Editörün Seçtikleri Dinozor’un düşleri

Dinozor’un düşleri

25.06.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Dinozor’un düşleri

Dinozor’un düşleri


Kül-Tür / TALAT HALMAN


       Dinozorların başı yukarda, gözleri ilerdedir. Güçlü vizyonları, gür düşleri vardır kimi dinozorların.
       Mîna Urgan, vizyonlarıyla ve dönekliğe tenezzül etmeyen kişiliğiyle kahramandı. Onu tanıyan ya da okuyan hemen herkes, bu karakter sağlamlığına da, büyüleyici insancıllığına da hayran oldu, sevgi duydu.
       Ancak, trajik bir kahramandı Mîna Hanım...
       Düşlerinin, dileklerinin, düşüncelerinin pek çoğunun gerçekleşmediğini görerek yaşadı. Ölümünde, defalarca dile getirmiş olduğu isteklerine uyulmadı.
       Sosyalizme inanç ve güven beslemişti ömrünce... Kapitalizme karşı gelmişti... Din taassubunu ve tahakkümünü tehlikeli görmüştü. Gel gör ki, ömrünün son on yılında, sosyalizmin yer yer çöktüğüne, yer yer cılızlaştığına tanık oldu. Türkiye’de sosyal demokrasinin piyasa güçlerine teslim olduğunu izlerken Mîna Hoca’nın yüreği nasıl burkulmuştur kimbilir?
       Kapitalizmin bir dünya imparatorluğuna dönüşmesi, bizde ve başka nice ülkelerde köktendinciliğin kök salması, ne yaman bir düş kırıklığı olmuştur onun için...
       Ülkemizde yaratılmasına önayak olduğu bilim dalının -İngiliz Edebiyatı’nın- öğretim üyeleriyle öğrencilerin sayısı büyük artışlar gösterirken, sönük kalması, “yaratıcı" değil “aktarıcı" olması, Mîna Urgan’ın özgün çalışmalarıyla verdiği umutları sonraki akademiklerin gerçekleştirememesi, derinden üzmüştür onu...
       Kaç kere söylemiş ve yazmıştı: “Cesedim İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde kullanılsın, işe yarayan organlarım başkalarına aktarılsın," diye... Bu dileği yerine getirilmedi.
       Mîna Urgan, ateist olduğunu, tanrıtanımadığını da açıktan açığa dile getirmişti, yazmıştı. Oysa, dinî törenle, cenaze namazıyla gömüldü. Ölüm gelmeden önce bunu kabul etmiş ya da kendisi istemiş olabilir mi?
       “Ben ruhun ölümsüzlüğüne inanmıyorum," diyordu Mîna Urgan. “Arkalarında bıraktıkları büyük eserler sayesinde ancak büyük adamlar ölümsüzdür."
       Ölümden sonra da inançları ve düş kırıklıkları devam edecek diyemiyoruz. Çünkü “ruhun ölümsüzlüğüne inanmadığını" söyleyen bir akıl kahramanına saygısızlık olur bu. Ama, “büyük eserler sayesinde bir büyük adam" olarak yaşayacağını biliyoruz. Eserleriyle, özgün ve özgür kişiliğiyle hep yaşayacak.
       “Toprağa dönüşen bedenimden çıkacak küçük bir mavi kır çiçeği, ölümsüzlüğümü sağlamaya yeter de artar," demişti. Masmavi kır çiçekleri onun olsun, onu seven sayan hepimizin olsun."

       MERCAN’IN KIRK YILI: Hasan Mercan, içli bir şair, üretken bir yazar... Yayın yaşamı 40 yıl önce başlamış. Sonbaharda Türk Dil Kurumu ile Bilkent Üniversitesi, Mercan’ın Kırk Yılı’nı kutlayan bir tören sunacak. Düzinelerle eseri var Mercan’ın. Şiir kitapları, romanları, öykü kitapları, seçkileri, çocuk kitapları, oyunları, deneme derlemeleri... Hasan Mercan Kosovalıdır. Orada uzun yıllar “Tan" Gazetesinde köşe yazarlığı, Priştine TV’sinde yorumculuk yaptı. Ivo Andriç ve İsmail Kadare başta olmak üzere, pek çok yazarı çevirdi. Fazıl Hüsnü Dağlarca, “Büyük yerselliğinden büyük evrenselliğine ulaşan sevgili Mercan’ın şiirine bin sevgi" diye yazmış 1986’da. Oktay Akbal diyor ki: “Yugoslavya Türk yazınının önde gelen bir şairi... Yazınımızın bir parçası..." diye tanımlıyor. Mahmut Makal “Ülkelerarası edebiyatların yıkılmaz köprülerindendir," diyor. Hasan Mercan ve Ailesi, Kosova yakılıp yıkılırken göç etmek, Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldı. En yeni kitabı olan “Sevinç Uzak Bir Düştüöde, şair gözüyle savaşın günlüğünü veriyor. Başbakan Bülent Ecevit, Kültür Bakanlığı, BasınYayın Genel Müdürlüğü ve Bilkent Üniversitesi çeşitli yardımlar sağladı ama, Türkiyemizin bu değerli şair ve yazara daha çok destek vermesi şart bence.

Yazarlar