31.05.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Haddas Pal-Yarden Türkiye’de etnomüzikoloji doktorasını yapan 33 yaşında İsrailli bir kadın. İki hafta önce Kalan Müzik’ten "Yahudice" isimli bir albümü çıktı. Albümde Ladino dilinde söylenmiş şarkılar yer alıyor. Albümle birlikte yaklaşık 160 sayfalık bir de kitap veriliyor. Bu kitapta şarkıların kaynakları, orijinalleri, sözleri daha önceden kimlerin söylediği gibi bilgiler yer alıyor.
Bu, Yarden’in ilk solo albümü. Ama daha önce İsrail’de ve Türkiye’de birçok albümde konuk sanatçı olarak şarkı söylemişti. Albümde Türkiye’nin önde gelen müzisyenlerinden İzzet Bana, Yurdal Tokcan, Muammer Ketencioğlu, Stelyo Berber, Buzuki Orhan Osman, Göksel Baktagir de çalıyor.
Ben etnomüzikoloji okuyorum. Bu etnik grupları araştıran bölüm demek. Etnik grup sadece Avrupalı olmayan grup demek değildir. Benim esas yoğunlaştığım konu Türk müziği ile Türkiye’de yaşayan, İspanya’dan göç etmiş Yahudilerin müziği. Şu an doktora öğrencisiyim. Alaturka stili de çok severim. Geldiğim zaman iki yıl İTÜ Devlet Konservatuvarı’nda Türk sanat ve halk müziği okudum. Tezimi yazmak için İsrail’e geri döndüm. Sonra İTÜ’de başka bir programa başladım.
Türkçe müzik hakkında çok şey bilmiyordum, sadece Kalan Müzik’ten çıkan birkaç CD’yi dinlemiştim. Aralarında Laz müzikleri, Türk sanat müziğinin toplandığı birkaç albüm vardı. Bunları araştırmak için Türkiye’ye geldim. Türkiye’de hâlâ Yahudi İspanyolcasını konuşan çok geniş bir kitle var. Bunlar o şarkılar hakkında çok şey biliyorlar. Mesela yaşlı insanların yaşadığı bir eve gittiğiniz zaman hâlâ oturup Ladino konuşuyorlar. Onları kaynak olarak kullandım. Burası bu anlamda cennet gibi.
"Türkçe müzikte en önemli şey meşktir"
Eminim ki konservatuvarda 30 sene önce de aynı sistemle öğretiyorlardı. Çünkü Türkçe müzikte en önemli şey meşktir. Hoca bilgisini öğrenciye aktarıyor, öğrenci o bilgiyi geliştirip usta oluyor, sonra o da başkasını yetiştiriyor. Üstelik bu işi para için değil ideoloji için yapıyorlar. Böyle bir şey dünyada çok az bulunuyor.
Benim kadar içinde olan yok. Ancak ailemde herkesin müzik kulağı çok iyidir. Mesela ben küçükken hep beraber oturup İsrail şarkıları söylerdik. Bu artık alışkanlık olmuştu bizim için. Kimse bunu profesyonel alana taşımayı düşünmedi. Ama ben 8 yaşından beri her yerde solist olarak söyledim. Hep sahnedeydim. Arapça, Ladino söyledim, sonunda da Türkçeye merak sardım.
"Hasan Saltık olmasaydı bu albüm asla çıkmazdı"
Birkaç kişiyle görüştüm. Mesela Türkiye’de 74 yaşında bir kadınla tanıştım. Kafasında belki 200 şarkı var. Her şeyi ezbere biliyor. Ondan çok bilgi aldım. İsrail’de bir hazan da yardım etti. Hazan sinagogda şarkı söyleyen kişidir. Ondan şarkılar aldım. Her merkezde birkaç iyi şarkıcı var. Onlar benim kaynağım oldu. Ölen şarkıcıların şarkılarını da arşivlerden buldum. Mesela bu albümde hangi şarkı hangi arşivde var, kim söyledi ve onun kaynağı ne, kime ait onları yazdım. Doğrusu çok çalıştım bu albüm için.
Araştırma anlamında yok. Kimse böyle bir şey yapmadı. Bu noktada Kalan Müzik devreye giriyor. Beni çok desteklediler. Hasan Saltık’la tanışmasaydım ve o da çılgının biri olmasaydı bu albüm olmazdı. Üç yıl önce Cihad Aşkın’ın "Ege’nin Türküsü" albümünde "Ferahi Zeybeği"ni söyledim. Onun vasıtasıyla tanıştım Hasan Saltık’la ve ona bu projeyi götürdüm. "Hemen yap" dedi, bunu bir kitapla beraber yapma isteğimi de kabul etti.
Yahudice dünyada Ladino, Judeo Espanyol gibi birçok şekilde adlandırılıyor. Bu aynı dil, sadece isimleri farklı. Bulgaristan’da oturanlar mesela Bulgar diliyle karıştırdılar. İsrail’deki Sefaradlar geldiklerinde Araplarla oturdular, o zaman da dile Arapça karıştı. Çok renkli bir dil.
Evet. Bulgaristan’da şarkılar 9/8’lik mesela. Türkiye’de müzik çok makamsal. İsrail’de Arap ezgileri var.
İzzet Bana’ya sordum, "Kadifeden Kesesi’ni kim söyledi?" diye. Ladino müziğinde Türk şarkıları çok var. Mesela "Makber", "Sallasana Mendilini"... Bunların Türk şarkısı olup olmadığını nereden bilebiliriz? Mesela "Kadifeden Kesesi" Türkçede, Ladinoda, Yunancada, Ermenicede var. Ama kim kimden aldı bilmiyoruz. Bu şarkılar o zaman çok popüler olduğu için birbirine geçmiş. Bu, kültürlerin birbirine çok yakın olduğunu gösteriyor.
İstanbul’a ilk geldiğim zaman "Evet, ben buraya aitim" dedim. Çünkü ruhumda alaturkalık var. Nasıl anlatırım bilmiyorum ama önemli olan yer değil, yaşayanlar. Burada bulduğum şey insanların sıcaklığı. Çok açıklar ve yardım etmek istiyorlar. İsrailliler biraz serttir. Ben buraya gelince rahatladım.
Evet. İlk sene ben buradaydım, o Kudüs’te. Bir süre gidip geldik. Havayolu şirketleri zengin oldu sayemizde. O burada İbranice öğretiyor ve yönetmenlik yapıyor. Benim en büyük destekleyicim oldu. O da burayı çok seviyor ama kalbinin İsrail’de olduğunu biliyorum.