aldığı bütün cezaların benzeri Avrupa’da Beşiktaş için de uygulanıyor.

Ortada önemli bir hukuk sorunu var.

Beşiktaş’tan yükselen ses; “bizi meze yaptılar.”

Nasıl meze yaptılar, aynı yöntemlerle Beşiktaş da suçlanıyor, eğer ortada bir şaibe varsa, haksız bir şampiyonluk varsa, Beşiktaş da buradan bir kupa kazanmışsa bunun mezesi olmaz.

Zaten Beşiktaş da kupasını süreç tamamlanana kadar iade etmedi mi?

Türkiye’de 2010-11 sezonunun Süper Kupası nerede? Neden oynanmadı?

Yazının Devamı

Bu haliyle Beşiktaş'ın derbi kazanması mümkün mü?

3 Kasım 2014

“…Fenerbahçe ve Galatasaray ’la aramızda şöyle bir fark vardı: Onlarda şampiyonlara özgü bir düşünce yapısı var. Mesela Fenerbahçe’de Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Caner Erkin, Mehmet Topal, Emre Belözoğlu gibi oyuncular birçok lig şampiyonluğu yaşadı. Dirk Kuyt, Bruno Alves, Raul Meireles de kariyeri boyunca bir sürü kupa kaldırdı. Galatasaray’da da Fernando Muslera, Didier Drogba, Selçuk İnan, Burak Yılmaz gibi isimler vardı. Futbolda saha içinde gelişim gösterebilirsiniz ama en önemli gelişme bir şeyler kazandığınızda meydana gelir. Bu yüzden Feyenoord’u elediğinizde, Arsenal ve Tottenham’a karşı öyle bir futbol oynadığınızda, hatta Soma için düzenlenen turnuvada Chelsea’yi yendiğinizde seviye atlarsınız. Mesela geçen sezonki maçta devreye 3-2 önde girdiğimiz için memnunduk, rehavete kapıldık ve ikinci yarıya kendi kendimize “Şu 45 dakika bir an önce geçse keşke!” diyerek çıktık. Ya da mesela Galatasaray maçında oyuncularım taç atışı ya da korner kazandığımıza bile seviniyordu! İşte bunu değiştirmeye çalışıyoruz ve bu sezon ciddi gelişim gösterdiğimizi düşünüyorum.” (*)

Bu açıklamalar Bilic’e aitti ve Cuma günü Radikal’de yayınlanan röportajında söylenmişti. Açıkçası

Yazının Devamı

Değiştirilmek istenen ve amaçlanan yeni taraftar modeli üzerine

31 Ekim 2014

Eylül 2012'de Milli Takımımızın grup eleme karşılaşması için Hollanda'da oynadığı karşılaşmayı Amsterdam'da izlemiştim. Beni en çok etkileyen şey Hollandalıların bir örnek giydikleri geleneksel portakal renkli milli takım formaları olmuştu. Brezilyalılar da stadyumlarda benzer görüntüler veriyorlar. Bu bir sahiplenme, taraftarlık kültürü meselesidir.

Yaşanan Heysel Faciası tüm Avrupa'da futbol-taraftar ilişkisinin düzenlenmesi bakımından belirleyici olmuştur. Klasik anlamda yerinde duramayan, hoplayıp, zıplayıp bağırıp, çığıran, taşkınlık çıkaran, taraftar görüntüsü yerini aynen bir tiyatro izleyen sanat izleyicisine bırakmıştır. Kuşkusuz bunu her stadyuma genelleyemeyiz ancak konsept ve projeksiyon buraya doğru hızla kayıyor.

Aslına bakılırsa klasik taraftar profilinden başka, karşılaşmayı para verdiği "rahat" koltuğunda oturarak, çok da bağırmadan, belki bütün teknik detaylarına da hakim olmak amacıyla izlemek isteyen bir taraftar yapısı maddi koşulların bir sonucu kendiliğinden ortaya çıktı.

Bu yapı klasik taraftar anlayışıyla taban tabana zıt olduğundan eskilerin tepkisini çekiyor.

Peki...

Konuya başka bir açıdan yaklaşalım.

Dünyanın neresine giderseniz gidin, klasik anlamda kulüp,

Yazının Devamı

Galatasaray'da sorun; kadro istikrarsızlığıdır.

27 Ekim 2014

Galatasaray Dortmund karşısında oynadığı kadro;

Muslera, Tarık, Chedjou, Semih, Telles (Yasin), Melo, Selçuk, Hamit (Dzemaili), Sneijder, Pandev (Emre) Burak

Başakşehir maçı kadrosu;

Muslera, Veysel (Umut), Koray, Hakan, Tarık, Melo (Bruma) Dzemaili, Selçuk, Olcan, Sneijder, Burak

Kadroların arasında değişmeyen isimler beş futbolcudur. Tarık sahada joker gibi görev yapıyor. Hem solda hem sağda oynatabilmenin avantajını kullanıyor Prandelli.

Geçen sezon Mancini farklı mıydı?

Hayır değildi. Ancak Mancini İngiltere’de de aynı şekilde kadro mühendisliği üzerine çalışmalar yapmaya devam ediyordu.

Kadro istikrarının oluşmadığı takımlar her türlü skoru ve sonucu yaşayabilecek özelliktedir. Yeri geldiğinde tek bir oyuncunun bile forma giymemesinin sorun olduğu oturmuş takımların aksine her maça beş futbolcunun değişerek çıkmasından başka bir şey beklemek hayaldir.

Yazının Devamı