Yılmaz Çetiner

Yılmaz Çetiner

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yoksa rüya mı görüyorum? Şu son birkaç ay içerisinde AKP liderlerinin iktidar olduktan sonraki yeni yaşamlarına bakınca şaşkına dönmemek mümkün mü?
Recep Tayyip Erdoğan ile eşi Emine Hanım, Abdullah Gül ile eşi Hayrünnisa Hanım ve dostlar, partidaşlar İsviçre’ye Davos’a gidecekler... orada renkli, içkili davetler verecekler, olacak hayal değil!
Hayır, hayır... asla kınamak için söylemiyorum. Recep T. Erdoğan ve Gül aileleri gayet güzel yapıyorlar, normali bu ama ben kendilerine oy vermiş olan fanatiklere de örnek olacaklarını düşünüyorum!
Zaten karşı olduğumu söylesem, eleştirmeye kalksam ki, mümkün değil, Recep Tayyip Bey’in vereceği cevap olayın ertesi günü ağzından şöyle çıkıverdi...
- Bizim bu gibi davranışlarımıza, hazımsızlık duyanlar, yetişemediği üzüme koruk diyen şizofren tiplerdir, dedi çıktı işin içinden!
Ne gerek vardı Başbakanlık koltuğuna oturacak bir liderin böyle laflar etmesine?

Erdoğan'ın parti grubunda sarf ettiği bu şizofren lafı bana 1946 yılının sonlarında Büyük Millet Meclisi’nde bütçe yasasını eleştiren Adnan Menderes ve Demokratlara psikopat ruhlu denilişini hatırlattı.
CHP sıraları alkıştan inlerken muhalefet yani Demokrat Partili milletvekilleri Meclis’i terk etmişlerdi. Psikopat "ruh bozukluğu" sözünden çıkan tartışma büyük bir siyasi kriz yaratmış. Muhalefet uzun süre Meclis’e girmemişti.
Psikopat ne demekti? O güne kadar siyasi literatürde, bu sözcüğü duymamış olanların bazıları alkışlamış, bazıları kızmış köpürmüşlerdi ama kimse tam anlamıyla değerlendirememişti ilk anda!
Bereket ki, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü hem Başbakan Recep Peker’i hem de Celal Bayar ile Fuat Köprülü’yü çağırmış, barıştırmış, siyasi ortam durulmuştu.
Tesadüf bu ya, başbakanlık yolunda yürüyen bir başka Recep (Tayyip Erdoğan da) üç aşağı beş yukarı aynı anlama gelen kelimeyi ağzından çıkartıverdi. Hem kendi siyasi istikbali açısından hem de şu kritik günler ortamın krize dönüşmemesi için Recep Bey’in kelimeleri özenle seçmesini rica ediyorum!

Geçmiş günlere dönelim. Kuzum Allah aşkına, evveliyatını bildiğimiz AKP kurucularının, liderlerinin bugünleri aklınıza gelir miydi hiç? Evet, bir zamanlar camilerde hoparlörle hutbe veya ezan bile şiddetle kınanırdı! Sonra, televizyon şeytanın kutusuydu, reddedilirdi, kötülüklerin kaynağıydı o sihirli kutu! Daha çok var ama şimdi bunlardan yaygın biçimde yararlanıyorlar. İyi de yapıyorlar!
Taç giyen baş akıllanır diye çok yazıldı. Bugün iktidarda olanlardan pek çoğu iki üç yıl önce eşlerinin eline başka erkeğin elinin değmesine, tokalaşmaya bile izin vermezlerdi! Yüzünü bile göstermezlerdi! Rakılı, şaraplı yerde durmak mı, bakın şimdi uygarca rakılı, şaraplı davetler veriyorlar. İyi de yapıyorlar!
Giyimleri şıkşıkırdam ama alınlarını bile örten türbanları varmış. O da geçer, önce bir rötuş sonra belki de daha güzel bir model çıkar ortaya. Yunan Bakan’ın elini sıkmışlar, fevkalade güzel ve normal bir davranışta bulunmuşlar. İsviçre’nin uygar dağlarında bu genç eşler romantik duruşlar, bakışlarla fotoğrafçılara pozlar vermişler el ele göz göze! İyi yapmışlar, ha gayret biraz daha biraz daha!