Japonya rutin bir afete hazırlık uygulamasında acil durum gıda stoklaması yaparak beslenme kaynaklarının güvence altına alınmasını sağlıyor. Afetlerde gıdayla ilgili sürecin doğru yönetimi kritik önem taşıyor.
Ülke olarak büyük bir felaket yaşadık. Herkes depremzedelere yardım için seferber olmuş durumda. Depremden kurtulanların beslenme ihtiyaçlarının giderilmesi en önemli sorunlardan. Yaşadığımız büyük felaket sonrası bütün senaryoları göğüslemeye hazır olmalıyız. İlk 75 saatin öneminden bahsediliyor. Bazen son günlerde örneklerini yaşadığımız gibi yardımlar bile ulaştırılamıyor.
Dünyada depremin sarstığı çok ülke var. Ama aralarında adı en fazla depremle anılan Japonya artık bu sıkıntıları aşmış durumda. Japonya’nın “Acil Durum Gıda Stoklaması”, bizim de örnek almamız gereken tedbirlerden. Japonya’da hükümet, hem belediye hem de ev düzeyinde gıda ve beslenme kaynaklarının güvence altına alınmasını sağlamak için 2 haftalık yiyecek tayınlarının stoklanmasını öngörüyor. Artık bu yaptırım, rutin bir afete hazırlık uygulaması olarak kayıtlara geçmiş. Stoklardaki başlıca gıdalar ise uzun zaman saklanmaya uygun olan tahıl, mısır, kuru fasulye, bakliyat, toz patates unu, dondurulmuş kuru sebzeler, beyaz şeker, bal, tuz, karbonat, sirke, C vitamini ve hatta beyaz pirinç.
Yabancı kaynaklar, gıdayla ilgili sürecin doğru yönetimiyle ilgili olarak şu maddeleri sıralıyor:
*Güvenliği sağlamak ve gıda yoluyla hastalık bulaşmasını önlemek.
*Temin edilen veya yollanan yiyecekleri incelemek; hasarlı malzemeleri tanımlamak, kapların veya tahıl çuvallarının iyi durumda olduğundan emin olmak.
*Son kullanma tarihi geçmiş ürünleri reddetmek. Yiyecekleri, “İlk giren/ilk çıkar” esasına göre dağıtmak.
*Depolarda iyi bir havalandırma ve ışıklandırma oluşturmak.
*Günlük 1700 kalori ile kısa bir süre için beslenme durumunun bozulması ve kıtlığın önleneceğini unutmamak.
Eğer düzgün bir sistem kurulursa gerçekten yapamayacağımız şey olmadığına inanıyorum. İki gündür benim de dâhil olduğum, çoğunluğunu şeflerin oluşturduğu Acil Gıda Kolektifi adlı WhatsApp grubundaki çalışmalardan bahsetmek istiyorum. Gösterilen insanüstü gayreti ve canları pahasına deprem bölgesine yardıma koşan gönüllüleri gördükçe dayanışmanın yarattığı gücü yüreğinizde hissetmemeniz mümkün değil. Gastronomi sektörünün profesyonelleri, sahra mutfaklarının kurulması, gıda ve ekipman yardımları için ellerinden gelen tüm çabayı gösteriyor. Şefler ekipleriyle sahada, diğer gönüllülerle iş bölümünde yapabilecekleri ne varsa yetişebildikleri her yere koşuyorlar. Depremin ikinci günü, önce 8-10 kişiyle kurulan dayanışma grubu, şefler, mutfak tedarikçileri, gıda firmaları, akademisyenler, araştırmacılar, üniversitelerin gastronomi bölümleri ve STK’ların da katılımıyla 1 saat içinde çığ gibi büyüdü, görev bölümleri hızlıca yapıldı. Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Elbistan, Adıyaman başta olmak üzere yardım çağrısı gelen her yer için organize bir şekilde koşuşturma başladı.
100’ü aşkın kişiden oluşan ve günlük 40 bin kişiye yemek ulaştıran Acil Gıda Kolektifi’nin çalışmaları devam ediyor. İlk önce Osmaniye’nin yardımına koşan, orada binlerce kişiye yemek yaptıktan ve bir sistem kurduktan sonra Elbistan’a geçen Ebru Baybara Demir ile Türev Uludağ… Tüm grubun koordinasyonunda Yalçın İnam, Michelinli şefler Pınar Taşdemir, Fatih Tutak, Maksut Aşkar… Yaren Çarpar, Ali Ronay, Hazer Amani, Umut Karakuş, Murat Deniz Temel, Çiğdem Seferoğlu, Can Aras, MasterChef ekibi, Cansu Dirim, Ceyda Baza… Kilis’te kurulan istasyondan tüm çevreye yardım yağdıran Yunus Emre Akkor… İzmir’den Serkan Çetintaş ve daha ismini yazamadığım pek çok şef hepsi ekipleriyle birlikte sahadalar. Ulaşım kolay mı? Hayır! Sorun çok mu? Evet! Ama bunları aşmak ve zor durumdaki vatandaşlarımıza yardım için herkes dişini tırnağına takmış uğraşıyor. Demek ki, öncesinde bir sistem kurulsa, herkesin görevi tanımlansa, bölgelere göre yardım grupları oluşturulup sık sık bilgilendirme yapılsa ve de en önemlisi sağlam binalarla can kaybının önüne geçebiliriz.