Pandemi sonra yaşamak

Bir pandemi geçti üzerimizden, kimine teğet, kimini ezerek. Gerçekten geçti bitti mi hiç birimiz emin değiliz, ama en azından ilk yaşadığımız şok kısmını atlattık, yolumuza devam eder gibi yaptık, yapıyoruz. Pandemi esnasında danışanlarımı uyardığım bir konu vardı, olayın en hararetli, korkunun en yüksek olduğu noktada her şeyin daha yolunda olacağı, asıl sıkıntının bir şeyler normalleşmeye başladığında karşılarına çıkacaklarına dair! Nitekim de öyle oldu.

Ölümün nefesi yanı başımızda iken belki korktuk, belki çok mutsuzduk, bildiğimiz her şeyin engellenmesinden bunalmıştık, ama yine de şu andan daha iyiydi her şey.

Haberin Devamı

Çok iddialı geliyor belki söylediklerim ama anlatmak için benzer bir örnek verecek olursam, savaşın ortasında mermiler tepenizden uçarken, yanı başınızda kan gövdeyi götürürken belki de bulunabileceğiniz en kötü anda olduğunuzu düşünürsünüz. Belki bundan güç alarak gözü dönmüş bir biçimde cesaret örneği gösterirsiniz, belki uzun yıllardan çok, kısa anların kıymetli olduğu o yerde yaşamın küçük detaylarında büyük anlamlar, yaşama sevinçleri bulursunuz.

Savaş bitip yuvanıza döndüğünüzde, uykusuzluktan gün içinde yorgun düşmeye, kabuslar görmeye, huzursuz, öfkeli biri olmaya başlar, hayattan mutlu olamayan, adapte olamayan, sürekli tehdit altında hisseden biri haline dönersiniz. Çünkü başta savaş esnasında limbik sistem size ilkel dürtülerle hayatta kalmanız için eylemlerinizi belirlerken savaştan döndüğünüz noktada, düşünen zihniniz artık tehlikenin sınırlarını belirlemek, ne yapacağını bilmek ve tehlikenin bittiğine dair bir kanıt ister, bu “Savaş bitti, zafer ilan edildi” denmesinin ötesinde bir arayıştır. Belki bir daha dünyada hiçbir savaşın çıkmayacağına ve dünyanın kimsenin birbirine bir daha öfkelenmeyeceği, korkuların bir daha yaşanmayacağı bir yere dönüşmesi ve tüm bunların somut elle tutulur, kanıtlarının olması gibi bir beklenti...

Yaşam maalesef, aslında soyut kavramlar üzerine kurulu, net sınırları olmayan, geleceğin garantisi olmayan sınırlar bunlar. O yüzden beklentiler bir bir boşa çıkar ve zihnimiz bununla nasıl başa çıkacağını bilemez.

Haberin Devamı

Pandemi esnasında komutlar çok netti, sınırlar çok keskindi. Karar vermeyi bırakın, herhangi bir konuda çok seçme şansımız bile yoktu. Ama hikaye bir yerden sonra ölüm tehlikesinin azalması ile normalleşmeye doğru yöneldi. Ama tehlikenin kesinlikle bittiğine, bir daha herhangi bir salgının olmayacağına dair elimizde hiçbir kanıt olmadan normal yaşama dönmeye çalışmaya başladık.

Başladık da bir yandan da eskiden zevk aldığımız her şeyden mahrum bir halde bunu yapmayı denedik. Arada umursamıyorum diyenler, ne kadar umursamıyor olsalar da yolda önlerinden geçen iki maskeli kişi, farklı davrandıkları için sorgulayan bir çift göz bilinçaltlarında yine farkına varamadıkları yorgunluklar yaratmaya başladı. Tehlikenin bittiğini, yeniden her şeyin eskisi gibi huzurlu olacağının kanıtlarını bulamayan bizler, yetmezmiş gibi bir de bu pandemi döneminde can havliyle kenara fırlattığımız tüm dağınıklığı, iş, maddi sorunlar gibi durumları, toparlama sorumluluğu ile de karşı karşıya kaldık.

Haberin Devamı

Tüm sınırların belirsizleştiği, tüm doğruların birbirine girdiği bu yerde, dışarıda özgürce adım atıp dostlarımızı görmek, yeniden para kazanmak için önümüzde sayılı kaç günümüz olduğunun endişesi altında nefes almaya çalışıyoruz.

Tüm bunlar kolay değil, insanın kendi isteğiyle yaptığı değişimlerde bile öfkeden korkuya, hüzne, başarı başarısızlık arası gelgitler doluyken, zihninin hiç tanımadığı bir düşmanın yarattığı zorla ve beklenmedik gelen değişim herkesin içinde öfke, anskiyete, korku, kaygı aklınıza ne gelirse yükselmesine, daha tahammülsüz olmasına sebep oldu.

Bununla da kalmadı, değişen yaşam şartlarından artan unutkanlıklar, biraz yürüyünce nefes nefese kalmalar, vücut oranlarında gözle görülür değişiklikler gibi birçok hoşumuza gitmeyen görünür sorunlar da eklendi.

Önümüzde belirsizlik ve karmaşa ile dolu yeni bir yaşam var. Bir şekilde cesur olup yeni olanı yönetmeyi öğrenmemiz gerekiyor. O yüzden ilk olarak değişen yaşam şartlarında bedensel ve ruhsal ihtiyaçlarımızı daha iyi tanımamız gerekiyor. Bize hareketsizliğin iyi gelmediği, doğru beslenmenin ne kadar önemli olduğu gibi en basitinden hepimizin ortak noktada buluştuğu teorikte bildiğimiz birçok şeyin pratik halinin nasıl kabus olabileceğini öğrendik. İş hayatlarımızdaki doğru ve yanlışları, tüketim ihtiyaçlarımızı birçok eski yaşamlarımızla ilgili otomatik yaptığımız davranışlarımızı yeniden sorguladık.

Şimdi yine hızlanan yaşamla tüm bu elde ettiğimiz bizi daha güzel bir yaşama taşıyacak dersleri bir kenara fırlatıp atmamalıyız. Kesinlikle bir yerden başlamalı ve yaşamlarımızda gerçek değişimler yapabilme cesaretini gösterebilmeliyiz.

Yükselen kaygıya gelince ise yaşadığımız duygunun gecikmiş bir tepkime olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Tek tek oradaki duygularımızla yüzleşmeli ve şefkatle onarmalıyız. Zihnin başa çıkamadığı durumlar için ise belirsizlik gibi kendimizce zihne net telkinler vermeliyiz. Hiçbir şey sonsuza dek sürmez, insanlık her zaman ilk önlemleri aldıktan sonra ilerleyen teknoloji ile birçok yenilik bulur. Nitekim de her şeyin dijital çağa taşınması, yepyeni teknolojiler, keşifler bunun kanıtı. Mesela bugünler de okuduğum haberler arasında Portekiz’de geliştirilen bir maske tümüyle virüsün girişini bir saat içinde elimine ediyor, tango dersleri online yapılabiliyor gibi haberler var. Bunlar gibi daha birçok bildiklerimizi değiştirecek yenilikler duyacağız.

 Buzul çağlarından kıtlıklara insanlık çok fazla zorluk atlattı. Gelecek yıllarda yine karşısına çıkan birçok zorluğu atlatacak. Bize tek gereken şey olaylar esnasında bize daha hizmet eden, zorlukları dönüştürdüğümüz bir dünya kurgularken zaman ve adaptasyon yeteneğimiz.  Direnip eskiye tutunmaya çalışmak yerine içimizdeki gücü yepyeni daha mutlu olabileceğimiz bir dünya inşa etmek için ortaya çıkarmaya çalışalım. Kontrolü bu yönde ele alalım ve yeniden başlayalım. Yeni, bize çok daha umutlu ve huzurlu günler getirecektir, sevgiyle kalın.

Seda Ülgen

xsulgen@yahoo.com