Yalvaç Ural

Yalvaç Ural

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün olduğu gibi, eskiden de yoksul çocuklar toplu şekilde sünnet ettirilirmiş. İlk büyük toplu sünnet düğünü; 1720 yılında Padişah III. Ahmet, oğulları Süleyman, Mehmet, Bayezit ve Mustafa’yı sünnet ettirirken beş bin fakir çocuğu da sünnet ettirmiş. Bununla da kalmamış, çocukların hepsine giysiler alıp, bir sünnet törenine yakışır biçimde giydirmiş.
Sünnet düğünü, bugün İstanbul’daki Okmeydanı semtinde yapılmış ve meydan, çocukları mutlu edecek bir biçimde süslenmiş. Padişah, sünnet olan çocuklarını da bu alana getirmiş, akşama kadar alanda kalınmış. Her gün üç yüze yakın çocuk sünnet edilmiş; on dört gün sonra, tören bitiminde alanda sofra kurulmuş, altı bin kişiye yemek verilmiş. Katılımcıların beş bini erkek, bini de kadınmış. Yemek olarak, pilav ve zerde verilmiş.
Tarihimizde en görkemli sünnet düğünü de, Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmış. 1858 yılında Sultan Abdülmecit, oğulları Mehmet, Keramettin ve Süleyman’ı sünnet ettirirken, aynı günde ülkedeki on bin fakir çocuğu da bu düğünde sünnet ettirmiş. Ve on iki gece, on iki gündüz süren sünnet düğününde Karagöz, hokkabaz, meddah, ortaoyunlarının yanı sıra zamanın tel cambazları da gösteri yapmışlar.
Tarihimizde ilk sünnet olan padişah I. Ahmet’miş. Padişah I. Ahmet tahta çocuk yaşta çıkmış. Babasının ani ölümü üzerine on dört yaşında padişah olan I. Ahmet, tahta çıktıktan tam otuz üç gün sonra, 23 Ocak 1604 tarihinde önce camiye götürülmüş, sonra da aynı günün gecesinde Topkapı Sarayı’nda sünnet edilmiş. Böylece tarihimizde sünnet edilmeden tahta çıkan ilk padişah olmuş.
Ünlü gezginimiz Evliya Çelebi “Seyahatname”sinde İstanbul’daki sünnet düğünlerini anlatırken, geceleri surların üzerinde ateşler yakılıp havi fişek gösterilerinin yapıldığından söz ediyor.
Ünlü minyatür sanatçımız (o dönemin ressamlarından) Levni de, yaptığı resimlerinde yaşadığı zamanın sünnet düğünü törenlerini çok güzel ve ayrıntılı bir biçimde resimlemiş. Bu resimlere dikkatle bakıldığında, o yıllardaki sünnet düğünlerinin gerçekten de ne kadar görkemli ve eğlenceli geçtiğini insan daha iyi anlayabiliyor.
* * *
Bu yazıyı, Miço dergisini her hafta sizler için hazırlayan, yazı ve resimlerinize sayfalarımızda yer veren görsel yönetmenimiz Yücel Asırlık’ın Miço’cu olan oğullarının sünnetleri nedeniyle yazdım. Yağız ve Buğra’ya geçmiş olsun diyor, gözlerinden öpüyorum. Tabii sünnet olan bütün okurlarımızı da...