Yaşam Klasik müzik için bir başucu kitabı!

Klasik müzik için bir başucu kitabı!

05.10.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Ünlü müzik eleştirmeni Matthew Rye yönetiminde, 9 ülkeden 35 ünlü yazarın kaleme aldığı ‘Ölmeden Önce Dinlemeniz Gereken 1001 Klasik Müzik’ adlı kitapta, 1001 klasik Batı müziği parçası kronolojik sırayla inceleniyor

Klasik müzik için bir başucu kitabı

Susan Sontag, fotoğrafçılık konulu denemelerini bir araya getirdiği “Fotoğraf Üzerine”de bütün sanatlara genişletilebilecek tespitlerde bulunur. Ona göre, bir savaş veya soykırım sahnesinden gördüğümüz ilk fotoğraflar bizi çarpar, böylece ‘daha fazlasını görmenin yolu da açılmış olur’. Ancak “Bu görüntülere tekrar tekrar maruz kaldıktan sonra aynı olayın giderek daha az gerçek hale geldiğini unutmamakta fayda var” der Sontag.
Aynısı müzik için de geçerli değil mi? Müzik parçaları günümüzde fotoğraf kadar hızla, dijital olarak çoğaltılıp, internette, filmlerde, reklamlarda sürekli kulağımıza çalınırken, bir Bach ya da Puccini eserinin ‘daha az gerçek’ olduğunu söylememiz yanlış olur mu?
Bu müzikal bilgi karmaşasının ortasında doğrulara ulaşmak için çözüm ancak müzik eleştirmenlerine başvurmak olabilir... Sözgelimi, Oxford ve Birmingham üniversitelerinde müzik eğitimi almış, uzun yıllardır İngiltere’nin Daily Telegraph, Sunday Times ve BBC Music Magazine gibi yayınlarında eleştiriler kaleme alan Matthew Rye’a. Rye yönetiminde, 9 ülkeden 35 uluslararası yazarın kaleme aldığı “Ölmeden Önce Dinlemeniz Gereken 1001 Klasik Müzik” adlı kitap Türkçede Caretta Yayınları tarafından yayımlandı. Türkçe çeviriyi Hilal Doğanay’ın editörlüğünde 12 kişilik bir ekip üstlenmiş. Eserde, 12. yüzyıldan günümüze, 1001 klasik Batı müziği parçası kronolojik sırayla inceleniyor. 

Bilinenler ve bilinmeyenler
Rye önsözde, Sontag’ı hatırlatır biçimde yorumluyor müzikal kayıt zenginliğini:
“Günümüzde müzik her yerdedir ve yaşamlarımızda çağlamaktadır. Bunun olumlu yanı, gündelik varoluşumuzda canlı bir film müziği oluşturmasıdır. Bazı açılardan ise fenadır; müziğin her yerde varoluşu bizi hissizleştirir.”
Bu bakımdan Rye, günümüzde salt klasik müzikte bile müthiş bir çeşitlilik olduğuna dikkat çekip, kitabın müzik meraklılarına, 900 yıllık bu birikime neresinden başlayacakları konusunda yardımcı olacağını söylüyor...
Editör, sadece Bach veya Mozart gibi olağanüstü çalışkan bestecilerin külliyatının bile 1001 eseri doldurabileceğini belirtip, bu yüzden, daha az bilinen büyük bestecileri ve eserlerini kitaba özellikle dahil ettiklerini belirtiyor. Küçük plak şirketlerinden çıkan, az duyulmuş kayıtlara da yer verilmiş. Editör, her şeye rağmen listenin son tahlilde kişisel olduğunu, genelgeçerlik iddiası taşımadığını vurguluyor.  

İlginç paralellikler
Çalışma, 1100’lerde Bavyeralı keşişlerce derlenen şarkı ve dans koleksiyonu “Carmina Burana”yla açılıyor: Az bilinen bir evreyi kapsayan bu ilginç bölüm Ortaçağ bestecilerinin yanı sıra John Dowland ve Claudio Monteverdi gibi Rönesans bestecilerine kadar geliyor. Sonraki altı bölüm ise 1700’lerden günümüze kadar uzanan dönemi kabaca 50 yıllık bölümler halinde inceliyor. Sıralama, kronoloji esasına göre yapıldığı için, öğretici çakışmalar söz konusu...
Örneğin genç Ludwig van Beethoven’in ilk önemli eserlerinden “Patetik” sonatını yazdığı 1798’de, yaşlı Joseph Haydn’ın da en büyük oratoryosu sayılan “Yaratılış”ı kaleme aldığını görüyoruz. Beethoven’in ölmeden üç yıl önce yazdığı 1824 tarihli “Neşeye Övgü”süyse, genç Schubert’in “Bakire ve Ölüm Kuarteti”yle aynı yıla denk düşüyor. Veya 1889 yılında Fransız Satie, Rus Scriabin ile Çaykovski, Çek Dvorak ve Alman Strauss’un apayrı kentlerde başyapıtlar kaleme aldığını bilmek, bu parçaları dinleme deneyiminizi şüphesiz etkiliyor.
Eserde en geniş yer ayrılan bölümün 1901-1950 yılları olması dikkat çekici. Kitapta eserlerle ilgili önemli isimlerin görüşleri de alıntılandığı için, Fransız Claude Debussy’nin Rus Igor Stravinsky’nin “Bahar Ayini”ne, Stravinsky’nin ise Fransız Maurice Ravel’in “Daphnis ve Chloe”sine hayran olduğunu öğreniyoruz.
Kitapta Sibelius’un 1905 tarihli “Keman Konçertosu”nun 20. yüzyılın en çok kaydedilmiş konçertosu olduğu belirtiliyor: Eleştirmenler, bu eserde genç kuşaktan Viktoria Mullova’nın kaydına yer vermiş, ancak David Oistrakh veya Ginette Neveu gibi tanınmış yorumculara ait kayıtları hakkında da bilgi sunulmuş - diğer eserlerde yapıldığı gibi. Böylece müzikseverler, farklı kayıtları karşılaştırma imkanı yakalıyor.

Yazarlar