Tat-koku-lezzet üçgeninde lezzet algısını geliştirecek yöntemler çocukların tat hafızasına yatırım olarak dönüyor.
Çocuklarda yemek ve lezzet algısına yönelik erken yaş eğitimleri yıllardır konuşulan bir konu. Ben de her yurt dışı örneğini gördüğümde, bizim ülkemizde niye bu doğrultuda bir müfredat oluşturulmuyor diye hayıflanırım.
Sanırım bundan 10 yıl kadar önceydi. Gastronomi dünyasının yakından tanıdığı isim Ayfer Yavi’nin kurucusu olduğu Slow Food kapsamındaki oluşum Slow Food Yağmur Böreği, 6-11 yaş grubundaki bin 500 öğrenciye yemek ve tat eğitimleri vermişti.
Tohumdan Sofraya (Mevsiminde sebze/meyve tüketimi) başlıklı eğitim programı, Ayfer Yavi’nin yanı sıra proje yazarı Olcay Bingöl, Şef Tangör Tan, ÇEKÜL Vakfı, içinde belediye destekleri ve onlarca gönüllü ile dört yıl devlet ilköğretim okullarında uygulanmıştı.
Neler yapılmıştı?
Yemek ve tat eğitiminin, farklı türde yiyecekleri çocuklara tanıtmak için en iyi yol olduğunu düşünen proje ekibi mevsimsel ve yerel ürünlerle çocukların evlerinde de uygulayabilecekleri basit tariflerin hazırlanmasına odaklanmıştı. Projenin hedefi, çocukları sağlıklı gıda konusunda bilinçlendirerek, yerel üretime, geleneksel tarım yöntemlerine, çevreye, biyoçeşitliliğe, ekolojiye saygılı bireyler olarak yetiştirmekti.
Aslında Millî Eğitim müfredatına girmesi arzulanan bir eğitim örneği demek en doğrusu. Aynı dönemlerde Mutfak Dostları Derneği de anaokullarıyla iş birliği yaparak tat hafızasıyla ilgili bir proje çalışmasını gündeme getirmişti.
Tüm bu uğraşılar çocuklarda lezzet algısını geliştirecek eğitim çalışmalarının müfredata girmesi içindi. Aradan yıllar geçti ve bu konu zaman zaman gündeme gelse de hiçbir zaman resmî bir çalışma çatısı altına alınamadı.
Okullarda bostan
Sevindirici haber, şu anda Türkiye’nin en kapsamlı yiyecek içecek eğitim merkezi olarak değerlendirilen MSA (Mutfak Sanatları Akademisi), bu konuyu eğitim kapsamına almış durumda. MSA Yönetici Direktörü Sitare Baras, çocuklara gıda ve mutfak becerileri eğitimlerini beş yaşından itibaren başlattıklarını söylüyor.
Yaş ne kadar gençse damağı ve burnu eğitmek o kadar kolay. MSA’da farklı yaş gruplarındaki çocuklar için farklı deneyimler tasarlanmış. Dokuz yaş itibarıyla bireysel çalışma mümkün.
Baras’ın da belirttiği üzere, Finlandiya, Almanya, İngiltere gibi ülkelerde eğitimin ilk yıllarından itibaren gıda bilgisi zorunlu müfredatta yer alıyor. Çocuklar sebze-meyve ve pek çok diğer ürünün tat-koku-lezzet üçgeninde ayrımlarını bire bir uygulayarak deneyimliyor.
Son birkaç yıldır Avrupa ve ABD’deki ilkokullar, belli kurumlarla iş birliği yaparak kendi bostanını, bahçesini kuruyor; haftada en az bir gün çocuklar, küçük tarım işleri, toplayıcılık gibi uygulamaları okul müfredatı kapsamında zorunlu olarak görüyor. Yaş ilerledikçe bu bilgi ve uygulamanın kapsamı da genişliyor.
Ayrıca okul öğretmenlerine de gıda bilgisi eğitimi ayrı programlarla veriliyor. Bu, aslında bizde de tüm okullarda başlatılması gereken bir uygulama.
Tabakta sebze var
Eminim pek çok anne babanın üzerinde durduğu en önemli konulardan biri çocukların beslenmesindeki çeşitlilik. Yemek seçen çocuklar genelde yeterince sebze tüketmiyor. Çocuklara sebze yemeyi sevdirecek yöntemler, çocuk beslenmesiyle ilgili kitaplarıyla da tanınan “Gurmeçocuk.com”un kurucusu Seda Sümer’den geliyor:
Sebzeleri, onları batırabilecekleri sağlıklı dip soslarla sunun.
Öncelikle siz tüketin örnek olun.
Çocukları yemeklerin hazırlık sürecine dahil edin.
Sebzelerden çocuklara eğlenceli gelecek tasarımlarda tabaklar hazırlayın.
Tatlı ve atıştırmalıkları sınırlayın.
Yemeği sofraya getirirken önce sebzeyi, sonra proteinli besini, en son da karbonhidratlı besini getirin.
Varsa bahçenizde, balkonda sebze yetiştirin: Bazı çocuklar sebzelerin market tezgâhlarında yetiştiğine inanıyor.
Yaş uygunluğuna göre sebzeyi çiğ verebilirsiniz.
Suyunu sıkın. İster kahvaltıda, ister ara öğünde.
Sebzeleri fırınlayarak altın sarısı, gevrek ve çıtır çıtır hâle getirin.