Editörün Seçtikleri Aşk, kıro anların toplamıdır diye yazdım...

Aşk, kıro anların toplamıdır diye yazdım...

11.06.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Aşk, kıro anların toplamıdır diye yazdım...

Aşk, kıro anların toplamıdır diye yazdım...


Artniyet / AYŞEGÜL SÖNMEZ


       Geçen pazarki yazımdan sonra hafta boyu, mail bombardımanına tutuldum. Bertolucci’nin avukatları hariç herkes yazıyla ilgili şu cümleme takılı kalmıştı: Aşk, kıro anların toplamıdır. Kızlar, neden böyle düşündüğümü soruyordu. Erkekler ise bana yüzde yüz hak veriyorlardı ve cümlemi dahiyane buluyorlardı. Bertolucci’nin avukatlığını yaparken şaşı gözlü olduğumu söyleyecek kadar ileri gidenlere de diğerlerine de çok teşekkürler. Tepkinin iyisi kötüsü olmaz biliyorsunuz. Gelelim bu cümleyi kurmama neden olan, merak ettiğiniz tecrübelerime ve izlenimlerime... Sıkı durun. Çoğu itiraf gerisi arkadaş çevresine gözlem.

TV’deki dansöze bile

       Yıllar önceydi. Bayan D’nin dergisinde çalışıyordum. O gün olan olmuştu. Ayrılmıştık. Ben bitmiştim. Bir deri bir kemik 42 kiloda, şiş gözlerle Doğan Medya’nın klimalı havasını teneffüs edip sürekli sümkürüyordum. Ağlıyordum ne biçim. Zırlıyordum o biçim. Bedenime yüklenebildikçe yükleniyordum. Bayan D, bu durumun birkaç gün geçmesini bekledi. Aşk acısı izninden yararlanma süresi üç gündü. Baktı geçmedi yanıma geldi. Saçlarımı okşadı. "Bak" dedi, "Şu haline var ya, o kadar güleceksin ki birkaç zaman sonra. İğreneceksin kendinden, böyle arabesklikler yaptığın için. Sana garanti veriyorum. Ben Bayan D olarak sana bu garantiyi veriyorum." Bayan D, ilişkilerde bir adet uzmandı. Tanıdıklarımın en iyisiydi. Onun bu sözleri, hele de iyi bir borsacı edasıyla verdiği bu garanti içimi rahatlatmıştı. Dediği gibi de oldu. TV’deki tüm filmlere, TV’ye çıkan dansöze bile ağlayan hallerimi kıro bulacak kadar hem de. Her şeye ağlayan, en küçük ayrıntıda, renkte, dokuda, tuşede onunla ilgili bir ayrıntıyı hatırlayıp böggh diye ağlayıp, babamı telefonda esir ettiğim o hallerimi sonradan çok kıro buldum çünkü. Çok kıroydum. Ve ilişki bittiğinde fark ettiğim kıroluğum aslında ilişki boyunca ayyuka çıkmıştı da bundan haberim yoktu.

Onu tırmalamıştım

       Bir keresinde onun kafasına bir Coca Cola’yı boca etmiştim. Gözleri kola asidinden yanmaya başladığında o bağırmış, ben de kaçmıştım. Çünkü o, çok sinirlenmişti. Kezzap yoktu ben de kolayı tercih etmiştim. Sonra yine aynı kişiye Roxy adlı gece kulübünde bir topuksuz ayakkabıyla, 1.60’ın altındaki boyumla, o 1.80 civarındaydı, kafa atmıştım. Sonra yine aynı mekanda, onu tekmelemiştim. Sonra yine başka bir zaman onu tırmalamıştım.
       Komşum Bayan M. de kocasını, onu aldattığını anlayınca tırmalamıştı. Bayan M, eski bir İstanbul hanımefendisiydi ve hangi zarif ellerle onu tırmaladığını hala kendisi de bilmiyordu. Ama "o an" diyordu, "onun suretini paramparça etmek geldi içimden". Bayan M, bununla da kalmamıştı, başka bir kadının varlığını öğrendikten sonra antika, "padişah efendiden" kalan nadide tabaklarını çanaklarını neyi varsa yoksa kocasının kafasına atmıştı. O nadide parçalara, en gurur duyduğu yönü olan geçmişinin ayrıntılarına nasıl kıydığını hala bilmiyordu. O an öyle hissetmişti. İçinden çıkan kendisinin tıpkısı bu işi yapmak üzere harekete geçmişti. O da onu engelleyecek gücü kendisinde bulamamıştı. Üstelik Bayan M, bunu seyretmenin yani, kendi kendinin bu kadar sana zıt davranışlar göstermesinin seyrini hiçbir aksiyon filmine değişmeyeceğini söylüyordu.

Yamalı kapı

       Baylara gelince. Bay A ve Bay Y, geçen gün benim zorumla girdikleri ilişkiler ve aşk konu başlıklı sohbetlerinde birbirlerinin aynı davranışı, birbirlerinden habersiz gösterdiklerini ve bunu birbirlerine hiç söylemediklerini fark etmişlerdi.
       "O’lum sen de mi kapı kırdın lan inanmıyorum!" "O’lum tabi o an var ya, hiçbir şey düşünemiyordum. Acayip bir güç sanki beni etkisi altına almıştı ve ne yapsam kaba oluyordum. Öfkeli ve her seferinde daha duygusal."
       Bay A ve Bay Y de, kapısını kırmışlardı sevdikleri kızın.
       Bay Y sordu: "O’lum yine aynı duygusallıkta birine hissetsen yine kapı kıracak kadar ileri gider misin?" Bay A şöyle cevap verdi: "O’lum şimdiden böyle bir şey söylemek zor. Çok zor. O an çünkü çok garip bir an. İnsan bambaşka biri oluyor."
       Bay Y, "ben kırmam o’lum" diyordu. Çünkü o bunun kıroluk olduğunu belki fark etmişti. Küçük abim de eski sevgilisinin bir keresinde kapısını kırmış, sonra tüm haftayı kapısını tamir ederek geçirmişti. Kapı tamir olmuştu ama yamalı görüntüsü ona kapıyı niye kırdığını o kadar çok hatırlatıyordu ki, olaydan birkaç hafta sonra sevgilisinden ayrıldı.

Ahizesini ısırmıştı

       Calabrialı Franca, nişanlısı Ian’ın onu aldattığını Napoli’den onu aradığı bir telefon kulübesinde öğrendiğinde - Ian bunu itiraf etmişti, fenalaşıp bayılacak gibi olmadan önce, telefonun ahizesini ısırmıştı sonra kulübenin camına elini geçirmişti. Tüm tatil boyunca eli sargılı dolaştı. Ve biz ona çok güldük.
       Ian ve Franca, şimdi evliler ve huzurdan ölecekler. Ian’ın itirafları Franca’yı artık hiç bozmuyor. Franca bunu "Bu senin problemin, bunu atlatabiliriz, bugün ben de birinden hoşlandım sette" gibi cümlelerle sakin ve olgun karşılıyor. Artık kıro değil. Çünkü aşık değil.
       İşte benim tecrübelerin bir kısmı ve eş dosttan edindiğim izlenimler. Şimdi anladınız mı aşk için kıro anların toplamıdır dediğimi. Siz istediniz ben anlattım da, anlatırken kafama bir şey takıldı. İnsan bile bile kıro olmak ister mi? İstemez. Bu yüzden de bir daha aşık olmaz mı? Bunu da ben size soruyorum, hadi bakalım.



Yazarlar