Güle güle Hale Abla...

19 Mayıs 2014

Dün akşam üzeri aldığım bir haberle çok sarsıldım... Bu nedenle bugün çok farklı bir konuyla ilgili yazacakken elim gitmedi.

Telefonuma bir Twitter paylaşımı gelmişti.

Katre Kocabaş (@KHKatre) yazmıştı.

“En sevdiğin Fenerbahçe’nin kongresinde mutlu ve neşeli olarak ayrıldın bu dünyadan anneciğim. Ama ben doyamadım. Mekanın cennet olsun.”

Katre’nin annesinin kim olduğunu çok iyi biliyordum ancak onun verdiği bilgiyi annesiyle birleştirmeye gönlüm razı olmuyordu.

Sonra twitin altındaki yorumları okumaya başladım.

Maalesef gerçekti...

Hale Ablamızı kaybetmiştik...

Yazının Devamı

"Adalete Fener Yakmak" bir zorunluluk; sorumluluktur!

9 Mayıs 2014

3 Temmuz Türkiye’nin adalet mekanizmasında bir dönem yaşanan tek tip ve özel yargılamanın son davasıydı.

Genel çerçevesini ve niteliğini 3 Temmuz’u izleyen ilk on gün içinde görmüş, buna göre tavır almış, süreci izlemiş, sorular sormuştuk.

Sürecin hiçbir seviyesinde aşamasında normal bir hukuk yoktu.

Çok “taraflı” ağır bir suçlama vardı.

Adalete güven onun tarafsızlığına dair genel kabulle sağlanır.

Adalet sağlayıcıları sürecin en başından beri suç ve suçlu üretmek üzere çalışırlarsa, yargılamayı da gerçeği bulmak değil de suçu sabit kılmak için formalite gereği yaparsa orada güven kalmaz.

3 Temmuz hukukunun özeti budur.

Bir oldubitti süreci vardır ortada.

Yazının Devamı

Teşekkürler Akhisar; sporun ruhunu gösterdiğin için.

5 Mayıs 2014

En zoru böyle maçlara ait yazı yazmak olmalı; lig bitmiş, takım şampiyon olmuş, neresine eleştirecek bir şey bulacaksın?

Eleştirmek de şart değil kuşkusuz.

Söylesen bir türlü, söylemesen…

Sow, Webo, Emenike niye doğru pozisyon alamadı, yardımlaşmadı, birbirlerinden kopuk oynadılar? Kuyt'sız olmuyor mu?

Caner neden etkili ortalar yapamadı?

Orta sahada istenen yaratıcılığa Alper katkı sağlayamadı, şeklindeki yorumların bugün anlamı yok.

Ancak bazı şeyleri konuşabiliriz.

Öncelikle; hiçbir önemi olmadığı sonuçla tescillenmiş bu maçta neden Selçuk Şahin forma giyer? Gerçekten çok merak ediyorum.

Yazının Devamı

Sınırlarını bilemediğimiz yabancı oyuncular

4 Mayıs 2014

Yabancı sınırlandırmasıyla ilgili sonu gelmeyen düzenlemeler bu sene de ortaya bir kriz olarak çıktı. Neden bunun altından kalkamıyoruz ve sürekli bir şeyleri değiştirmek, revize etmek zorunda kalıyoruz?

Yaklaşık üç hafta önce katıldığım bir etkinlikte Konda’nın yöneticisi Bekir Ağırdır yapmış olduğu araştırmalardan çarpıcı bir bilgi verdi.

“Türkiye’de son 30 yılda 27 milyon insan yer değiştirmiş; göç etmiş.”

Buzdağının hiç görünmeyen ve dikkar çekmeyen o büyük kütlesinin içinde hayallerimizi aşan bir hareket, devinim var. Bir türlü yerli yerine oturamıyor, yerleşemiyoruz.

Yine iki sene önce yaptığım bir Almanya yolculuğunda bindiğimiz bir taksi şöforünün cevabı beni çok şaşırtmıştı.

“30 yıldır taksi şöforlüğü yapıyorum.”

Türk, ancak Almanya’da en azından istikrarı yakalamış bir kişi bulmak heyecan vericiydi.

Başka alternatifi olmadığı için sadece bu işi yapmış, şeklinde geçiştirmek mümkün; ancak ben öyle görmek, değerlendirmek istemiyorum.

Yazının Devamı

Fenerbahçe Türkiye'ye yeter!

28 Nisan 2014

Herkes çok iyi farkında ki dün Fenerbahçe sadece şampiyon olmadı.

Bu üzerine yıllardır giydirilmeye çalışılan, haksızca isnat edilen suçlu gömleğinin de yırtılıp atılmasıydı. Elli bini aşkın, bu süreçte direnişe çok büyük katkı sağlamış olan kadın taraftarın önünde oynanması da ayrı bir anlam ifade ediyordu.

Fenerbahçe sadece bir futbol takımı değil; dünyanın bir çok yerinde ve noktasında sürekli zaferler kazanan eşi benzerinin olmadığı güçlü bir spor kulübüdür.

Değerdir.

Maneviyattır.

Türkiye’de 3 Temmuz’a kadar bunu sadece Fenerbahçeliler dile getiriyor, belki kendi kendilerine çalıp, söylüyor, oynuyorlardı.

3 Temmuz’dan kısa bir süre önce kazanılmış şampiyonluğun sonrasında sporcuların üzerlerine giydikleri “biz bize yeteriz” yazılı tshirtler bunun da gösteriş biçimiydi.

Bu noktaya da başkalarının zoruyla, belki de planlı, programlı yönlendirmesiyle getirildi.

Yazının Devamı

Futbolumuzun miladı; takımların gerçek şampiyonluk sayıları nedir?

26 Nisan 2014

Takvim ne zaman başlar?

Hristiyan dünyası için Hazreti İsa’nın doğum günü milattır ve bütün batı dünyası takvimlerinin sıfır noktasını burası olarak görür. Biz Cumhuriyete kadar İslam dünyasının kullandığı Hicri takvime göre zamanı tuttuk, sonra batı medeniyeti ile daha kolay entegre olabilmek adına onlarınkini kullanmaya ve saymaya, hesaplamaya başladık.

Musevi dünyası 5774 yıllarını yaşıyor; ancak bu ne Hz. İsa’nın doğumgününü, ne Sezar’ın öldürülmesini, ne İstanbul’un fethini hiç değiştirmiyor.

Nereden sayarsanız sayın aslında eşitlik ve toplam hiç değişmez.

Ancak ülkemizde öyle çarpıklıklar var ki bunu ne matematik ne de başka bir şey kolay kolay açıklayamıyor.

Örneğin TFF’nin sitesine bakarsanız kuruluş tarihi 1923 gösteriyor. Hatta Cumhuriyet’in ilanın bile önce kurulup, 21 Mayıs 1923 tarihi itibarıyla FIFA’ya da üye oluyor.

Milli Takımlar düzeyindeki ilk karşılaşmamızı 26 Ekim 1923 tarihinde Romanya ile oynuyoruz.

2000’li yıllardan önce FIFA’nın en görkemli organizasyonu olan Dünya Kupası’na 1950 ve 1954 yıllarında iki defa katılma hakkı kazanıyor; ancak sadece 1954’te gidiyor.

Yazının Devamı

Caner Erkin derbideki rekabeti gösterdi.

21 Nisan 2014

Maç öncesi çıkış koridorunda futbolcuların birbirleriyle dostluk görüntüleri vardı. İki hafta önce de aynı samimi yaklaşımların maç içinde ve sonrasında nasıl çirkinleştiği ve kontrolden çıktığına şahit olduğumuz için açıkçası bu görüntüler hiç de inandırıcı gelmemişti.

Ancak hem karşılama oynanırken sertlik bir normal mücadele ölçüsünde kalırken, futbolcuların birbirlerine yaklaşımı da rekabete yakışan seviyedeydi.

Sahalarımızda yine ender görülecek bir pozisyonda hakem atışı sonrasında Dany’nin oyun kuralları dışında kalan hamlesine Halis Özkahya’nın çift vuruş vermesiyle yaşanan karmaşada ne olduğunu anlayan Caner Erkin’in bütün bunlara neden olan hakem atışı öncesindeki oyun sırasının kimde olduğunu kısa sürede hatırlamasıyla topu dışarı atması derbinin centilmenlik ve rakibe saygı duyma duygusunu zirveye taşıdı ve tribünlerden de karşılığı alkış olarak aldı.

Caner’i yaptığından ötürü ben de kutluyorum.

Futbol aslında bu kadar kolay olabiliyormuş; ancak sürekli ilk taşı kim attı tartışması çerçevesinde döndüğümüzden sonu gelmeyecek kısır çekişmelerle sporu cehenneme çeviriyoruz.

Dün oynanan derbinin en önemli vurgusu ve konuşulması gereken konusu bu olmalıdır.

Yazının Devamı

Aziz Yıldırım cezaevine girdiğinde evinizde huzurla uyuyabilecek misiniz?

18 Nisan 2014

Aziz Yıldırım’ın yeniden içeri alınmasıyla ilgili hazırlıklar başlatıldı. Kamuoyu yavaş yavaş duruma ısındırılıyor. Ortada olanlar yıllardır çok büyük bir haksızlığın, kumpasın, pusu kültürünün bir uzantısı olarak vicdan sahibi olanların yüreklerini dağlıyor.

Paralel yapılar, organlar, araçlar, adalet süreci, hükmünü yitirmiş mahkemeler ve onun verdiği kararların infazı...

Neyin doğru, kimin yanlış, gerçeğin nerede olduğuna artık kimsenin emin olmadığı bir zamandan geçiyoruz.

Ancak bazı gerçekler var ki bütün tarih boyunca gün gibi ortada durmayı sürdürecektir.

Böyle bir ortamda üç yıldır bütün bilgi, birikim, akıl yürütme, anlama, değerlendirme, birleştirme, ilişkilendirme, her ne tür zihinsel araç gerecimiz varsa hepsini bu uğurda seferber ettik.

Neden?

Çünkü gerçeği öğrenmek istiyor, hayatımızın çok önemli bir bölümünü kaplayan tutkumuza yönelik gelişen süreçte doğrunun ne olduğunu bilmek için çaba harcıyorduk.

Asla karnından konuşan biri olmadım.

Yazının Devamı