Türk gastronomisinin hak ettiği yere taşınması ülkemiz için çok önemli. Türk Mutfağı Haftası ile bir gastronomi destinasyonu olarak markalaşmamız yolunda ciddi bir kararlılık sergilendi. Geleceğe umutla bakıyoruz artık
Türk Mutfağı Haftası’nı heyecanla takip ederken, yeme içme kültürümüzün binlerce yıla dayanan uzun yolculuğunu düşündüm. Zengin, bereketli bir coğrafya, çok kültürlü bir mutfağın bitmek tükenmek bilmeyen çeşitliliği ve hikâyelerle bezenmiş bir yemek literatürü. Bu köklü kültürel mirasın dünyada yeterince tanınmaması ve yeterli ilgiyi görmemesi sanırım hepimizin ortak yarası. Türk gastronomisinin hak ettiği yere taşınmasının ülkemiz için çok önemli bir öncelik olduğuna inanıyor ve bundan ötürü 21-27 Mayıs’ın Türk Mutfağı Haftası ilan edilmiş olmasını son derece önemsiyorum. Bundan böyle 81 ilde ve yurt dışında büyükelçilikler, konsolosluklar aracılığıyla tüm dünyada kutlanacak olan Türk Mutfağı Haftası’nın ilki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un katılımlarıyla Balıkesir’de yapıldı. Türkiye’nin bir gastronomi destinasyonu olarak markalaşması konusunda son zamanlarda ciddi bir kararlılık sergilendiğini söylemekte fayda var. Umut verici bir gelişme. Bu konu, birkaç ünlü şefin, restoran sahibinin veya birtakım bireysel çabaların çok ötesinde, ulusal bir birliktelik ve stratejik yaklaşım gerektiriyor.
Yurt dışına baktığımızda mutfağıyla öne çıkan pek çok ülkenin gastronomilerini nasıl müthiş bir ekonomiye dönüştürdüğünü biliyoruz. Dünyada turizm gelirlerinin yüzde 30 gibi önemli bir kısmını kapsayan gastronomi turizminin gücü artık tartışılmıyor bile. Eksiğiyle fazlasıyla Türk Mutfağı Haftası’nın son yılların en önemli, en somut projelerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Hafta dolayısıyla Türkiye’nin dört bir köşesinde olduğu gibi çok sayıda dış temsilciliklerde de Türk mutfağının öncü ve özgün niteliklerini yansıtan programlar düzenlendi. Ebru Baybara Demir, Umut Karakuş, Eyüp Kemal Sevinç, İsmet Saz, Doğa Çitçi ve Pınar İshakoğlu gibi çok sayıda ünlü şefimiz, aralarında Fransa, Arnavutluk, İngiltere, Singapur, Malezya, Hindistan, Avusturya, Belçika, Endonezya, Almanya, BAE, Laos, İsrail, Amerika ve Azerbaycan’ın bulunduğu birçok ülkede vişneli yaprak sarma, zeytinyağlı enginar, balık pilaki, hünkârbeğendi ve ayva tatlısından oluşan İstanbul menüsü ve Anadolu mutfağından örneklerle tüm hünerlerini sergilediler. Benim en çok ilgimi çeken menülerden biri Ebru Baybara Demir’in Tiran Büyükelçiliği’mizde hazırladığı yemek oldu. Baybara, 16 çeşit Türk tatlısıyla Arnavutluk’ta gündem yarattı.
Dünya gastronomi sahnesinde ön plana çıkan ülkelere baktığımızda, algı yönetiminin ve topyekûn bir ulusal kararlılığın ne denli önemli olduğunu görüyoruz. Bunun en güzel örneklerinden biri Peru. Kısa süre öncesine kadar sadece patatesle özdeşleşen bu Güney Amerika ülkesi, doğru politikalar ve tanıtım stratejileri uygulayarak dünya gastronomi sahnesinde kendine çok önemli bir yer edindi.
Bir yeniden var oluş hikâyesi
Yeni Nordik mutfağı da çok önemli başarı örneklerinden. Tayland, Kore, İspanya… Başarılı örnekleri çoğaltmak mümkün. Hepsinin en önemli ortak noktası güçlü hikâyelerin ön plana çıkarılması ve doğru mesajlarla oluşturulan tanıtım stratejileri.
Eminim önümüzdeki yıllarda uluslararası boyutta güçlendirilen projelerle Türk Mutfağı Haftası çok daha geniş çerçevede ve stratejik bir planlamayla ele alınacak. Türk gastronomisi kocaman bir yıldız. Sürdürülebilir politikalar ve kararlılık, bu yıldızı tüm dünyadan görünür kılacaktır.
Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan Balıkesir’de Türk Mutfağı Haftası etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen yemek atölyesinde şeflere eşlik etti.
Balıkesir etkinlik notlarım:
Mutfak atölyesinde atıksız, sağlıklı ve geleneksel vurgusu öne çıktı.
Şef Ömür Akkor fırıncı Fatma Erdil ile birlikte Savaştepe’nin Seferberlik çöreğini, Asuman Kerkez ise kurutulmuş salata kabuklarıyla bir çeşit bulgur yemeği yaptı. Şef Mehmet Yalçınkaya, esnaf Emine Keskin ile yemeklerden arta kalan sebzelerle börek pişirdi.
Şef Ali Ronay ve ekibi tarafından hazırlanan akşam yemeği menüsü çok beğenildi. Hepsi lezizdi ama özellikle coğrafi işaretli Balıkesir kuzusu tandır, endemik otlar ve baklalı bahar keşkeğinin tadına doyamadım. Helva güzellemesi de nefisti.