Vedat Özdemiroğlu

Sevgili Cezmi Ersöz, ‘Kalbimde Bir Şiir Gizli’ adlı kitabın hazırlığı içinde. Kitap, şiir antolojisi olacak. Cezmi, sanatçılara, yazar-çizerlere, kültür dünyasının isimlerine en sevdikleri şiiri soruyor ve kitabını bu şiirlerden oluşturuyor. Antoloji (Güldeste), Tekin Yayınları’ndan çıkacak. Şiir sorduğu insanlar, en çok Nazım Hikmet’in şiirlerini seçiyorlarmış. Benim tercihim, Ahmet Haşim’in ‘Parıltı’ adlı şiiri oldu. “Şu ana kadar Haşim’den sadece sen şiir seçtin” dedi telefonda Cezmi. Peki, sizin şiiriniz ne? Elektronik posta adresime bir cümleyle gönderiniz lütfen. Sonuçlar, iki hafta sonra, bu köşede...

SAĞLI SOLLU İÇERLEYELİM!
Yargı bağımsızlığı elbette önemli ama ülkenin bağımsızlığı daha önemli değil mi? Sahi, madem halkoyuna başvuracaksınız, sorsanıza halkınıza İncirlik ve diğer üsler bu ülkede kalmaya, Türkiye, Afganistan’a asker göndermeye, Irak işgalcisi ve çuval geçirici ABD’ye yancılık yapmaya devam etsin mi? Sorabilir misiniz bunları özgürlük aşıkları?

İKİ RESiM ARASINDAKİ 7 FARK
1-George, kendini başkalarıyla karşılaştırarak ölçen bir tiptir...
Cramer’in çevreyle işi olmaz, kendine özgüdür...
2-George, küçük hesap adamı... Cramer, hesapsızlık adamı...

“Babam beni ilkokuldan sonra okutmaz, ev işlerini kim yapacak, ölesiye ormanda yaşayacağız işte” diyor Fatma. Belgeseldeki adıyla ‘Tahtacı Fatma’ Rahmetli Suha Arın’ın herbiri şaheser yapıtlarından biri. Belgesele insan kokusunu sindiren büyük usta Arın’ın Safranbolu’da Zaman, Altın Kent İstanbul, Kapalıçarşı’da Kırk Bin Adım ve Kariye adlı çalışmalarını defalarca izledim. Zamanın tozu arasında gezinmenin değerini, hayatı çarpıtmadan belgelemenin önemini zevkle yaşadım. Son olarak da değerli dostum Sadık Battal, Arın Usta’nın ‘Tahtacılar’ diye bilinen orman köylülerinin yaşamını yansıtan ‘Tahtacı Fatma’ adlı belgeselini izletti bana. Ağaç kesenler, oduncular, tomrukçular. Kimsesiz, güvencesiz emekçiler. Ve rüyasında bile devrilen ağaç gören 12 yaşındaki Fatma.
Gariplerin çileli, onurlu, dirençli hayatını belgeleyen Suha Arın’ı saygıyla anarım. (Ustalarının izinden giden Sadık Battal’ın yeni hazırladığı İstanbul içerikli belgeselden de bahsedeceğim, ilk gösterimi yapıldıktan sonra.)

İKİ RESİM ARASINDAKİ 7 FARK
1-Hill, fiziksel olarak deforme komik. Cosby, normal tip.
2- Hill, gag adamı... Cosby, giriş-gelişme-sonuç adamı.
3-Hill, kameraya oynar. Cosby, dramaya..
4-Hill,

Değerli çizgi romancı dostum Gürcan Yurt bakın ne diyor: “Ramazan reklamları başladı. Her yıl aynı terane, aynı konsept. En delirdiğim şey de 18’inci yüzyıl kostümleriyle Ramazan arasında kurdukları o anlamsız bağlantı. Fes, tambur, şemsiye,vs. Dönem filmi çekiliyormuş gibi, ne alakaysa. Sanki Türk-İslam tarihi boyunca bir tek o dönem oruç tutulmuş gibi, nasıl bir algı, nasıl bir yanılgıdır bu?’”
İlgili beyinlere iletir, bu vesileyle Nurcan-Gürcan Yurt çiftinin bebekleri Özgür’e uzun, sağlıklı, mutlu bir ömür dilerim...

İKİ RESİM ARASINDAKİ 7 FARK
1-LİSELİ, piknik ÜNİVERSİTELİ, festival.
2-LİSELİ, eve geç kalma telaşı. ÜNİVERSİTELİ, kalacak ev telaşı.
3-LİSELİ, hayallerin izinde. ÜNİVERSİTELİ, gerçeklerin peşinde.
4-LİSELİ, pop. ÜNİVERSİTELİ, rock.

1-Gripin Kadını, müzmin mutsuz. Ören Bayan, hep güleryüzlü.
2-Gripin Kadını, kalp sızısı, baş ağrısı. Ören Bayan, el emeği, göz nuru.
3-Gripin Kadını, enerji düşürür, yorar. Ören Bayan, çalışma isteği aşılar.
4-Gripin Kadını, boş durur. Ören Bayan, iş yapar.

1-Orak, ırgatın arkadaşı... Çekiç, işçinin yoldaşı...
2-Orak, Yaşar Kemal... Çekiç, Vedat Türkali...
3-Orak, imeceden kaynaklanan kooperatif...
Çekiç, dayanışmadan kaynaklanan sendika...

1. Şu ana kadar gördüğüm en güzel binalardan biri, Moskova’nın Türkiye Büyükelçiliği’nin asırlık binası oldu... (Bir haftanın tamamında Rus topraklarında değildim, iki saatini bizim elçilikte geçirdim!)
2. Nazım Hikmet’in mezarında hem dua okudum, hem de onun şiirini...
3. TRT Moskova temsilcisi Barış Mutlu’nun mesaisine tanık olurken ben yoruldum. İstanbul’da bu yoğunlukta çalışan televizyoncu görmedim. TRT Türk kanalında izleyebilirsiniz.
4. Soğukluğuyla ünlü Moskova’ya son kırk yılın en sıcak haftasında gitmiş bulundum, kısacası mizah peşimi bırakmadı!
5. Moskova’da Ferdi Tayfur’un ve İranlı şarkıcı Guguş’un sıkı hayranı, ‘öz milletimden’ Azeri şoför Araz yaşıyor, selam olsun.

İKİ RESiM ARASINDAKi 7 FARK
1-Edi, aşırı iyimserliğiyle gerçek dışıdır. Büdü, ‘nötr’ haliyle reel tiptir.

1-SEVGİLİLER?GÜNÜ, belli bir kesimi kapsar. ANNELER?GÜNÜ, herkesi.
2-SEVGİLİLER?GÜNÜ, pahalıdır. ANNELER?GÜNÜ, ucuz olsa da olur.
3-SEVGİLİLER?GÜNÜ, romantiktir. ANNELER?GÜNÜ, duygusaldır.
4-SEVGİLİLER?GÜNÜ, her sene başka biriyle kutlanabilir. ANNELER?GÜNÜ, hep aynı kişiyle kutlanır.
5-SEVGİLİLER?GÜNÜ, unutulursa telafisi olmaz. ANNELER?GÜNÜ, unutulursa fark etmez, bir öpücük yeter...

56 bitti, 7 maç kaldı. 24 takım gitti, 8 takım kaldı. Kesin olan şu ki, 2010 Dünya Kupası; Güney Amerika, Avrupa ya da Afrika’ya gidecek. Pardon, Afrika’da kalacak.
Başından beri takımım Arjantin. Çünkü Maradona’nın teknik direktör, Messi’nin de 10 numara olması, bilim kurgu gibi. Arjantin’in Almanya’yı geçip Gana ile yarı final oynamasını ister deli gönül. O maçı kim alırsa, Brezilya-İspanya maçının galibiyle oynasın ve şampiyon olsun! Arjantin ya da Gana bunu beceremezse, o zaman iş değişir, Hollanda alsın kupayı!
Gönlüm böyle demekle birlikte, aklım yarı finalin dört takımının da Güney Amerika’dan çıkacağını fısıldıyor.
İlginç olasılıkların biri de Uruguay ile Paraguay’ın final oynaması. MFÖ şarkısındaki gibi, “Kafiye olsun diye değil.” Zaten başlık da onlardan.
Son dakika: Aklım ağır bastı, Güney Afrika’da finali kıtadaş rakiplerini eleyen Arjantin ve Brezilya arasında oynanacak.

İKİ RESiM ARASINDAKi 7 FARK
1-VERESİYE?SATAN, mazlum dostudur. PEŞİN?SATAN, faiz erbabıdır.