Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Işi bilenler için bazı detaylar çok önemlidir. Rahmetli babam: "Detayları görmezlikten gelme. Küçük bir sızıntı büyük bir gemiyi batırabilir" derdi. Gerçekten de öyle. Sonlarına geldiğimiz bu ekonomik kriz birkaç detayın göz ardı edilmesi nedeniyle çıktı. Bu yüzden halkımız fakirleşti. İşyerleri kapandı. Bankalara el konuldu. Hazinemiz on milyarlarca dolar zarara uğradı.
Bankalarına el konulanların çoğunu tanıyorum. Bu yapay kriz ve beceriksiz yöneticiler olmasaydı, çoğunun bankası yüzerdi. Şimdi "hortumcu" diye isim yakıştırdıklarımızın çoğu aslında, hortumlamaktan çok kendileri hortumlanmışlar.
Onları "hortumcu" olarak niteleyenlerin de savunacak görüşleri var. Çünkü, sonuç olarak halkın on milyarlarca doları bir biçimde el konulan bankalara aktarılmış. Ama, bu aktarmayı yapan "hortumcu" dediklerimizi iflas ettirmek yerine, bankalarına el koyan beceriksizler.
Bankalara el koyan beceriksizlerin de kendilerine göre mazeretleri var. Onların da bu ilk tecrübeleri. Nasreddin Hoca'nın evi soyulmuş. Komşuları, "Kapıyı, bacayı açık bırakmasaydın" demişler. Hoca da "Anladık, bizde büyük suç var da, şu hırsızda hiç mi suç yok?" demiş. Teşbihte hata olmaz. Bu fıkradaki kişileri kendi durumumuza yerleştirmeye çalışırsak, görürüz ki:
- Kapıyı, bacayı açık bırakanlar "hortumcu" dediklerimiz. Komşular "Bankacılık Üst Kurulu" ve "medya". Hırsız ortada yok. İşin garibi, onu arayan da yok.
***
Bankalararası para piyasasında ve açık piyasada borç alma ve borç verme faizleri birbirinden farklıdır. Merkez Bankası bazı dönemlerde bu piyasalardan borç alırken, bazı dönemlerde bu piyasalara borç verir. Merkez Bankası bu piyasalarda herhangi bir işlem yaptığı sürece, borç alma ve borç verme faizleri arasındaki fark açık tutulur.
Çünkü, prensip olarak Merkez Bankası ile işlem yapmak pahalı olmalıdır. Merkez Bankası, bu faizlere rağmen kendisi ile işlem yapıldığını gördüğü anda, "acele tedbir alma gereği"ni hisseder ve tedbirini alır.
1994 Şubat'ında Merkez Bankası'nın başına geçtiğimde, gördüm ki:
a) Merkez Bankası piyasadan borçlanmakta. b) Türk lirası aşırı değerli. c) Piyasalarda borç alma ve borç verme faizleri arasındaki fark çok düşük.
Kriz mücadelesi başarılı oldu. Bu çarpıklıklar düzeltildi. 1999 - 2000 krizi sırasında: a) Merkez Bankası piyasaya borç veriyordu. b) Türk lirası aşırı değerliydi. c) Borç alma ve verme faizleri arasındaki fark çok düşüktü; dolayısıyla, piyasa erken uyarı görevini yapamıyordu. O dönemde Merkez Bankası, net borç veren durumunda olduğu ve yüksek döviz rezervi bulunduğu için piyasanın tek hakimiydi. Bu nedenle, hiç kimse kriz beklemiyordu. Ama, yönetim zayıflığı ve tecrübesizlik krizin çıkmasına yetti. Piyasanın ihtiyacı olan likidite sağlanmadı.
Şimdiki Merkez Bankası Başkanı o zaman "para politikasından sorumlu Başkan Yardımcısı" idi. Yani, krize neden olanlardan birisiydi.
Şimdi: a) Merkez Bankası yine piyasadan aşırı borçlanıyor. b) Türk lirası yine değerli. c) Borç alma ve borç verme faizleri arasında sadece 7 puan fark var. Üstelik, borç alma faizi hükümetin baskısıyla % 44'ten % 41'e düşürüldü.
Bu tablo krize hazırlık tablosu. Tedbir alınırsa, tablo düzelir. Şeytan, bir kez daha detayda gizli. Bakalım, "yeni hortumcular" olacak mı?