Bihter Ayyıldız

“Dice Kayek, 24 Ocak Pazar günü başlayan ve 28 Ocak Perşembe akşamına kadar sürecek Paris Haute Couture Haftası kapsamında, dördüncü couture koleksiyonu Woven Tales’i (Dokuma Masalları) dün Louvre Müzesi’nde bulunan; Fransa’nın en önemli moda ve tasarım müzesi Musée des Arts Décoratifs’te tanıttı.”

Yukarıdaki paragraf sıradan bir başarı haberi gibi duruyor. Zira bu kısa yazının ardında çeyrek asırlık emek ve bolca başarısız deneme var.

Başarı haberi dedim çünkü, Paris Haute Couture Haftası takvimine girmek, bırakın bir Türk markasını yabancı markalar için bile maddi manevi çok zor bir iş.

‘Hayal edebildiğiniz her şey gerçektir’

Dice Kayek, biri yaratıcı (Ece), diğeri yönetici (Ayşe) iki kız kardeşin 24 sene önce kurdukları bir marka. Markanın imzası da balon etekler. Geçen hafta İstanbul’da buluştuğumuz Ayşe Ege, Ece’nin küçükken yaptığı tüm resimlerde kızları bu eteklerle çizdiğini söyledi. Bu balon etekler markayı dünyanın en önemli müzelerinden biri olan Victoria & Albert Müzesi’nde sergilenmeye kadar götürüyor.

Küçük bir kızın hayal dünyasının, iki yetişkin kadının hayatlarının başarısındaki ilk adım olması, Pablo Picasso’nun “Hayal edebildiğiniz her şey gerçektir” sözünü doğrular

73’üncü Altın Küre ödül töreninin kırmızı halı geçidindeki en çarpıcı görüntüleri, toplamda 200 karatlık Harry Winston mücevheri, sarı Giambatista Valli tuvaleti ve Jimmy Choo stilettolarıyla Jennifer Lopez verdi.

Lakin bu pozların ardında, saatlerce yapılan hazırlıklar, açlık, susuzluk, kan ter ve elde edilen görünümü uzun saatler boyunca koruma endişesi var. Kısacası kırmızı halıda gördüğümüz tüm kadınlar aslında birer kırmızı halı savaşçısı. Savaşın kazananı da gece boyunca sosyal medyada ve ertesi gün gazetelerde en çok yer alan ünlü oluyor.

Bir ünlünün medya görünürlüğü ne kadar fazlaysa mücevher ve giyim markalarının sponsor olma arzuları da o derece artıyor. Zira lüks markalar için kırmızı halı çok önemli bir reklam platformu. Kısacası kırmızı halı savaşçısının sorumluluğu kendi görüntüsüyle sınırlı kalmayıp, taşıdığı markaları da kapsıyor.

Mesela Daily Mail, Jennifer Lopez’in terlemiş koltuk altı görüntülerini moda kazası olarak yayımladı. Başka bir haberinde de erkek arkadaşının Jennifer Lopez’e ruju bozulmasın diye içinde pipet olan plastik bir şişeden su içirdiği fotoğrafını paylaştı.

Bu da savaş sırasında ayakta kalma formüllerinden biri. Lopez bu

Başarılı moda tasarımcısı Aslı Filinta bir röportajında “Stil sahibi olmak için kadınlara öneriniz nedir?” sorusuna “Daha çok kitap okusunlar” cevabını vermişti.

“Elbise yürütür, para konuşturur” diye bir atasözümüz var zira, esas stil kadının daha doğrusu insanın ruhunda başlar.

Kadın Girişimcileri Derneği (KAGİDER) Başkanı Sanem Oktar, marka konferansında yaptığı etkileyici konuşmasında üniversite mezunu bir erkeğin çocuğunu üniversiteye gönderme ihtimalinin yüzde 50 olduğunu söyledi. Üniversite mezunu bir kadının çocuğunu üniversiteye gönderme ihtimali yüzde kaç sizce? Yüzde 100. Bu demek oluyor ki, bir kadının eğitimli olması bir toplumun eğitimli olması demek. Tabii eğitim tek başına bir değer değil. Bunun yanı sıra görgü, empati ve zarafet gerekiyor.

2016’da stil sahibi bir kadın olmak için gardırobunuza eklemenizi tavsiye edeceğim bazı kitaplar var. İnanın bu kitaplar sizi üzerinize oturan kolalı beyaz bir gömlekten ya da hatlarınızı mükemmelleştiren siyah bir kalem etekten daha iyi hissettirecek. Ama lütfen sadece benim tavsiye ettiğim kitaplarla sınırlı kalmayın. Biyografi okumak bir insanın hayatı boyunca birçok bedel karşılığında edindiği tecrübelere, hayal

2015, moda dünyasında çok çalkantılı bir yıl oldu. Alexander Wang’ın Balenciaga ile Raf Simons’un Dior ile Donna Karan’ın kendi markasıyla, Alber Elbaz’ın Lanvin ile yollarını ayırması, Jean Paul Gaultier ve Viktor & Rolf’un hazır giyime veda etmeleri, John Galliano’nun uzun bir aradan sonra Maison Martin Margiela’ya dönüşü sadece birkaçı. Bunların haricinde 2015’in en çok konuşulan moda olaylarından en çarpıcılarını sizin için derledim:

16 - 17 Aralık tarihleri arasında gerçekleşen Marka Konferansı’nda moda, ekonomi ve kişisel gelişim gibi konular hakkında konuşmak üzere Türk ve yabancı 45 konuşmacı yer aldı. Lüks ve moda konusunda ilgimi çeken detayları sizin için özetledim. Buyurunuz...

Lüks markaların sanat aşkı

Dünyanın en etkili tasarım kritiklerinden biri ve New York Times tasarım köşesi yazarı Alice Rawsthorn’un, “Lüks endüstrisi neden sanatla aşk yaşıyor?’’ sorusuna cevap aradığı sunumu oldukça çarpıcıydı.

21’inci yüzyılda lüks markaların sanatsal platformlarda gösterdiği varlık 15 dakikalık bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden akıp gitti. Ardında aklımıza takılan soruları bırakarak… İşte sunumda öne çıkan bazı noktalar:

-Lüks markaların sanatla olan aşkı çok eskilere dayanıyor. Yves Saint Laurent ve Andy Warhol dostluğu, Coco Chanel’in Rus balesi için kostüm tasarlaması gibi.

-Genç nesil tasarımcı ve sanatçı ilişkisinin en çarpıcı örneği, Givenchy SS 2016 defilesinde bir araya gelen Riccardo Tisci ve performans sanatçısı Marina Abramoviç.

-Lüks markalar sosyal medyada paylaşılacak ilginç içerikler yaratıyorlar. Bunun için daha sıra dışı mekan ve konsept olmazsa olmaz. Chanel’in

Dünyanın en ünlü trend kahinlerinden biri olarak gösterilen Lidewij Edelkoort İstanbul’a geldiğinde kendisiyle röportaj yapmıştım. Moda sektörünün sonunun geldiğini söylemişti. Bunu duyduğumda, durumun bu kadar kısa sürede bu kadar vahim bir hâl alabileceği aklıma gelmemişti.

Chanel’in el işçiliğine ve ustalığa saygı duruşu niteliğinde gerçekleştirdiği ‘Métiers d’Art’ defilelerinin sonuncusu 1 Aralık’ta Roma’da gerçekleştirildi.

Her defasında izleyenleri şaşırtmayı başaran ve artık tasarımlarından daha çok defile konseptleri merak edilen tasarımcının bu defilesi de çok konuşuldu.

Ama bu sefer konuşulan konu tasarımcının yaratıcılığı değil, kopyacılığı oldu.

Mati Ventrillon isimli Venezuella asıllı İskoçyalı tasarımcının Instagram hesabında paylaştığı post, moda dünyasına bomba gibi düştü. Çünkü bu post, Chanel’in Mati Ventrillon’un tasarımını birebir kopyaladığını gösteriyordu.

Haber, New York Times, Le Monde gibi en önemli gazetelerde yer aldı. Ardından internette yaptığım araştırmada Fransa’daki neredeyse tüm gazetelerde haberin yer aldığını ve tüm haberlerde Chanel’in ve Karl Lagerfeld’ın suçlandığını gördüm. Bizde olsa, tasarımcılar istedikleri gibi kopyacılık yapar ama çoğu yazar,

Geçen hafta, Nişantaşı’ndaki Jewellery74 mücevher evinde Garrard’ın baş tasarımcısı Claire Scott ile yeni koleksiyonun ön gösteriminde bir araya geldik.

Garrard markası size bir şey ifade etmemiş olabilir ama Prens Charles’ın Kate Middleton’a nişan hediyesi olarak verdiği Lady Diana’nın safir yüzüğü ya da Middeleton’ın Çin ziyaretindeki resepsiyonda taktığı taç mutlaka dikkatinizi çekmiştir.

İşte Garrard, İngiliz Kraliyet ailesinin üç asıra yakındır resmi mücevhercisi.

Yeni koleksiyondaki parçalar içinde en çok beğendiğim tabii ki bir taç oldu. Bu tacın özelliği kolye olarak da takılabilmesi. Aslında markanın en önemli özelliği nerdeyse tüm taçların kolye olarak da kullanılması. Yani Kraliçeler de kendi ölçeklerinde ekonomi yapıyor.

Claire ve ekibi müşterilere özel tasarımlar yapmanın yanında, mevcut mücevherler üzerinde de değişiklikler yapıyor. Garrard’ın Lady Poltimore için yaptığı ve sonrasında Prenses Margaret’ın uzun yıllar kullandığı Poltimore tacı da bu şekilde tasarlanmış. Bir taçtan bir kolye ve 11 broş çıkıyor.

Unutmadan Garrard sadece taç yapmıyor. Son derece modern tasarımları da mevcut. Markanın Türkiye temsilcisi Müge Onan da Türk kadınlarının markaya

Moda kariyerine bir denim firmasında tasarımcı olarak başlayan Burçe Bekrek, 2008’de Fashion TV’nin ‘gelecek vaat eden moda tasarımcısı’ ödülünün ardından, 2010’da markasını kurdu. Tasarımcılarının çoğunun ‘couture’ yaptığı yıllarda, Bekrek 62 parçalık koleksiyonuyla hazır giyime yönelerek iddiasını gösterdi. Tasarımcıyla Nişantaşı’nda gizli bir bahçe havasında olan showroom’unda buluştuk.

Markanızı nasıl tanımlıyorsunuz?

Tarz olarak minimal, felsefe ve kalite olarak maksimal bir lüks hazır giyim markası. Sadece doğal malzemelerle çalışıyorum.

Akademik kariyerinizden bahseder misiniz?

İtalya’da aldığım tasarım eğitimime değer katmak için masterımı Instituto Marangoni’de ‘fashion styling’ üzerine yaptım. 2008’den beri Yeditepe Üniversitesi’nde sanat tasarım ve fashion styling dersleri veriyorum.

Moda konusundaki kavram karmaşası için ne düşünüyorsunuz?

İtalya’dan döndüğümde verdiğim ilk dergi röportajımda, bana “Size ne diyelim?” diye sordular. Bunu soran kişi moda tasarımcılarına stilist denildiğini, bana ne diyeceğini tam olarak bilemediğini söylemişti. O zaman stil editörü diye bir şey çıkarmışlardı. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir kavram yok.