Değerli miyim?

2 Eylül 2017

Doğası gereği her insan başkalarının ve özellikle sevdiklerinin gözünde kendisinin değerli olduğunu hissetmek ister. Hissetmek dedim, çünkü bilmek yetmiyor; aynı zamanda duygusal olarak da bunu yaşamak gerekiyor. Değerli olmak ne demek? El üstünde tutulmak mı? Çok şımartılmak mı? Hayır, bundan bahsetmiyorum. İnsan olarak varlığına, fikrine, duygusuna değer verildiğini bilmekten bahsediyorum. Özellikle çocukluk döneminde sevilen çocuk, değerli olduğunu hisseder. Sevgi dolu bir aile ortamında yaşayan kişiler, kendilerine değer vermeyi öğrenirler. Başkalarından önce, bizim kendimize değer vermemiz ve kendi değerlerimizin farkında olmamız gerekir. Bu, kendimizi Kaf dağının tepesinde görmek veya sahip olmadığımız değerlere sahip olduğumuza inanmak demek değil! İçimizde var olan iyi yanları keşfetmek, değiştiremediğimiz taraflarımızı kabullenmek ve bir birey olarak yaşamın içindeki varlığımızı değerli bulmak, yani başlangıç noktasında kendimizle barışık olmak... Herkes sevdiğinin gözünde biricik olmak ister, sevilmek ve değerli olmak ister. Bu, birbirimize sürekli olarak sözle söylediğimiz bir şey olmasa da, davranışlarımızla sıklıkla hissettirdiğimiz bir şeydir.

Yaşamın koşuşturmasında

Yazının Devamı

Bilinçaltımız

26 Ağustos 2017

Bir bildiklerimiz var, bir de bilmediklerimiz, ama bir de aslında bilip bildiğimizin farkında olmadıklarımız var ki, onlar bilinçaltımızda saklı!

Bazı şeyleri bilinçli olarak, bazılarını da istemeden oraya atarız. Özellikle bastırdığımız, hatırlamak istemediğimiz, acı veren birçok şey oradadır. Yıllardır açmadığınız bir dolabınız olduğunu düşünün. İçinde kullanmadığınız, atmaya kıyamadığınız, her önünden geçerken “Şurayı da bir düzenlesem” diye içinizden geçirdiğiniz ama bir türlü de vakit bulamadığınız o dolap!

Zaman zaman kafanızı kurcalar, temizlenmesi gerektiğini bilirsiniz, ama bazen de aklınızın ucuna bile gelmez o dolabın varlığı! Bazen içinize sıkıntıya benzer bir his düşer, nedenini anlamazsınız. O an aklınızdan bir şey geçmiştir, ne geçtiğinin farkında değilsinizdir, ama size yaşattığı histen rahatsız olursunuz. İşte bazen o dolabın önünden geçersiniz, ne düşündüğünüzü fark etmezsiniz ama aslında içinizden o dolabın dağınıklığı sizi rahatsız etmiştir. Siz ise dolabın önünden yürüyüp gittiğiniz için elinizde anlamlandıramadığınız bir sıkıntı duygusuyla kalırsınız.

Bilinçaltındaki bazı düşünceler de böyledir, zaman zaman kafasını çıkarır, size kendini hatırlatmaya çalışır ama

Yazının Devamı

‘Her Şey Akar’

19 Ağustos 2017

Yunan filozoflardan Heraklitos’la özdeşleşmiş “Her şey akar” deyişi, bazen bin sayfalık bir terapi kitabının anlattığından daha çok şey ifade eder benim için! Kimi zaman çok uzun anlatmaya gerek yoktur, içi dolu bir cümle çok şeyi açıklar.

Her şey akar, yani her şey değişir, hiçbir şey aynı kalmaz. Sıkıntılarımız, kederlerimiz de zamanla akar ve temizlenir, hafifler.

Aslında bu deyişle yıllar önce doğanın en belirgin özelliği olan değişime dikkat çekmiş, ki değişim bugünde terapilerin vazgeçilmez öznesi!

En çok çaresiz hissettiğimiz durumlar, hiçbir şeyin değişmeyeceği, hep aynı ve hep olumsuz olacağı inancına kapıldığımız durumlardır.

O an göremediğimiz, hissedemediğimiz en önemli şey, o durumun hep o yoğunlukta kalmayacak oluşudur.

Değişiklik korkusu

Bazen çok üzüldüğümüzü sandığımız şeylerin üzerinden zaman geçince güler geçeriz. Bazen de zamanın iyileştirici gücü devreye girer. Durum değişmese bile zaman baş etme gücümüzü artırır.

Örneğin, belirli bir zaman önceki siz ile şimdiki siz arasında bile fark vardır. Biz insanlar da değişiriz. Karakterimizde köklü değişikliklerden söz etmiyorum, ama hayata bakış açımız, olaylara karşı direncimiz zaman içinde farklılıklar gösterebilir.

Yazının Devamı

Fark etmez!

12 Ağustos 2017

Ne yapmak istersin?
Fark etmez.
Gidelim mi, kalalım mı?

Fark etmez.

Ne yemek istersin?

Fark etmez.

***

Ve ‘etmez’ ile cevap verilen daha sonsuz örnek verilebilir.

Yazının Devamı

İlişkilerimiz

5 Ağustos 2017

Hepimiz, ilişkilerimiz kadar zenginiz.
Doğayla, canlılarla, hayvanlarla, başka insanlarla kurduğunuz ilişkiler ve bu ilişkilerin kalitesi, sizin yaşam kalitenizle ilgili önemli bir belirleyicidir.
Ama en çok kendimle kurduğum ilişki kadarım.
Kendimle iyi bir ilişkim varsa, kendimi seviyor, kendimle iyi anlaşıyorsam, varlığımı olduğu gibi kabul ediyorsam, ötekiyle ilişkimde de ustalaşıyorum.
Sormam gereken en önemli soru, “Kendimle ilişkim nasıl?” sorusu olmalı!
Kendimle olan sorunlarımı çözmeden başka sularda yüzmeye çalışırsam boğulurum.
Bazen kendimle ilgili sorunlarımı ötelemek, görmezden gelmek isterim.

Yazının Devamı

Küçükken ne güzeldi...

22 Temmuz 2017

Çocuk olmak ne kadar güzeldir! Peki, neden? Tek amacın sevilmek, eğlenmek ve okşanmak olması... Hiçbir şey düşünmek zorunda olmamak, gelecek kaygısı taşımadan doyasıya anın tadını çıkarmak ve hiçbir sorumluluk sahibi olmamak!
Küçükken yaşadıklarımız ile hissettiklerimiz çok da orantılı olmayabilir. Örneğin, yaşam deneyimimiz az ama yaşama sevincimiz çoktur. Küçük bir çocuk yaşamaktan keyif alır, meraklıdır, öğrenmek ister, keşfetmek ister, küçücük şeylerden büyük keyif alır.
Yaşam deneyimimiz arttıkça ve yaşam acı, tatlı, birtakım zorlukları sırtımıza yükleyip durdukça bu seferde yaşama sevincimiz azalmaya başlar. Eskiden çok keyif aldığınız şeyler bazen eskisi kadar keyif vermez olur.
Saklambaçta sobelenmek...
Yaş daha gençken insanın daha çok enerjisi olur ama yeterli deneyime sahip değildir. Yaş ilerleyip akıl başa gelince, yaşamda deneyim kazanınca da aynı enerjiye sahip olamıyoruz.
Gençken değerini bilemediğimiz çoğu şeyi, yaşamımızın ileriki yıllarında mumla arıyoruz. Hayatın koşturması içinde zevk almamız gereken şeyleri ıskalıyor. sonra da geri dönüp onları özlüyoruz.
Çocukken en büyük derdimiz, saklambaçta sobelenmek, istediğimiz bir çikolatanın alınmaması gibi o

Yazının Devamı

Yazmasam deli olacaktım

15 Temmuz 2017

Yazamasam deli olacaktım” demiş Sait Faik. Ne kadar doğru bir cümle!

Sadece yazarlar mı yazı yazar? Yazı yazmak sadece bir meslek midir yoksa herkes yazmalı mı?

Küçüklükten itibaren yazmaya, “çıkarın kalemleri yazılı yapacağım” sözüne, kağıt, kalem, defter, küçücük ellerle haldır haldır yazmaya alerjimiz var.

Çoğu kişi için yazı demek, yazılı demek, sınav demek, çağrışımları hep okul yıllarına ait!

Sınav kaygısı yaşamış, okulda sürekli yazarak notlanmış ve bunda çok zorlanmış kişilerin genelde yazmakla arası hiç yoktur.

İki satır bir şey yazması gerekse sıkıntı çöker, hemen yerine yazacak birisini aramaya başlar.

***

Kendi ilköğretim yıllarıma gidiyorum, o zamanlar en önemli iş kompozisyon yazmaktı.

Yazının Devamı

Neden ama neden?

8 Temmuz 2017

Hemen hemen her zaman, her durumda, her ortamda “neden” sorusunu kullanmayı çok severiz.

Kimi zaman merak, kimi zaman ise isyan uyandırır “neden” kelimesi!

Neden sorusunun her zaman bir cevabı yoktur.

Her nedenin bir “çünkü” ile başlayan cevabı olmayabilir.

Aslında anlamak ve bilmek istediğimiz için kullandığımız “neden” sorusu bazen işlerimizi daha karmaşık bir hale getirir.

Neden dediğin zaman bir cevap beklersin ama işte bazen o sorunun o an için bir cevabı yoktur.

Bazen kendimizle ilgili bile tam olarak adını koyamadığımız nedenlerimiz vardır.

Kimi zaman “neden” sorusunun basit bir “çünkü” ile başlayan cevabı vardır, kısa ve özdür.

Yazının Devamı