23.08.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Önce "Gelin gerdek gecesi altınları alıp kaçtı" haberlerini okuduk. Sonra damat Süleyman Kılçık sahneye çıkarak gelinin "bakire olmadığı için kaçtığını" beyan etti tüm Türkiye'ye. Günlerce "Gerdek gecesi, bakire olmadığı için altınları alıp kaçan gelin" hikayesini dinledik. Türkiye gibi bir ülkede bir genç kız beş bilezik için evlenebilir miydi gerçekten? Suçlanan 24 yaşında bir genç kız, Selma Şen idi.
Şen ancak "Hayır, yapmadım, öyle değil" diyebildi bütün olan biten karşısında. Ve bütün bu olaylar sonucunda sırf namuslu olduğunu gösterebilmek uğruna "bakire raporu" almaya karar verdi.
Damat kendisini suçlarken o neler yaşadı, bu aşk hikayesi nasıl başladı, niye böyle bitti, bütün bunları olayın "kaçak gelini" Selma Şen'e sorduk.
Görücü usulüyle tanıştık. Yedi ay önce ablası beni sokakta görmüş. Dayımları tanıyorlarmış. İstemeye geldiler. İlk kez orada gördüm. Evde biraz konuştuk. Ben ona "Düşüneyim" dedim. Sonra el öpmeye başladı. Ben de öptüm. Böylece karar verilmiş oldu. Bir hafta sonra da nişanlandık.
Nişanlandıktan sonra iki-üç kere çıktık. Fazla görüşmedik. Genelde telefonla görüştük.
Kadıköy'e götürüyordu beni. Ama bir yerlere oturup bir şey içme yok. Dolaşıyoruz sokaklarda. Bana "Ablama gidelim mi, şunun evine gidelim mi?" diye sorular soruyor. Ben de "Anlamadım, niye illa eve gidiyoruz" diyorum. Kabul etmeyince kızıp beni eve bırakıyordu. Annem de şüpheleniyordu. "Niye bu seni hep eve çağırıyor?" diye. "Bir an önce evlenin" dediler. Sakat yazdılar. Sakat değilim ama bende kalça boşluğu var. O yüzden de annem bir an önce evlenmemi istiyordu. "İyi bir kısmet çıkmışken evlen" diyordu. Zaten Süleyman da topallıyordu. Benim aklımdan kötü bir şey geçmiyordu. Hatta bana "Evlenince türban takacaksın" dedi, onu da kabul ettim.
Madem kocam olacak, istediğini yapayım diye düşündüm. Zaten eskiden de türban takmıştım. Çalışıyordum, istemiyor diye işten de ayrıldım. Mutlu bir yuvam olsun diye. Zaten söylediklerini anneme anlattım. Herhalde şaka yapıyor diye düşündük.
"Yuva kuracağım için seviniyordum"
Öyle bir ısınma vardı. Hem yuva kuracağım için seviniyordum. Zaman geçince alışırım, illa aşık olmak gerekmez diye düşündüm. Zaten o bana "Seni seviyorum" falan dedi. "Sen de beni seviyor musun?" diye sordu. Ben de, "Senin sevdiğin kadar sevmeyebilirim ama sana saygım var. Sonuçta bir yuva kuracağız" dedim. Hoşuna gitti. "Tamam" dedi. "Evlendikten sonra seversin, nikahta keramet vardır" dedi. Ben de tecrübesizim, öyledir diye düşündüm.
Hayır, olmadı.
Oynamak için kimse boş bırakmadı pisti. Harika bir düğün oldu. Düğün bitince Soğanlık'ta kiraladığımız eve geldik. O kadar mutluydum ki. Çok büyük hayallerle eve gittim. Bütün akrabaları peşimizden geldi. Bana hemen "Gelinliğini çıkar, açız, yemek hazırla" dediler. Yemek hazırladım. Sonra adetleriymiş, çiğ yumurtaları her yerde kırmaya başladılar. Bir tanesi kocama da geldi. Her yer yumurta oldu. "Süleyman, niye böyle yapıyorlar?" dedim. "Sen bilmezsin" diye yanıt verdi. Duvarlar, halılar, evim mahvoldu. Sonra hoca geldi imam nikahı için. Herkes gidince gelin geldiğimin gecesi sabunlu suyla yumurtaları temizledim.
"Saçımdan tuttuğu gibi çekip yumrukladı"
Sonunda yalnız kaldık. Takılan altınların, paraların yerini sordu. Annemlerde olduğunu öğrenince bağırıp çağırmaya başladı. "Yarın getirecekler" dedimse de sakinleşmedi. Beni yatağa götürdü, fırlattı. "Soyun" dedi. Sonra saldırmaya başladı. "Hadi gir yatağa" diye bağırdı. Korktum. "Ne yapıyorsun, böyle olmaz ki bu işler" dedim. "Nasıl olacakmış?" diye kızdı. "Biraz kibar ol, korkuyorum" dedim. "Ne kibarlığı, sen benim karımsın, ne istersem onu yaparım" diye bağırıyor. Kaçtım elinden. Ağlamaya başladım. Önce tokat attı. Camı açıp imdat diye bağırmaya başladım. Saçımdan tuttuğu gibi içeri çekip yumruklamaya başladı. Hayatımda tokat bile yememişim. Çok korktum. Beni öldürecek zannettim. Çekmeceden ipler çıkardı.
Pantolonumun ip kemerleri vardı. Bir de sabahlığımın ipi filan. Onları çıkarttı. "Seni yatağa bağlayacağım, aklın başına gelsin" dedi. Yani mücadele etmeyeyim diye beni bağlayacak. İyice korktum. "Bu akşam benim olacaksın. Sabah da seni babanın evine götüreceğim, bakire çıkmadı diye" dedi. Beni bağlayıp tecavüz edecek, sonra da bakire değil diye babamın evine götürecek yani. Ben doktorun yanında çalıştım daha önce. "Anlaşılmayacak mı sanıyorsun? Doktora gidince ortaya çıkar" dedim. Sonra "Bağlama beni, ne istersen yapacağım" dedim. Ama üstü başı yumurta, "Kokuyorsun" deyince duş almaya ikna oldu. Duşa girer girmez giyinip sokağa fırladım. Yakında dayımlar vardı, oraya koştum.
Kötü tabii. En çok şimdi bakire değilim diye kaçtığımı zannedecekler korkusu yaşadım. Yengem kenara çekip bana "Bak, bakire değil misin yoksa?" diye üstüme geldi. Kaçtığımı duyunca babamın kalbi sıkışmış, acaba bu kız bakire değil mi diye. Benim için ne kadar zor, düşünün. "Yok yenge" dedim. "Beraber olmadık, hâlâ kızım. Beni dövdü, kaçtım" dedim. Rahatladılar.
Düşünmek bile istemiyorum. Zaten bakire raporu almaya karar verdim. Gazetelere benim bakire olmadığımı, onun için kaçtığımı söylemiş. Doktora gidip rapor alacağım. Onu utandıracağım. Onlar bir genç kızın onuruyla oynamaya, onu kız raporu almak zorunda bırakmaya utanmıyor. Ben de doktora gidip rapor almaktan utanmayacağım. Annem "Yapma, biz sana inanıyoruz" diyor ama hem ailemin namusu hem de kendi namusum bu. Göstereceğim herkese, başka çarem yok. Ben de istemezdim. Utanç verici bir şey. O raporu kız olmadığımı söyleyen adamın gözüne sokacağım. O beni cahil sandı. İlkokul mezunuyum ama cahil değilim. Öyle kocam dövecek, ben de susacaktım. İstediği buydu. n
Kaçarken sadece kolumdaki beş bilezik vardı. Onları bırakmayı akıl edemedim. Küçük altınlar evdeydi zaten. Annemlerdekileri de karakola teslim ettik. Bizde bir şey kalmadı yani. Zaten eşyaların bir kısmını da babam aldı. Gelinliğimin 150 milyon kira parasını da babam verdi. Süleyman börekçilik yapıyor. Zengin biri değil. Para için evlensem, zengin biriyle evlenirdim.
Hayır. Tehdit ediyor. Öldürürüm, şöyle yaparım, böyle yaparım diyor. Zaten benim için dönüş yok. Boşanma davası açacağım. Dışarı çıkmaya korkuyorum. Allah hiçbir genç kızın başına vermesin. Şimdiki aklım olsa hayatta görücü usulü evlenmem. Görücü usulü bile olsa, iyice tanımak isterim. Böyle üç kere görüşerek evlenince bambaşka biri çıkabiliyor karşınıza. Rezil oldum bütün Türkiye'ye.