Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Enflasyonu Merkez Bankası düşürür. Bu anlayış, ekonomiyi yönetenlerin ilk yanlışı. Enflasyon mücadelesini yapacak olan Hükümettir. Mücadelenin temel araçları kamunun gelir - gider dengesi, kamu açıkları ve özel sektörün yönlendirilmesidir. Mücadele belli kurumlarla değil, topyekün yapılır. Merkez Bankası işin sadece para politikası tarafıyla ilgilidir. Oysa, Merkez Bankası bir süredir kendini "enflasyonu düşürürsem ben düşürürüm", "bu uğurda, gerekirse hükümete karşı direnirim" gibi yanlış değerlendirmelere saplanmış bulunuyor. Gazi Erçel de bu anlayış nedeniyle ekonomik krizi tetiklemişti. Merkez Bankası'nın "enflasyon benden sorulur" anlayışı biraz da IMF'nin tavrı ile ilgili. IMF son zamanlarda yaptığı anlaşmalara ekonomiden sorumlu bakanla birlikte Merkez Bankası Başkanı'nın da imzasını alıyor. Bu hata IMF'ye anlatılmalı. Bir siyasi ile bir bürokrat aynı belgeye imza atmamalı. Gerekirse, Merkez Bankası ayrı bir belge imzalayabilir.
Para basılırsa, faiz düşer; büyüme artar. Bu anlayış, ekonomiyi yönetenlerin ikinci yanlışı. "Nasıl bir malın fiyatı, mal bollaştıkça düşerse, paranın fiyatı sayılan faiz de para bollaştıkça düşer" anlayışı, şimdiye kadar birçok siyasi tarafından gündeme getirildi. "İç borçların ötelenmesi ile borçtan kurtulunur" veya "iç borçlar gerekirse bir kereye mahsus para basılarak ödenir" görüşleri de aynı anlayışın devamı. Oysa, teorik olarak başarılı olabilir gibi görünse de, bu uygulamalar pratikte tam tersi etki yapar. Para basılırsa güven azalır, enflasyon yükselir, istikrar bozulur. Yeni dengelerin ne zaman ve nerede oluşacağı belli olmaz. Neyse ki, Hazine ve Merkez Bankası yöneticileri yıllardır, bu tip önerilere sıcak bakmadılar. Ancak, belli şartlarda çok kısa dönemli para basılması hoş karşılanabilir. Örneğin, savaş durumu ani para ihtiyacı ortaya çıkarabilir. Yahut, belli dönemlerde bankacılık sektörünün likidite ihtiyacının karşılanması para basılması anlamında olmaz. Çünkü, bu durumlarda piyasaya çıkan para kalıcı değil, geçici ve piyasaya çok kısa dönemli borç verilerek çıkarılmıştır. Bu ihtiyaçları Merkez Bankası iyi saptamalıdır. Yakın geçmişimizdeki bankacılık krizi Merkez Bankası'nın yanlış değerlendirmeler sonucu piyasaya geçici likidite sağlamaması nedeniyle çıkmıştır.
Faiz oranlarının ne olacağını piyasa belirler. Bu anlayış, ekonomiyi yönetenlerin üçüncü yanlışı. Çünkü, faiz oranları Merkez Bankası tarafından belirlenir. Daha doğrusu, Merkez Bankası kendi işlemleri için geçerli olan faiz oranını belirler. Teorik olarak sonsuz para basabilmesi ile para verebilen ve alabilen son kurum olması nedeniyle faiz oranları merkez bankaları tarafından saptanır. Piyasada geçerli diğer faiz oranları, Merkez Bankası'nın belirlediği faizlere göre oluşur. Faiz oranlarındaki farklılıklar kar marjları, vergiler, vadeler ve risk faktörü nedeniyle ortaya çıkar. örneğin, kredi faizleri Merkez Bankası'nın belirlediği faizlerin üzerindedir. Çünkü, bankalar parayı gereğinde Merkez Bankası'ndan bulabileceklerini düşünüp, para toplayabilecekleri en yüksek faizin üzerine vade riskini, müşteri riskini, kar marjlarını ve vergileri ekleyerek kredi faizini bulurlar. Kısacası, faiz oranları genel seviyesini Merkez Bankası belirler. Merkez Bankası'nın kendi işlemleri için belirlediği faiz oranı esas alınarak da diğer faiz oranları piyasada belirlenir. Piyasaya güven verilirse, riskler azalır ve dolayısıyla faizler bir miktar düşer. Vergi düzenlemeleri ile de faiz üzerindeki yükler bir ölçüde düşürülebilir.
***
Ekonomi yönetiminde yapılan başka yanlışlar da var. Onlar da sonraki yazımın konusu.