Westmacott’ların Bodrum aşkı

21 Ağustos 2008

İngiltere’nin bundan önceki büyükelçisi Sir Peter Westmacott’tu. Çok olağanüstü bir durum yoksa İngiltere Kraliçesi büyükelçi atadıklarına “sir” unvanını veriyor. Yani Westmacott’un asaleti sonra-dan olma, aileden gelme değil. Eşi Susie Nemazee ise Şah dönemindeki İran’ın ileri gelen ailelerinden birinin kızı. Peter Westmacott Ankara’dan sonra Paris’e büyükelçi olarak atandı. İşte bu aile Türkiye’deki görevleri sırasında Bodrum Yalıkavak’ta büyük bir arazi alıp üzerine iki villa yapmaya başlamışlardı.  İşte bu evler bitti ve İngilizce’de “house warming” dedikleri evin açılış partisini yaptılar. 
Partideki tek kravatlı
Susie, Paris’ten haftalar önce geldi, son kalan rötuşları tamamladı. Ne kadar çok Türk dost edinmişler buradaki görev süresinde. Bahçelerini yapan English Garden’ın sahibinden başka İngiliz var mıydı diye hafızamı zorluyorum. Evet vardı. Yine İngiltere’nin eski Ankara Büyükelçilerinden

Yazının Devamı

Fetvacının ‘zevk’ korkusu

15 Ağustos 2008

“Erkeği çağrıştırıyor” diye El Kaide’nin kadınların “salatalık” almasını bile yasakladığı bir ortamda, sarışın ve yakışıklı Müslüman bir erkeğin karısını kendisine her gün âşık edebilmek için çaba gösterdiği “Gümüş” adlı dizi, Mısır, Filistin, Suriye, Yemen, Dubai ve Suudi Arabistan’da reyting rekorları kırıyor. Dizinin İslam dünyasında gördüğü ilgi, Reuters ve AP gibi  ajansların da dikkatini çekti. AP’ye göre Suudi kadınlar, kocalarının yerine tutkulu bir âşığı canlandıran Kıvanç Tatlıtuğ’u tercih ediyor. Diziyi, boğucu, aşksız evliliklerinden bir kaçış olarak  gören,  uyandığında yanındaki “kaba ve soğuk” adamı artık beğenmeyen Arap kadınları, dizideki güzel yüzlerden ve güzel duygulardan etkileniyor. 
Suudi ve afaroz birliği
Suriye’de “Gümüş baskılı tişörtlerle camiye gelmeyin” fetvasının ardından, Mısırlı din adamları boşanma vakaları artınca dizinin izlenmemesi için fetva verdi. Suudi Arabistan Baş

Yazının Devamı

Çıplak memelerin ölümsüz güzelliği

8 Ağustos 2008

Hayatta kaçınılması mümkün olmayan tek bir gerçek var. Herkesin bir gün tadacağı... “Ölüm”. Bir de doğum ile ölüm arasındaki zamanımızı nasıl kullandığımızı, nasıl yaşadığımızı, yaşam yolumuzu nasıl yürüdüğümüzü gösteren bir gerçek daha var. Ama, bundan kaçınılması mümkün. O yüzden herkesin tadamadığı ve çoğunlukla da tadamadan ölüp gittiği bu gerçek, doğamızdan gelen cinsel arzularımız.
Ama, başkalarının doğru bulduğu şekilde, onların gözlerinden bakarak, utanılacak bir duruma düşmemek için toplum tarafından onaylanan şekilde yaşanan cinsellikten söz etmiyorum. Söylediğim, içimizden kendiliğinden yükselen, gerçek arzularımız. Hayatı “gerçekten” yaşayabilmemizi sağlayacak olan yol...
İtalya’da son dönemde kabinedeki kadın bakanlar ve televizyon yıldızlarıyla adı çıkan Başbakan Silvio Berlusconi, başbakanlıktaki konferans salonuna asılan tabloya uyguladığı sansürle tartışma yarattı. Giambattista Tiepolo’nun 17. yüzyılda yaptığı

Yazının Devamı

Milyon dolarlık yıldız olmak ister misiniz?

1 Ağustos 2008

Kim istemez, öyle değil mi? Ama, milyonlarca doların aktığı spor, sinema, teknoloji, moda  gibi sektörlerde, bu paraları bir avuç insan kazanıyor. Yıldızların ışıltılı hayatlarına özenerek bakıp düş kuran, mucizelere inanan ve onları bir umut ışığı olarak görenlerse,  dışardan izliyor.
Gökyüzünde yıldız olanlar ile onlara aşağıdan bakan insanlar arasındaki fark ne peki? Birinin kendine, yeteneğine inanarak, bambaşka bir hayatı olabileceğine dair düş kurmasını sağlayan tutkusunun peşinden gitmesi, diğerlerininse bu cesaretten ve hayal gücünden yoksun olması mı? Yanıtı o yıldızlar biliyor. Bir de, İngilizlerin dahi yönetmeni Guy Ritchie’nin yaratıcı beyni sayesinde, iki dakikalık reklam filmini izlerken bir yıldızın yerine geçmeyi deneyimleyebilenler. 
Ritchie, Nike’a Euro 2008 için çektiği reklam filminde kullandığı teknikle, Arsenal’in bir yıldız futbolcunun gözünden baktırdığı izleyiciyi, zirveye çıkan bir sporcunun muhteşem yükselişinin merkezine koymuştu.

Yıldızlarla göz göze gelmek
Yerel bir takımda attığı gol ile

Yazının Devamı

First Lady’nin ‘sarı saç’ yargısı

25 Temmuz 2008

The Times’ın “sarışın” muhabiri Janice Turner, “türbanlı ilk first lady” olarak tarihe geçen Hayrünnisa Gül ile röportaj yaptı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşinden “Türkiye’nin en tartışmalı kadını” diye söz eden Turner’ın, “Kışkırtan kumaş” başlığıyla yayımlanan röportajındaki iki unsur, ilk anda “Ne ilgisi var?” dedirtiyordu insana.
Bunlardan ilki, “Laikler sizden korkuyor” diyen Turner’a, Gül’ün İngilizce olarak “Siz benden korkuyor musunuz?” diye sormasıydı. İlk okuduğunda insan, “Dünyadaki demokratik ve laik tek İslam ülkesindeki laikleri endişelendiren türban, bir İngiliz kadınını niye korkutsun?” diyor. Henüz 14 yaşındayken 30 yaşındaki bir erkeğe eş olarak uygun görülen, bir yetişkin olamadan tesettüre girip eş, anne ve ev kadını olan Gül’ün bu sorusu, Turner’ı da şaşırttı mı acaba?
Turner, Gül’e ne yanıt verdiğini yazmamış ama bu konudaki düşüncesini yazısında dile getirmiş:
“Batılı,

Yazının Devamı

Beyaz geceler ve St. Petersburg

24 Temmuz 2008

Estonya’nın başkenti Talin’den gece treniyle   St. Petersburg’a geçtim. Tren yolculuğunun en sıkıntılı kısmı gece yarısı tam sınırda, formaliteleri saatlerce beklemek, yoksa bir sorun yok. St. Petersburg, bir mücevher. Biraz fazla Barok, altın yaldızlı, bebe mavisi ve sarısı ama ne yapalım onlar da günün birinde restorasyonu öğrenecekler.
St. Petersburg kentin Almanca adı. Birinci Dünya Savaşı’nda ismi Rusçalaşıp Petrograd oluyor. 1917 Ekim’inde, Bolşevik İhtilali’nin de başladığı yer.  Sovyet döneminde bu kez de adı Leningrad’la değiştiriliyor.
Emin olun, bütün bu heyecanı hâlâ St. Petersburg’da duymak mümkün. 21 Haziran en uzun gün ya işte 21-22 Haziran’da Finlandiya Körfezi’nde Neva Nehri’nin deltasındaki bu kentte gündüz tam 18 saat 53 dakika sürüyormuş. Ben iki hafta geç gittim. Gece 23.30’da, o gün İstanbul’da güneş akşamüstü 18.30’da ne kadar parlaksa, öyleydi. Zaten gecenin hiçbir saatinde kapkaranlık olmadı.  
Yapark

Yazının Devamı

İlişkiler ne kadar gerçek, ne kadar yalan?

18 Temmuz 2008

Bir süredir, arada “lucid rüya”lar görüyorum. Yani, derin uyku anında zihnim uyanıyor, gördüklerimin farkına varıyor, kararlar alıp rüyamda uygulayabiliyor, bunun olası sonuçlarını gözlerim açıkken yaşadığım “gerçekliğe” de taşıyıp, deneyimleyebiliyorum.
Böyle bir rüyamda, fiziksel olarak bana hiç çekici gelmeyen, tanıdığım bir erkekle bir ilişki yaşadığımı gördüm geçenlerde. Sabah, gitmesi gereken bir yer olduğu halde, benimle kahvaltı etmek için kalmıştı. Benden bir şey yapmamı istedi. Zaten yaptığımı söyledim ama yalandı. İnanması için bir belge gösterdim ama olduğunu söylediğim şey değildi, yanıltıyordum. Elimden alıp bakmasın diye de, çok doğal davranıyormuş gibi yapıp katladım ve peçetenin altına koydum. İstemedi. Bir şey söylemedi. Rahatladım. O da rahatsız gibi görünmüyordu.
Bu sırada, zihnimin yalan söylemeye ihtiyaç duymayan bir yerinden, üçüncü bir kişi gibi, o masada olanları izliyordum. Yalan söylediğim çok belliydi. Sesim, mimiklerim

Yazının Devamı

‘Erkek virüsü’ çıplak ten sever

11 Temmuz 2008

Mısır’da radikal İslamcıların bir kampanya fotoğrafında, açık ve kapalı kadını temsilen iki lolipop yan yana duruyor. Ambalajı açık olan başı açık kadınları, kapalı olansa türbanlı kadınları tasvir ediyor. Açık lolipopun üzerinde sinekler uçuyor.
Bazıları konmuş, yemeye çalışıyor. Kapalı olanın üzerinde sadece bir tek sinek uçuyor, o da şekere konamıyor. Arapça mesajda, “Onları (erkekleri) durduramazsınız ama kendinizi koruyabilirsiniz” deniliyor. Kadın teni görünce sinek gibi üşüşen bu adamların hayattaki işlevinin ne olduğunu düşünürken, tam da böyle bir “sinek” yapıştı üzerime...
Kışkırtıcılığın ölçüsü ne?Alışveriş yapıp evimin bulunduğu siteye doğru yürürken, yanımda bir araba durdu. Camını açıp bir şey sormak istediğini söyleyen genç bir erkek, “Çok kışkırtıcı giyinmişsin, beni tahrik ettin” dedi. Elimdeki poşetle, “kışkırtıcı” dediği hafif sırt dekoltesi olan, etek boyu dizimin biraz üzerinde, kolsuz, düz lila rengi  elbisem ve

Yazının Devamı