Editörün Seçtikleri 2 milyar insan seyredecek

2 milyar insan seyredecek

20.08.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

2 milyar insan seyredecek

2 milyar insan seyredecek


Süper Kupa adayı Galatasaray çıtayı öyle yükseltti ki, artık sadece Türkiye Şampiyonluğu kimseyi tatmin etmiyor


       Öldü sanılırken 1922’de herkesi şaşırtan Türk toplumu, sadece yaşamadığını büyük bir dinamize de sahip olduğunu, spor alanındaki başarılarıyla da kabul ettirmiştir. 1936’da Berlin Olimpiyatları’nda güreşçi Ahmet Erkan’ın üçüncülüğüyle ilk mutluluğu tatmıştık. Hatta Tekirdağlı ile Mülayim pehlivanların Amerikalı Rum Cim Londos’u Taksim Stadı’nda yenişlerine (1939) ben de tanık olarak havalara uçmuştum.
       1930’ların bütün Türkiye’yi hop oturtup hop kaldırtan en önemli olayı ise, binicilerimizin Roma’daki uluslararası yarışmalarda Mussolini Kupası’nı kazanması olmuştu. Galata’da vapurdan çıktıklarında binlerce kişi o genç subaylarımızı omuzlarında taşımıştı. Toplum bütün Avrupa’yı savaş dışında da yenmenin gururunu yansıtıyordu.
       Artık yol açılmıştı. 1948’de Londra Olimpiyatları’nda üç adımcı Ruhi Sarıalp’in atletizmde ilk madalyayı kazandırması sürpriz ama büyük bir sevinç kaynağı oldu. Asıl mutluluğa erişmemiz, 1948’den 1960’a kadar süren Türk güreş kasırgası iledir. Dünyaya meydan okuma gücümüzün oluştuğunu farkettik. Ondan sonra güreşte, boksta, atıcılıkta, tekvandoda, bilardoda hele hele halterde kazandığımız Avrupa ve Dünya şampiyonlukları ile varlığı hesaba katılması gereken ülkeler arasına yerleştik.
       Yine de hiçbirinin, Galatasaray’ın futbolda UEFA Kupası’nı alışı kadar yankı yaratmadığını itiraf zorundayız. Dünyanın bu en çok sevilen ve izlenen spor dalında İtalyanı, Almanı, İspanyolu hele hele iki İngilizi sıraya dizerek doruğa ulaşışı sadece anavatandaki insanımızı değil, dünyanın dört bir yanına dağılmış gurbetçilerimizi de mutluluğa boğdu, gözyaşları döktürdü. 125 ülkede iki milyar insanın seyrettiği Kopenhag finalinde Arsenal’in elenişinin nasıl bir çılgınlık yarattığını, Washington’daki ATİLLA Türk Lokantası’nda toplanan vatandaşlarımızla bir arada bulunan bir arkadaşım anlattı. Danimarka’da gece yapılan karşılaşma, Amerika’daki tam iş saatlerine rastladığı halde üç yüzden fazla vatandaşımız, tıklım tıklım doldurdukları salonda Sarı - Kırmızılı formalar ve şapkalarla bezenmiş olarak çılgınca eğlenmişler.
       O maç için Kopenhag’a gitmiş olan bir eski gazeteci arkadaşım, Poyraz Savcı da, kentin ünlü simgesi DENİZKIZI heykelini, Sarı - Kırmızı forma giydirip Galatasaraylı yaptıklarını anlatıyordu. Resimlerini de verdi. Şimdi Monako’nun simgesine o renkleri geçirmeyi umuyoruz. Tabii, topun yuvarlak olduğunu her maçta üç sonucun beklenebileceğini unutmuyorum. Yine de bize bu mutluluğu verdiği için hem Galatasaray’a hem de zaferin mimarı Fatih Terim’e şükranlarımı sunuyorum.
       Bir de Real Madrid’i eleyip, süper kupayı alarak, Güney Amerika şampiyonu ile karşılaşma hakkını kazanma olasılığını düşünün. Galatasaray gerçekten çıtayı çok yükseklere çıkarttı. Artık eskisi gibi Türkiye şampiyonu olmakla övünmek kimseyi tatmin etmiyor. Şimdi diğer büyüklerimizin de iki milyar seyirciye oynayacakları günlerin beklentisi başladı.
       Tabii bir diğer beklentimiz de, ülkemizin tanıtımına böyle muhteşem bir katkıda bulunan kulübe vaat edilen maddi ödülün gerçekleşmesi.


Yazarlar