Şevval Beren Mutlu, Yiğit Caner Aydın ve Öznur Cüre... Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu milli sporcuları dolu dolu yaşamak, çalışmak, başarmak, üzerine kendilerine çizdikleri yolda hedeflerine doğru engellere yenilmeden yürüyorlar.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde her yıl olduğu gibi engelli yaşamın zorluklarından, engelli haklarından, engellilerin yok sayılmasından bahsedeceğiz. Ama dilerim ki bu kez diğerlerinden farklı olsun. Gerçekten asıl engelin insanın zihninde olduğu anlaşılsın. Ön yargıları aşmak için somut adımlar atılsın, imkanlar sağlansın. Bu vesileyle, Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu milli sporcuları Şevval Beren Mutlu, Yiğit Caner Aydın ve Öznur Cüre’ye kulak verelim. Hepsinin ortak özelliği gülen yüzleri, yaşamı sevmeleri, asla pes etmemeleri ve onlara her koşulda destek veren aileleri.
Yiğit Caner Aydın (Dünya Şampiyonu Paralimpik okçumuz)
“Aylarca sadece lastik çektim”
Yiğit Caner Aydın 2022 Dubai yarışlarında hem bireyselde hem takımda Dünya Şampiyonu olan sporcumuz... Hayaller ve
Çocukların daha iyi bir yaşam, mutlu bir çocukluk dönemi yaşaması için farkındalık yaratan 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde “Çocuğum Haklıyım” projesini ve çocuklarla haklarını konuştuk.
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Çocuk hakları, dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavram. Ancak bu hakların ne kadarını gerçek anlamda yaşayabiliyorlar. Çocuklar, ne yazık ki dünyanın pek çok yerinde bu haklardan mahrum.
Çocuk hakları alanında çalışan ve Çocuğum Haklıyım Platformu’nu kuran Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Dr. Aslıhan Öztezel, “Ana rahmine düşmeyle bile kazandığımız haklarımız var. Anayasalarda yer alan temel hak ve özgürlükler bize verilmiş haklar değil. Anayasalarda olmaları egemenin bu haklarıyla yaşayan insanları yöneteceğine dair
Dünya Prematüre Farkındalık Ayı’ndayız. Geçtiğimiz günlerde kızı Arya’nın 4’üncü yaş gününü kutlayan oyuncu Aslı Tandoğan ile 32’nci haftada yaptığı prematüre doğumu, yaşadığı zorlukları ve kızını büyütme serüvenini konuştuk
Her yıl binlerce çocuk prematüre olarak dünyaya geliyor. 38. gebelik haftasını tamamlamadan önce dünyaya gelen yenidoğanların bir kısmı farklı boyutlarda sağlık sorunları yaşayabiliyor. Prematüre Farkındalık Ayı vesilesiyle kızı Arya’yı 32’nci haftada dünyaya getiren ve sıkıntılı günler geçiren oyuncu Aslı Tandoğan ile deneyimlerini konuşmak için buluştuk.
Geçtiğimiz günlerde kızınız 4 yaşına bastı. Nasıl gidiyor annelik? Çocuklarınızla aranız nasıl?
Tek çocukla iki çocuk arasındaki farkı yaşayarak çok güzel öğreniyorum. Oğlum Atlas varken, “4-5 çocuğum olabilir” diyordum ama iki çocuk sahibi olduktan sonra ikisinin de farklı ihtiyaçlarına yetişebilmenin hiç de kolay olmadığını gördüm. Erkek ve kız
Dünyada da örnekleri bulunan, kanser hastalarına yönelik “terapi köpeği desteği”, İstanbul’da iki hastanede pilot olarak uygulanmaya başladı. Projede başarı elde edilirse Türkiye’nin dört bir yanında pek çok köpek, terapi köpeği olarak eğitilecek.
Televizyon ekranlarından Max’in torunu olarak tanıdığımız Border Collie cinsi Teo’yu bugünlerde hastane koridorlarında görürseniz şaşırmayın! Çünkü Teo, kanser hastalarının radyoterapi tedavi sürecinde, destek tedavi amacıyla yönlendirilen Türkiye’nin ilk terapi köpeği oldu. SBÜ Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Doç. Dr. Eda Küçüktülü’nün öncülük ettiği projeyle ülkemizde ilk kez bir köpek onkoloji koridorlarında görev alıyor. Sağlık Bakanlığı’nın öncülüğünde 2 ay önce başlayan projeyle hastaların psikolojisine olumlu yönde katkı yaparak, kanser tedavisinin desteklenmesi amaçlanıyor. Projede başarı elde edilirse Türkiye’nin dört bir
Yaşamın kaçınılmaz bir parçası olsa da çoğumuz ölüm düşüncesinden bile kaçınıyoruz. Yurt dışında “Ölüm doulalığı” eğitimi alarak, bir hastanenin Palyatif Bakım bölümünde gönüllü çalışmaya başlayan Berna Köker Poljak, ölüme yakın kişilere ve ailelerine destek sağlıyor
Hamilelik sürecinden doğuma kadar, anne adayına fiziksel ve duygusal destek veren doulaları pek çoğumuz artık biliyoruz. Peki, ölüm doulalığını duydunuz mu? Doğum, bir bebeğin dünyaya gelişi herkesi mutlu eden, coşkuyla karşılanan bir durum. Ölüm de doğum kadar yaşamın bir parçası olsa da işler değişiyor. Kimse kucağını açarak karşılamıyor ölümü. Ölümcül hastalığa sahip biri bu süreci nasıl yaşamalı? Biz ölümcül bir hastalığa sahip yakınımıza nasıl yaklaşmalıyız? Yasımızı nasıl yaşamalıyız? Tüm bunlar zorlandığımız konular. Çocuklara ölümlerden bahsetmiyoruz, cenazelere götürmüyor, mezarlıklardan uzak tutuyoruz. Oysa her daim yanı başımızda olan bu konu, hayata
Dijital çağın çocuklarının ekran başında oyun oynarken ya da telefonda yazışırken kullandıkları başka bir dil var. Çocuklarımızın dünyasında neler olup bittiğini anlamak için onların dilinden anlamak önemli.
Çoğu zaman ekran başında arkadaşlarıyla oyun oynayan kızımın konuşmalarını anlamıyorum. Yazı dilleri ise bana tamamen yabancı. Ne konuştuklarını sorduğumda “Sen anlamazsın anne, boşver” deyip geçiyor. Dijital çağın çocuklarının ekran başında oyun oynarken ya da telefonda yazışırken kullandıkları yeni bir dili var.
Eğer bahsettiği oyun konusunda bir fikrim yoksa “Anne çok noob’sun” diyor mesela. “Noob” çaylak anlamında kullanılıyor. Genellikle oyuna yeni başlamış ve oyunda başarısız hareket sergileyen çocuklar arasında kullanıyorlar. Ya da tam tersi eğer oyunda çok iyi ise “pro” diyorlar birbirlerine. Yani profesyonel. “Lag’e girmek” oyunun takılması anlamına geliyor. Çocuklarımızın dünyasında neler olup bittiğini anlamak, dijital dünyanın tehlikelerine karşı farkında olmak ve onlarla aynı dili
Aslı İnandık, sosyal medyada “Niloş’un annesi” tiplemesiyle güldürürken bir yandan da günümüz ebeveynine mizahın aynasıyla ışık tutuyor: ”Amacım kimseyi hedef almak ya da ahkâm kesmek değil, sadece bu karanlık gündemde aramızda gezen tiplemeleri paylaşıp, yüzlerini biraz olsun güldürebilmek” diyor
Aslı İnandık, yarattığı tiplemelerle son dönemin dikkat çeken isimlerinden. Özellikle sosyal medyada “Niloş’un annesi”yle günümüz ebeveynine mizah yoluyla bir bakış getiriyor. İnandık, Niloş’un uyku ablası gününü, hamur ablası etkinliklerini anlattığı videoları en çok da anne babaların paylaştığını söylüyor. Çocukken de etrafında kim varsa jest ve mimiklerini kapar, eve gelince de taklit edermiş. Okuldaki arkadaşları da bu taklitlere maruz kalmaktan kurtulamamış! Ve derken tüm bu gözlemleri tiplemelere dönüştürüp sosyal medyaya taşıyınca sonrasını zaten hepimiz biliyoruz.
Sosyal medyada paylaştığınız videolarla büyük bir kitleye ulaştınız. Yolculuğunuz nasıl başladı?
33 yıl
Evinizde ayrıştırarak, ilgili çöp konteynerlerine attığınız plastiklerin çocuk parkına dönüştüğünü ve çocuklara armağan edildiğini bilseniz ne yapardınız? OMO’nun başlattığı bu iyilik hareketine çocuklarınızla dahil olabilir ve çevreye katkıda bulunmalarını destekleyebilirsiniz
Geçtiğimiz hafta Trabzon’un Akçaabat ilçesindeki Uğurlu İlkokulu’ndaydım. Çocukların, okullarının bahçesine kurulan çocuk parkında, mutluluk çığlıkları atarak oynayışlarını gözlerim dolu dolu izledim. Buraya en yakın çocuk parkı 5 kilometre uzakta olduğu için çocuklar için mesafe demekti. Çocukların gelişiminde oyunun, özellikle açık havada oyunun önemini hepimiz çok iyi biliyoruz. Sallanmak, tırmanmak, zıplamak, atlamak, bedensel gelişimleri açısından çok kıymetli. Ve bunları yaparken akranlarıyla bir takım çalışması halinde, bazen iş birliği içinde bazen çatışarak oynamaları da duygusal gelişim açısından önemli. Ancak halen ülkemizin pek çok