Gönül ister ki bir gün beş yıldız üstüne altı yıldız vereceğim bir balık lokantası ülkemizde de var olsun.
O gün gelir mi? Kim görür? Kim görmez? Bilinmez. Ama şimdilik ben sadece başka ülkelerde dört dörtlük balık lokantalarına rastlıyorum.
En son keşfim ise İtalya’nın Campania bölgesinde, Amalfi kıyısında, Sorrento ile Napoli arasında Vico Equense adlı kasabanın kıyısında bulunan Torre Del Saracino lokantası.
Buranın şefi ve sahibi Gennaro Esposito Michelin iki yıldızlı bir şef ve benim takdir ettiğim İtalyan yemek rehberi Gambero Rosso’da yemek kalitesi açısından tüm İtalya’da verilen en yüksek ikinci puanı alıyor.
Geçen haftaki “Efes’te İtalyan Şöleni” yazımda Gennaro Esposito’nun ülkemize geldiğini ve Efes Harabeleri’nde 300 kişilik davetli grubuna bir yemek düzenlediğini belirtmiştim. Ben bu geceye İstanbul İtalyan Mutfak Akademisi’nin davetlisi olarak katıldım.
Şölenin habercisi karides
Bu geceden tam bir hafta önce de, şansa bakın ki, Gennaro’nun kendi lokantasında bir öğle yemeği yeme imtiyazına sahip oldum.
Şu ana kadar 2009 senesinde yediğim en iyi yemekti bu.
Torre Del Saracino denize 20 metre ötede son derece sade döşenmiş ama konforlu bir lokanta. Minimalist döşenmiş. Her yer ve her şey bembeyaz.
Amaç herhalde müşterilerin ilgisinin başka şeylere değil, yemeğe odaklanması.
Öyle de olması gerekir çünkü art arda gelen öğünler birer başyapıt. Domatesin ve mevsim sebzelerinin en iyisi, balıkların en tazesi, kabuklu deniz ürünlerinin en makbulleri hepsi bir arada. Bileşimler çok iyi düşünülmüş ve lezzetten ödün vermeden estetik önemsenmiş.
Tadım hoşluğu olarak önünüze çiğ olarak domates suyu ve yörenin emsalsiz limonu ile marine edilmiş olarak gelen ve 100 metre derinlikte yaşayan kırmızı karides (gamberi rossi) sizi bekleyen şölenin habercisi.
Gennaro sadece çiğ deniz ürünlerini kullanarak bir lazanya hazırlıyor. Hiçbiri dondurulmamış deniz kereviti, karides, hamsi, küçük kalamar, levrek, tuna balığı ve lagos. Bunları bir arada tutan da son derece iştah açıcı olan yöresel ve önce karamelize edilip sonra sosları çıkarılan limon ve portakal. O sabah koparılmış kabak çiçeği ve ince doğranmış gevrek kabak da deniz ürünlerine hem kıtır oldukları için dokusal kontrast oluşturuyor hem de zengin lezzetleri dengeliyor.
İkinci antipasti olarak önümüze gelen midye yemeği küçük bir başyapıt. Küçük midyeler (deniz burada temiz olduğu için sağlık açısından sorun yok) adeta bir çöp şişteki kuşbaşılar gibi dizilmiş. İçleri taze ricotta (bir nevi lor) peyniri ile doldurulmuş. Altlarında bostan patlıcanı püresi, üstlerinde ise güneşte azıcık kurutulmuş ve yöreye özgü, ince ve uzun, genetiği ile oynanmamış domates.
DEĞERLENDİRME: *****
“İstanbul’un Esnaf Lokantaları”
Yazarı Sevim Gökyıldız hanım. İstanbul Ticaret Odası desteklemiş.
Çok da iyi yapmışlar. Ciddi ve özenli bir çalışma. Ayrıca resimlerine bakarken bile insanın iştahı açılıyor.
Ben kendi adıma epey şey öğrendim ve bu lokantaların bazılarını deneyeceğim.
Okuyucularıma da bu kitabı tavsiye ederim.
Özay Şendir
Küfür çok ayıp, geçmişi yazmak yeter...
6 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yaşadığımız toprakların farkında mıyız?..
6 Haziran 2025
Zafer Şahin
Senin kısmetine Kent Lokantası düştü İstanbul
6 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Savaş tamtamları ile barış olur mu?
6 Haziran 2025
Mehmet Tez
Pink Floyd, Live in Pompeii: Woodstock’ın tam tersi
6 Haziran 2025