Yılmaz Çetiner

Yılmaz Çetiner

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"CUMHURBAŞKANI Süleyman Demirel, DSP lideri Bülent Ecevit'i hükümet kurmakla görevlendirdi..."
"Bülent Ecevit, Demirel'in Cumhurbaşkanlığı süresinin uzaltılmasını öneriyor..."
Bu haberleri okuyunca geçmiş yılları hatırladım... AP'nin ve CHP'nin Meclis'te ekseriyeti ezici çoğunlukla ellerinde tutan iki lideri, kaba deyimle kanlı bıçaklı idi. Aralarındaki uzlaşmazlık Erbakan'a yarıyor, ayrıca sağda ve solda birtakım yasadışı örgütler ülkenin huzurunu bozuyor, ekonomi bu yüzden her geçen gün dibe çöküyordu. Kısacası mal ve can güvenliği kalmamıştı.
Bütün bunlara rağmen 1970'li yılların içinde ne Süleyman Demirel ne de Bülent Ecevit hiç değilse asgari müştereklerde anlaşıp ülkeye huzurun gelmesine yanaşmıyor, belki de çevrelerindeki ateş çemberini yarıp kurtuluş yolunu açamıyorlardı. Yağ yok, şeker yok, benzin yok, ampul yok, yok oğlu yok!.. İki büyük partinin iki vazgeçilmez lideri bir türlü anlaşamıyor, birinin ak dediğine diğeri mutlaka kara diyor.
* * *
İŞTE böyle günlerin birinde Genel Yönetmenimiz Nezih Demirkent (Hürriyet) bana ve gazetenin başyazarı Ecvet Güresin'e bir görev verdi. Ankara'ya gideceğiz Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit'i barıştıracağız veya bir araya getireceğiz.
Meğer o sabah gazetenin sahibi Erol Simavi, Nezih ile mutad buluşmasında böyle bir haberin yaratılmasını Hürriyet'in böyle yüce bir buluşturmayı gerçekleştirmesini istemiş. Genel yönetmen de bizi görevlendiriyor.
Bu tablo, yani Demirel - Ecevit buluşması yıllardır özlenen bir tabloydu. 7'den 70'e herkes vatan elden gidiyor bu iki lider niçin aralarında anlaşamıyor, hiç mi müşterek yönleri yok, insaf diye yakınıyorlardı.
Sözün kısası Ankara'ya gittik. İlk gece Bülent Ecevit'in evinde masaiye başladık. CHP lideri Demirel'den uzun uzun şikayetlerde bulundu. Ecvet Ağabey ile ben fevkalade nazik bir siyasetçi olan Ecevit'i yumuşatmaya çalıştık.
- Eğer Demirel ile bir araya gelir, etrafa görünürseniz vatandaşlara güven, ülkeye huzur gelir diye ikna etmeye uğraştık.
Ecevit hayır demiyordu, ama evet de demiyordu. Rahşan Hanım demlenmiş çayları tazeliyor tazeliyor:
- Ama Bülent haklı diye eşinin şikayetlerini pekiştiriyordu.
Siyaset dünyamızın iki dürüst aydın politikacısı o günlerin veya o devirin karanlık havasından bir türlü sıyrılamıyor, bu buluşmanın nasıl olacağını ne istediğimizi anlamaya çalışıyordu.
Gazeteci ne ister? Böyle bir bomba olayı belgelemek, yani fotoğraf!.. Ecevit ile Demirel'in yan yana görüntüleri!..
..............
Süleyman Demirel'e gittik. Yeşil halılarla kaplı, kitapların, partililerin dolup taştığı meşhur odada sabaha kadar AP liderini ikna etmeye çalıştık.
Karşı şikayetler de Demirel'den. Ama AP lideri üzgün, küskün ülkenin bu haline kahroluyor ve CHP'lileri suçlu buluyor.
- Sizi bir araya getirelim... Bir kere buluşun, şeytanın ayağını kırın, bu tabloyu ilan edelim millete...
- Peki ama nasıl olacak?
Öyle bir denge kurmak gerekiyordu ki, ne Bülent Ecevit Demirel'in ayağına gidecek ne de Demirel, Ecevit'in. İki gün süren ikna turlarında neredeyse biz nakavt olacağız.
..............
Şöyle kararlaştırdık. TBMM grup başkanları odasında aynı saat aynı dakika iki lider hazır bulundu. Kararlaştırılan an gelince Demirel ile Ecevit dışarıya çıktılar ve koridorda el sıkışarak ayak üstü bir süre görüştüler. Ertesi gün olay Hürriyet'in manşetindeydi.
..............
Şimdi diyeceğim şu: Görüyorsunuz ya, zaman insanları ne kadar değiştirdi, olgunlaştırdı. Eğer 1970'lerde Demirel ile Ecevit bugünkü gibi karşılıklı anlayış içinde olsalardı Türkiye çok daha ilerde olurdu.
ANAP ile DYP'nin kraldan fazla kralcı takımı eğer pompalamaz, uzlaşmaya izin verirse... hiç değilse bir kenara çekilebilirse sağda birleşme, Yılmaz ile Çiller'in anlaşması niye mümkün olmasın?..





Yazara E-Posta: y.cetiner@milliyet.com.tr