Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2001 Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Joseph Stiglitz de geçen hafta İstanbulda verdiği konferans sonrası katıldığı yemekte aynı konuya değindi. Stiglitz "IMFnin yazdığı reçetelerde güttüğü temel hedef, yabancı kreditörlerin paralarını aksamadan geri almasıdır" diyor. Gerçekten de, aksi takdirde "sistemik risk" oluşur diyerek, IMF bu konuda çok Israr ediyor. Stiglitz, Enflasyon mücadelesi sırasında yatırımların kesilmesine taraftar değil.Devlet piyasaların en iyi biçimde işlemesi için gerekirse müdahale etmelidir. "Görünmeyen el" bazen "hiç olmayan el" olabilir diyor.Toplumun sistemle uyumunun ve piyasaların iyi çalıştırılmasının, verimlilik ilkesinden bile önemli olduğunu vurguluyor.Gelişmekte olan bir ekonomide işsizlik probleminin, enflasyondan daha önemli olduğunu söylüyor.Gelişmekte olan ekonomilerde aşırı değer kazanmış ulusal paranın en büyük tehlike olduğunu savunuyor.Ulusal bankaları korumanın ülke ekonomisi ve ulusal sermaye birikimi için ne denli önemli olduğunun altını çiziyor. Stiglitzin uyarıları bizim için çok önemli. Stiglitz aslında bize teori ile pratik arasındaki farkı anlattı. Çünkü, söyledikleri teoriye pek uymasa da gerçek hayatta yaşanıyor. Ülkemizde şimdiki ekonomi politikasında yapılan hatalar da Stglitzin yukarıdaki uyarılarına bire bir uyuyor.Stiglitze karşı olanlar kendi ülkesinde de var. Bizde olması da çok doğal. Ama, Dünya Bankasından ayrılmış olması nedeniyle bu fikirleri savunmaya başladığını söylemek haksızlık. Stiglitzin haklı olup olmadığını ise zaman gösterecek.Bugünkü yazımda vurgulamak istediğim temel nokta, hem Mesut Yılmazın hem de Stglitzin IMF politikalarının temel hedefinin ne olduğu üzerinde buluşmuş olmaları. Üstelik, Mesut Bey bunları söylediğinde ülke yönetimindeydi.Her ikisi de "güdülen temel hedef, yabancı kreditörlerin paralarını aksamadan geri almasıdır" diyor. IMFnin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna yazdığı resmi yazılar da bunu gösteriyor.IMF, dünya ekonomisini korumak ve gözetmek görevi açısından haklı olabilir. Ama, biz artık ülkemizi kalkınmış, işsizlik sorununu çözmüş, çaresizlikler için önlem almış olarak görmek istiyoruz.Belki de, hükümetin "Bu yıl sonu IMF ile ilişkileri kesiyoruz" söylemleri içinde gizlenmiş biçimde bu özlem var. ytoruner@milliyet.com.tr Bugünlerde açıklandığı üzere, 2001 yılı yaz sonunda ANAP Merkez Kararda yaptığı konuşmada Mesut Yılmaz şu tespitleri yaptı: "IMFnin reel sektör diye bir derdi yok. Türkiyenin milli gelirinin hangi düzeyde olacağı gibi bir derdi de yok. Bir tek derdi var: Türkiyeye verilmiş olan kredilerin geri dönmesini sağlamak. Bunu ölçebileceği tek kriter de faiz dışı fazla. Eğer, Türkiye bütçesinde faiz dışı fazla veriliyorsa yıllık borç ödeme kabiliyeti devam ediyor demektir"(Hakan Şanlıtürk - Maratoncunun Molası, sf.191).