Bihter Ayyıldız

Lady Gaga’nın şubat ayında katıldığı Oscar gecesinde kullandığı kırmızı eldivenlerini ben dahil birçok kişi mutfak eldivenine benzetmişti. Hatta sosyal medyada pek çok caps yayınlanmıştı. Bu benzetmeden sonra Moschino 2016 İlkbahar / Yaz için hazırladığı kapsül koleksiyonun defilesinde, gerçekten bulaşık eldiveni kullandı.

Ev halleri moda dünyasını daha ne kadar ele geçirecek derken, Gucci ve Ulyana Sergeenko’nun 2015 Sonbahar / Kış koleksiyonlarında gördüğümüz ev terlikleriyle sınırların zorlandığını gördük.

Marc Jacobs’ın Louis Vuitton’un 2013 - 14 Sonbahar / Kış koleksiyonunda ince askılı ipek gecelikleri ve pijamaları sergilemesinden sonra ben de denemek için bir davete çeyizimden bir gecelikle gittim. Krem rengi ipek gecelikle birlikte omuzlarında taşıdığım krem rengi kaşmir ceketim ve topuzumla, modacıların tasarımlarını giyen manken ve ünlülerin arasında bütün gece salındım. Hatta Türkiye’nin en ünlü blogger’ı Koray Caner Öztürk, elbisemin çok şık olduğunu söyledi. Bu kış çıkan ev terliği modasıyla birlikte, çeyiz terliklerimi de geceliğimin altına giyip rahatça davetlere katılabileceğim. Zaten artık yapılı saç ve makyaj modası da kalmadı. Kısacası, yataktan

Geçen hafta salı günü Soho House Cecconi’s’de, en az tasarladığı ayakkabılar kadar seksi olan tasarımcı Brian Atwood ile Fashion Talk öğle yemeğindeydik.

Dünya starlarının kırmızı halıda ve günlük hayatta en çok tercih ettikleri markalardan biri olan Atwood’un tasarımlarının en önemli özelliği son derece rahat ve renkli olmaları.

Öğle yemeğinden bir gün önce Harvey Nichols’da yeni koleksiyon tanıtımına ev sahipliği yapan tasarımcı, selfie istilasına uğramış. Bu arada önemli nokta, Atwood daha önce İstanbul’a gelen Christian Louboutin gibi fotoğrafları asistanına çektirmemiş. Hepsini kendi çekmiş. Yani yakışıklı olduğu kadar, iyi bir selfie çekici de.

Yemek arasında InStyle dergisinin Yayın Yönetmeni İçim Gömüç’le mini bir söyleşi yapan tasarımcı “Seksi kadını nasıl tanımlarsınız?” sorusuna tek kelimeyle “Karizmatik” cevabını verdi.

Bu vesileyle buradan tüm kadınlara sesleniyorum: Bol makyajlı, dekolteli, frapan seksi kadınlar mazide kaldı. Yeni ‘seksi’ artık kendine güvenen kadın.

Fransa’da sanat tarihi okuduğum altı yıl boyunca, dünyanın birçok yerinde sayısız müze gezdim ve yüzlerce kitap okudum. Okuduğum okul Louvre’dan sonra Fransa’nın en iyi sanat tarihi eğitimi verilen okuldu. Öğretmenlerim konusunda uzman, kitaplar yazmış ve dünyanın dört bir yanında seminerlere katılan isimlerdi.

Bize okulda hep sanat eserlerini okumayı, hissetmeyi ve yorumlamayı öğrettiler. Bunun için çok fazla okuyup, çok fazla gezmek gerekiyordu. Çünkü ezber yaparak hiçbir şekilde sınav geçemiyorduk.

Sınavda önünüze bir eser koyup, yorumlamanız, hangi döneme ait olduğunu, hatta kimin eseri olduğunu tahmin etmeniz vs. isteniyordu. Bu da beni bilgi arsızı yaptı. Ne okuduğum kitaplar yetiyordu ne de gördüğüm eserler. Ama bu eserler ne kadar eder gibi bir soru hiç aklıma gelmedi.

Benim için ‘sanatseverlik’ yetersiz bir tanımlama. Estetik açıdan belki kullanılabilir. Ama bir eserin fikri daha doğrusu size geçen fikir, ilk görüşte aşk gibidir. Mesela ben Contemporary’de gördüğüm Bombardieri’nin ‘Francesco e l’elefante’ adlı heykeline ilk görüşte aşık oldum. Bronz heykel beni karşısına kilitledi ve hakkında uzun uzun düşünmeye başladım.

Fuardan eve dönerken gözümün önünde

Lüks tüketimin sadece belli bir kesime hitap ettiği günleri hatırlayan var mı? Çok küçüktüm ama ben hatırlıyorum. Mesela Vakko. Annemin ( annem 49 doğumlu) 20’li yaşlardan itibaren özel günlerde Vakko giydiğini biliyorum. Hatta nişan elbisesi hâlâ bende.

Vakko’dan alışveriş yaptığınızda, aldığınız sadece kaliteli bir ürün değil, aynı zamanda kaliteli bir hizmet. Düşünün isminizle tanıyorlar, bedeninizi biliyorlar, ailenizi ve arkadaşlarınızı biliyorlar. Hatta sizin bir arkadaşınız sizin seçtiğiniz bir elbisenin benzerini denemek isterse, ona nerede giyeceğini soruyorlar. Eğer sizle aynı davet içinse, bunu kendisine bildirip, ona başka modeller öneriyorlar.

Kısacası lüks burada pahalı ürün değil, bir hayat tarzı. Ama bugün binlerce liralar verdiğiniz elbiselerle pişti olabiliyorsunuz. Lüksün ayrıcalıklı bir kavram olduğunu düşünürsek, paha ile ilgili olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Başka bir örnek daha vermek gerekirse, 18 yaşında Fransa’da ailesinin şatosu olan bir arkadaşım oldu. Bizde 18 yaşındaki çocuğu olan zenginler, ona hediye olarak lüks bir araba alırlar. Çünkü o bu lükse sahiptir. Ama bu arkadaşım neredeyse at arabasından bozma bir külüstürle geziyordu. Bunun sebebi

Hayatının her döneminde balık etli bir kadın olduğumdan, eğer bir tasarımcı “Koleksiyonda 34 beden yok” derse, beni kalbimden vurur. Öğrenciliğimin ilk yılında fast food yemekten 44 bedene yaklaştığım günlerde, Paris’te Gucci’nin satış danışmanı tarafından “Sizin gibiler için bir şeyimiz yok” lafını duyan benim gibi kadınlar beni daha iyi anlayacaklar.

Peki kimden mi bahsediyorum?

Yeni keşfettiğim bir tasarımcı olan Begüm Bakkal’dan. 26 yaşında son derece hiperaktif ve heyecanlı biri olan Begüm moda dünyasının kalbinde doğmuş. Kumaş üreticisi bir ailenin kızı olan Begüm’ün en kuvvetli yanı koleksiyondaki kumaşların kendi üretimleri olması. Hatta ilk koleksiyonu olan 2015 Sonbahar - Kış hazır giyim koleksiyonundaki bazı kumaşları da kendisi tasarlamış.

Tasarımcının en önemli özelliğiyse kıyafetleri, tasarladığı kişinin karakteristik vücut şekline ve anatomisine göre uyarlayarak tamamlaması.

İki beden küçültüyor

Tasarımcının önceliği ‘iyi kalıp, iyi dikiş, iyi kumaş’. 42 parçalık hazır giyim koleksiyonu over size ceketler, yüksek bel, İspanyol paça ve ipek pantolonlar, deri ve süet tight pantolonlar, manşetleri volanlı dik yakalı bluzlar, A - line ve geometrik kesimli

Nazım Hikmet, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Şüküfe Nihal gibi şairlerimizin şiirlerine konu olan Şile bezinin benim için ayrı bir yeri vardır. Şile bezi benim için baba toprağı, çocukluk yıllarının dayanılmaz hafifliği demek, Şile yakınındaki Yeşilvadi Köyü’nden denize traktörle gitmek, her hafta sonu gittiğimiz köydeki evde tüm sülale bir araya gelmek demek.

Şile bezi benim için, beni ben yapan ama benden geride kalan ne varsa onlar demek... Ve doğup büyüdüğü köyden kopamayan babamın bizi doğduğu topraklara bağlamaya çalışması demekti. Ama babamla birlikte hepsi gitti. Köye en son babama veda etmek için gittim. O gün bugündür de ne köye ne de Şile’ye gidesim yok.

Ne var ki Tuba Ergin’in iptal edilen Mercedes Benz Fashion Week İstanbul’da sergilemek için hazırladığı 2016 İlkbahar - Yaz Koleksiyonu’nu görünce çocukluğum gözümde canlandı. Daha önce araba lastiklerinden koleksiyonlar hazırlayan Tuba’nın farklı bir ham maddeye yönelmesi, tasarımcının çok yönlülüğü ve modanın sınırsız bir yaratıcılık alanı olduğunun en iyi kanıtı.

İç dengenin peşinde

‘Rehab’ isimli koleksiyon, metropol ritminden uzaklaşıp, iç dengesini doğayla bütünleşerek bulan şehirli kadının hikayesini anlatıyor.

Moda haftasında defile yapan ya da yapmayan tasarımcıların, satın almacılarla ortak buluşma noktası olan The Core’da Türkiye’de yıllardır aktif olarak faaliyet gösteren ama adını duymadığımız tasarımcılarla karşılaşmak mümkün.

İşte The Core sayesinde bu gizli kalmış isimlerden birisiyle tanıştım. Kiminle mi?

Bilgisayar mühendisliğinin ardından, Milano’da moda okuyan Can Yunus Çetinkaya modern bir kaşif. Türk ve uluslararası birçok markaya danışmanlık yapan ve bununla oldukça iyi bir gelire sahip tasarımcının, 2010’da kurduğu Can Design isimli markası maddi gelirden ziyade, sürdürülebilir modaya katkı amaçlı bir proje niteliğinde.

Koleksiyonları hedef kitle belirliyor

Nasıl mı? Tasarımcı her sezon, koleksiyon öncesi, Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından sokak fotoğrafçılarıyla anlaşarak, sokaktaki insanın ne istediğini araştırıyor. Kendisinin de içinde olduğu bu fotoğrafçı ekibi her koleksiyon için minimum bin adet fotoğraf çekiyor.

Koleksiyon hazırlanmadan tasarımcı bu fotoğrafları inceliyor ve insanların neyi nasıl giydiğini gözlemleyip, neyi nasıl giymek isteyeceğinin cevaplarını arıyor.

Her koleksiyon bir yenilik içeriyor. Mesela son koleksiyonunda hedef

12 - 17 Ekim tarihleri arasında düzenlenmesi planlanan Mercedes - Benz Fashion Week İstanbul, ülkemizde yaşanan terör saldırıları nedeniyle iptal edildi.

Tasarımcısından modeline, makyaj artistinden fotoğrafçısına, koreografından sahne arkası personeline, ışıkçısından sesçisine, sektörün tüm aktörlerinin bir araya geldiği tek etkinlik olan Moda Haftası’nın ertelenmesi yerine iptal edilmesi sektör adına devamlılığa gölge düşürdü.

Üç büyük aktivite

Defileler ve davetler iptal edildi fakat iptal edilmeyen ve ertelenmeyen önemli ve uluslararası ölçekte önem taşıyan üç büyük aktivite söz konusu...

8’inci İstanbul Moda Konferansı, 31’inci IAF Dünya Moda Kongresi, The Core Istanbul ve Mercedes Benz Fashion Week Istanbul, sektörün gücünü dünyaya yayma yönünde güçlerini birleştiriyor.

Marka ve tasarımcıların koleksiyonlarını ticari faaliyete dönüştürmek ve katma değeri yüksek ihracat sağlamak amacıyla 3’üncüsü gerçekleştirilecek The Core Istanbul, yarın, 15 - 16 ekimde Bomonti Eski Bira Fabrikası’nda gerçekleşecek. The Core Istanbul, 40 ülkeden 500’ü aşkın satınalmacıya 21 tasarımcı ve 30 markanın koleksiyonlarını sunacak.

Dünyanın dört bir yanından moda sektörünün önemli isimlerinin