Editörün Seçtikleri Madımak göçü

Madımak göçü

19.10.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Madımak göçü

Madımak göçü

Sivas'ta Alevi olmanın sıkıntısı Madımak sonrası biraz daha artmış. Madımak yerinden yurdundan etmiş Alevileri.

İLK durağımız Sivas. Bülent Ecevit'in deyişiyle "Devletin Beşiği". Üstelik Alevi nüfusun en yoğun olduğu kentlerin de başında. İstatistiki bilgiler, nüfus dengesinin Sünniler lehine üçte iki oranında olduğunu söylüyor. 1362 köyün 600'ü Alevi vatandaşları barındırıyor. Köyden göç, merkezde Alevileri daha da yoğunlaştırmış. Bu nedenle burdayız. Madımak Oteli'ne evsahipliği yapan kentte, Alevi sorununun ana hatlarını daha objektif çizmek umudumuz.
Selçuklular'dan Sivas Kongresi'ne uzanan zengin tarihi ile göz kamaştıran Sivas, ilk bakışta ser veriyor, sır vermiyor. Büyük kentleri bile imrendirecek geniş bulvarları, tarihi binalarla çevrili alımlı meydanı pırıl pırıl. Cuma vaktine rağmen her yer sessiz ve sakin. Cuma namazından çıkan vatandaş sessizce işine ya da evine dağılıyor. 8 yıl kesintisiz eğitim sorun değil gibi Sivas'ta. Böylesi suskun bir kentin, 2 Temmuz 1993'te Pir Sultan Abdal şenliklerini kana bulayan Madımak olayını yaşadığına ve yaşattığına inanmak güç. Sivas belli ki o acının altında ezilmenin sessiz utancını yaşıyor. Acı örselendikçe, utanç da büyüyor ve Sivas'ı, Madımak öncesi ve Madımak sonrası diye ikiye bölüyor.
Sivas'ta Alevi olmanın sıkıntısı Madımak sonrası biraz daha artmış. Madımak yerinden yurdundan etmiş Alevileri. Olaydan öylesine ürkmüşler ki bir hızlı göç yanıt olmuş sıkıntılarına. Mallarını, mülklerini yok bahasına satıp, Anadolu'nun dört bir yanına dağılmışlar. Alevi köylerin sayısı eksilmemiş ama haneler neredeyse yarıya inmiş. Madımak "göç" olmuş Alevilerin yüreğinde.
Sivas'ın Karlı köyünden Cafer Dede acının geçmişini iki cümleyle seriyor gözler önüne: "Biz yavaş yavaş baskıdan kurtuluyoruz ama mücadeleden de eriyerek çıkıyoruz. Bütün katliamları unutsak da hep yenilerine tanık oluyoruz. Nesimi'nin derisini yüzdüler, onu da unutuyoruz ama ardından Madımak geliyor. Ne zaman bitecek?"
Ejder Aygün, Sivas'ın yerlisi köklü bir Alevi aileden. Kimya Mühendisi. 35 yaşlarında. Sivas'ta, Madımak olayının ardından yaşanan Alevi gerçeğinin ipuçlarını veriyor bize:
"Sivas'ta göç olayını yalnız Aleviler değil, Sünniler de yaşıyor ama, onların göç sebebi tümüyle ekonomik. Oysa Alevi kesimin göçü altında huzursuzluk yatıyor. Yeni Madımaklar yaşamaktan korkuyorlar. Çok tedirginler. Alevi oldukları için iş bulmakta zorlanıyor. Kimlikleri ortaya çıkınca da çevrelerince dışlanıyorlar. Göçün bir başka nedeni eğitim sorunu. Alevi oldukları için çocuklarını okula gönderemiyorlar. Zorunlu din eğitimi zora sokuyor onları. Eğitim için alevi kimliğin saklı kalabildiği büyük kentlere kaçıyorlar."
Ejder Aygün'e göre Sivas'ta herkes birbirini tanıdığından kimin Alevi, kimin Sünni olduğu biliniyor. Köyler zaten Alevi - Sünni diye ayrılmış. Ve küçücük beyinler okula ilk adımlarında bu ayırımın baskısını hissetmeye başlıyorlar.
Dışlanmanın ilk kilometre taşları bunlar.

Alevi nüfus yoğun olmasına yoğun Sivas'ta ama ibadet edecekleri bir tek Cemevi bile yok. İbadetlerini ya kendi evlerinde yapıyorlar, ya da yüreklerinde. Tanrıyla bütünleşecekleri bir ibadethaneden yoksun olmak asılsız iftiralara hedef olmanın temel nedeni onlarca.
Ejder'in bu konuda da diyecek sözü var: "İbadet konusunda bir boşluk içindeyiz. İbadet yapmıyor görünüyoruz. Bu da Sünniler tarafından yöneltilen dinsiz kafir iftiralarına zemin hazırlıyor. Neden benim ibadet edecek bir cemevim yok. Bizi ne namaz kılar, ne oruç tutar diye lanse ediyorlar. Görünürde haklılar ama işin aslına inerseniz bu değerlere daha çok sahibiz."
Cafer Dede daha da ötesini söylüyor bize.
"Biz düne kadar gizli gizli yaptık ibadetimizi. Cem yaparken kapı önlerine üçer beşer gözcü diktik, bizi dağıtacak jandarmayı, polisi haber versin diye. Neden jandarma? Çünkü şikayet var "tarikat yapıyorlar" diye. Gelin bir yol cemimize de görün bakalım neler yapıyoruz."

SİVAS 1989'da, yerel yönetimlerde tanışmış Refah iktidarı ile, bugüne dek de sürdürmüş. RP'li Belediye Başkanı Osman Seçilmiş sorularımızı yanıtlarken Sivas'ta bir Alevi - Sünni ayırımı yaşandığı iddiasını kesinlikle reddediyor ve şunları söylüyor:
"Biz Alevilerle birlikte Çiçekli köyünde 62 hane "hun komşusu" (kapı komşusu) büyüdük. Ehlibeyti sevmek Alevilik ise, ben de Aleviyim. Bizim Alevilerle bir sorunumuz yok ama varmış gibi göstermeye çalışan güçler var. Türkiye'nin huzura kavuşmasını istemeyen dış güçler."
Sorunu dış güçlere yıksa da Madımak olayının açtığı yaradan söz etmeden geçemiyor Başkan Seçilmiş: "Sivas'ta yaşadığımız acıların aşılması da mümkün değil, unutulması da. Basiretsiz bir ortamda hazırlanmış bir oyuna kurban gitti Sivas. Alevi meselesini devamlı kaşıyorlar. Yerel halk değil, dışarıdan gelenler kaşıyor. Dikkatinizi çekti mi bilmem ama Sivas'ta 8 yıla tepki yok. Sokaklar sakin. Bu tabii ki Sivas halkı 8 yılı kabul etti anlamına gelmez. Tepkisi olacak ama bunu seçimlerde gösterecek. Halk sağduyulu davranıyor. Sivas halkını kimse artık o yanlışa itemez. Kim gelirse gelsin ilgilenmez. Bence insan düştüğü çukura bir daha düşmez. Ben iyi şeylerin temenni edilmesini istiyorum. Bu gemi batarsa hepimiz batarız. Pir Sultan Abdal der ki: "Gelin canlar bir olalım." Biz de buna uyalım ve herşeyi bir tarafa bırakıp elele tutuşalım. Birlik olalım."

SİVAS ve çevresi Alevi köylerinde dolaşıyoruz. 72 millete kucak açan bu gönül zengini, yoksul insanlar bizi nasıl ağırlayacaklarını bilemiyorlar. Her mola verişimizde, bir fincan acı kahve, ya da bir bardak yayık ayranı ikramı için birbirleriyle yarış ediyorlar. Bu güzel insanların sıkıntıları çoksa da ortak dilleri "hoşgörü ve sevgi". Her birinin ağzından dökülen sözcükler tek bir mesajla sınırlı. "Biz kardeşiz. Alevilerle Sünniler kardeştir. Düşman değil, dostuz. Kimse aramıza nifak sokmasın."
Ak sakalı beline düşmüş Cemal dededen, asırlık Hatun nineye, İstanbul'da kolej öğrencisi misafir Suzan'dan, 9 yaşındaki Kemal'e kadar ortak söylem bu. Kardeşliği sorgulayan bu sözler içimi acıtıyor. Yüzlere ve dostluğa yansımasa da, Alevi yüreklerdeki kırgınlık geçmişe itiyor beni. Alevilerin, yüzlerce yıl kendilerini "yok" sayarak yaşam savaşı vermesine yol açan nedenlere doğru kolon vurmaya başlıyor ve çok eskilere, 1400 yıl öncesine uzanıyoruz. İslam tarihindeki en büyük "ayrılık" olayına. O kıldan ince kılıçtan keskin yola...

Aleviliğin ne olduğu ve en öz açıklaması "Alevi" kelimesinin içinde yatıyor. Alevi yani Hz.Ali'yi seven, öne çıkaran ve bir lider olarak kabul eden düşüncenin mensupları. Tarihçiler Anadolu Müslümanlarını böyle tanımlıyor.
Aleviler, Hz.Muhammed'in mirasçısı olarak yalnızca Hz.Ali'yi görüyor ve bin 400 yıldır Hz.Ali'ye ve Ehlibeyte sahip çıkıyorlardı. Ne var ki İslamdan önce de var olan Haşimiler ve Emeviler çatışması, Muhammed'in ölümünden sonra Hz.Ali ile Muaviye arasında devam etmiş, Ebu Bekir'in halife olmasıyla iktidar, Emevilere geçmişti. Bu dönem için Sünni bir din bilgini olan Yaşar Nuri Öztürk şöyle diyor:
"Emevilerle Hz.Ali çatışmasında, Hz.Ali'nin hiçbir politik endişesi yoktu. O bir iman adamıydı. Olaylara sadece İslami endişeyle bakmış ve değerlendirmiştir. Diğer tarafın tek amacı da saltanat elde etmekti. Eğer evladı resulün siyasi bir gayesi olsaydı, bunların Hz.Ali'yi mağlup etmesi mümkün olmazdı. Hz.Ali Muaviye'yi Şam'da valilikte tutsaydı, Muaviye onun en sadık beldesi olacaktı.
Ebu Bekir'den sonra Hz.Ömer'e, ardından, Hz.Osman'a geçen halifelik, sıra Hz.Ali'ye gelince yön değiştirmişti. İslam tarihinde "Hakem Olayı" denilen tartışmalı seçim bu engelin öyküsüydü. Alevilere göre Hz.Ali'nin halifeliği Muaviye tarafından gasp edilmişti. İslamı ikiye bölen ve iki başlı yönetime iten büyük ayrılık işte böyle başladı. Bir yanda Hz.Muhammed ve onun ehlibeyti Hz.Ali'ye inanan Ali yanlısı Müslümanlar, diğer yanda Sünni Müslümanlar.
Bu kutuplaşma kanlı çatışmalara yol açmış, Hz.Ali, Hariciler tarafından, kardeşi Hasan da Muaviye tarafından öldürülmüştü. Muaviye'den sonra Ehlibeyt soyundan Hz.Hüseyin, mücadelesini Muaviye'nin oğlu Yezit'e karşı sürdürdü. Sonuç; İslam tarihi talihsiz "Kerbela Olayı"na tanık oldu. Hz.Hüseyin ile birlikte 72 kişilik Ehlibeyt soyu Kerbela'da yokedilmişti. İslamda bu iki başlılık yüzyıllarca devam etmiş ve günümüze Alevi - Sünni çatışması olarak uzanmıştı.


Eylemleri sözdü
Silahları sazdı
Ozan olmaktı kiminin de
Ozanlar ilinde günahı

Suçları Pir Sultanı anmak
Cezaları yanmaktı
Toplu mezar oldu onlara
Alev alev Madımak

Orman gibi yanan
Otuzyedi can
Can verirken o gün
Pir Sultan uğruna

Büzülüverdi devlet,
Devlet beşiği Sivas'ta
Uykunun kovuğuna
Korkudan

Uyanır elbette bir sabah
Ashab - ı kehf uykudan
Ölür ölür dirilir yine
Yüreklerde Pir Sultan Abdal
BÜLENT ECEVİT


YARIN:BİR BAŞKADIR KARLI'DA CEM



Yazarlar