Editörün Seçtikleri Konuşmaktan korkuyorlar

Konuşmaktan korkuyorlar

30.11.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Konuşmaktan korkuyorlar

Konuşmaktan korkuyorlar


Hüküm giymiş, yani cezaevinde yatan kadınlar hatırlamak istemiyor genellikle... "Enişteler ya da damatlar koğuşu" tabir edilen koğuşlarında kalan, kimliklerinde "ırza tecavüz" yazan ve suçları herkes tarafından bilinen erkekler, korkuyor konuşmaktan


       Ayaklarındaki siyah, burnu açık terliklerine rağmen sürümeden ve şıkırtılı sesler çıkartmadan içeriye giren küçücük ayaklar, ürkekliğinden kurtuluyor ansızın. Hızlı adımlarla pencereye doğru gidiyor küçük çekingen, ama önlemez gülüşle.
       "Oh, ne güzel!"
       Anlamıyor, şaşkın şaşkın şaşkın bakıyorum yüzüne.
       "Pencere" diyor. "Gökyüzü gözüküyor. Dağlar da var, baksanıza!"
       Çekingenliği ağır basıyor sonra, utanıp özür diliyor dilemesine ya, ayrılamıyor bir türlü pencerenin önünden. Bir eli pervazda, vücudu bana dönük, bakışları dağlarda.
       O zaman anlıyorum ne olduğunu. Karşımda duran nüfus cüzdanında yaşı 20 yazan, aslında çocuk olan genç kız, benim hiç yaşamadığım, algılamadığım bir boyutta.

Koyuna, göğe hasret.

       O gökyüzüne hasret.
       Bir serçeye yaklaşırcasına yaklaşarak biraz ötesinde durup, kollarımızın birbirine değmesine az kalmış bir mesafede konuşmaya başlıyorum doğadan. Koyunları fark ettiği zamanki çığlığı duyunca, utanmasız dönüyorum ona. Utanmasız, ama gözleri dolmuş. Yaşlanıyor muyum ne? Kolay mı etkilenir oldum yoksa duygularımdan, bilmiyorum.
       Sadece, onu ve heyecanını hissediyorum.
       Koltukları çekiyorum telaşla pencerenin yanına, hem otursun hem konuşsun diye.
       "Öğretmenim" diyorum ona. Gökyüzünü görebilmenin keyfini öğrenmedim mi gülen gözlerden? Herkesin depremden tir tir titrediği bir zamanda, güneşi görebilmenin ve hala yaşıyor olmanın mutluluğunu vermedi mi bu çocuk bana? Doğruyum öyleyse, öğretmen o. Yıllarca uğradığı tacizi sonlandırmanın tek çözümünü, akrabasını öldürmek olarak gören, lise ikiyi bitirmesine 17 gün kala 15'inde, "buraya düşen", tertemiz, hafif makyajlı, güzel genç kızla saatlerce konuşmama rağmen, söz verdiğim için öyküsünü anlatmayacağım serçe, araştırmamın haklılığını da koyuyor ortaya.

Neden tecavüz?

- Bu suçun mağduru olup da, suçluyu yaralayarak ya da öldürerek cezalandıran kadının, bu yola başvuruşundaki sebepler neler?
       - Tecavüz suçundan hüküm giyen erkekleri, bu suça yönlendiren nedenler neler?
       - Tecavüz ya da tacizi yıllarca içinde saklı tutan kadınların, ruhsal ve cinsel yaşamlarında oluşan etkenler, ne oluyor da dayanılmaz hale geliyor ve patlıyor?
       - Fiili livata (anüsten giriş) ya da çocuklarla cinselliğin arzulamasının ardında ne var?
       Yıllar içinde tedavi ettiğim hastalar, gözlemlerim, gazetelerde okuduklarım tecavüz suçunun yaygınlığına karşın, adli makamlara intikal etmediği duygusunu uyandırmıştı bende. Son altı ayda basına yansımış tüm bu nitelikli haberleri incelediğimde, Hatay, Adana; Mersin bölgesinde, daha sık cinsel suçların işlendiğini görerek, buralarda başlamaya karar verdim işe. Çıkış noktam bunlardı işte. Tecavüz suçuna karşılık gelen tüm neden ve niçinler.
       Adalet Bakanlığı, ilk başvuru anından itibaren desteklemişti araştırma konumu. Üst düzey görevlilerden cezaevi müdürlerine, savcılara, infaz memurlarına dek herkes yardımcı olmaya çabaladı bu çalışmada. Kimi cezaevi müdürleri çekingen bir tavırla yaklaşsa da, araştırma konumun çekiciliğine kapılmış ve işimi kolaylaştırıcı hazırlıklarla karşılaştım gittiğim çoğu yerde.
       Hüküm giymiş, yani cezaevinde yatanlar hariç; çünkü kadınlar hatırlamak istemiyor genellikle, erkeklerse korkuyor. "Enişteler ya da damatlar koğuşu" tabir edilen koğuşlarında kalan, kimliklerinde "ırza tecavüz" yazan ve suçları herkes tarafından bilinen erkekler, korkuyor konuşmaktan.

Aynı hücrede yatmak

       Görüştüklerimden bir tanesi:
       "Dışarıya yakında çıkıcam, birbirimizi görürüz nasıl olsa. Bana işiniz düşerse çok faydam olur"u, söylediği her şeyin açıklanması kaygısıyla biraz tehdit, biraz rüşvetvari bir tavırla dile getirse de bu korkunun gerisinde, kendi deyimiyle;
       "Namus davasından içeride yatanların, ırza tecavüz suçundan yatanlara gıcık kapması" var. Gerçi sevdiğini kaçıran da "ırza tecavüz" suçundan yargılanıyormuş, çoluk çocuğa tecavüz eden de. Bunun ve aynı hücrede yatmanın haksızlık olduğunu düşünüyor, günlerdir yemek yiyememekten iyice kurumuş 27 yaşındaki, ismi diyelim ki Ahmet. Bu arada yeri gelmişken, ne görüştüğüm hükümlülerin adını ve hangi cezaevinde kaldıklarını ne de gerçek fotoğrafları kullanacağım yazımda; çünkü amacım yaşamları mahvetmek ya da birilerini suçlamak değil.
       Hedefim; Mersin, Adana ve Hatay cezaevleri'nde görüştüğüm hükümlülerden elde ettiğim bilgileri açıklamak ve çözüm önerileri üretmek.

Kızlığı bozmamak için fiili livata

Örneğin görüştüğüm, yatak eksikliği nedeni ile kimi tutukluların yerde yattığı 45 kişilik koğuşta kalan, 21 yaşındaki genç erkek, bir zar olmanın çok ötesinde anlamlar yüklenen olguya ve cinsel bilgisizliğe çekiyor dikkatimi. Bundan iki sene önce, 15 yaşındaki bir kızla aşık olmuşlar birbirlerine. Cinselliklerini yaşamaya karar vermişler birlikte (Bu yaşta cinsel ilişkiye nasıl karar verileceği başka bir tartışma konusu). Kızlık zarına zarar verirse, bağlanıp sorumluluk alması gerekeceği ve aynı zevki alacaklarını düşünerek anal sekse karar vermiş ki kafadar (İnsanımızın kaç günde bir banyo yapıp, çamaşır değiştirdiği tartışması da bir yana). Beş gün sonra annesi iç çamaşırdaki kanı görünce, döve döve konuşturmuş kızını. "Paketlenip" yani sevki yapılıp, başka cezaevine yollanmaktan korkan, en ufak bir tartışmada "Hadi kes lan sesini ırz düşmanı!" denilen Hüseyin de, buraya düşmüş işte. Flörtü yasaklamak, cinselliği konuşmaktan kaçınmak ve bilgi vermemek, gençler üzerinde baskı kurmak, sorunu artırmaktan ve doğurmaktan başka bir işe yaramıyor aslında.

Zihinsel özür hastalık değil mi?

       Zihinsel geriliği açıkça görülen Tahsin gibi, tecavüz suçundan cezaevine giren erkeklerin çoğu reddediyor suçlarını. "Birilerinin kendilerine gıcık kaptığını ve suçu üstlerine attıklarını, aslında masum olduklarını" söylüyorlar. Bir cezaevi müdürü bu yaklaşımı gülerek, "Biz bunları camiden topladık getirdik, hepsi masum" yaklaşımıyla yorumlasa da, suç olduğunu bile bile neden bunu yaptıklarını açıklamıyor bu tavır.
       Neden tecavüz ediliyor kadınlara?
       Yirmi kez bu suçu işleyip, bir kısmından hüküm giyip ceza almasına rağmen, nasıl bir dürtü oluşuyor da, çocuk görünce dayanamayıp, yeniden aynı suçu işliyor bir erkek? Ve bu konuda hiçbir tedavi görmeden cezaevinden çıkmayı planlıyor afla? Bunlar da yarına.

       Yarın: Tecavüzün ardındaki nedenler

Yazarlar