Cumartesi “Japon Yılı etkinliklerinde ben olmasam ayıp olurdu!”

“Japon Yılı etkinliklerinde ben olmasam ayıp olurdu!”

20.03.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Ressam Günseli Kato, Japonya dendiğinde Türkiye’de akla ilk gelen isim. 17 yıl Japonya’da yaşamış, sanatına, taşına, toprağına, kültürüne, insanına hayran bir sanatçı o. Zaten bu nedenle 26 Mart-3 Nisan arasında düzenlenecek Japon Yılı etkinliklerinin baş kahramanı...

“Japon Yılı etkinliklerinde  ben olmasam ayıp olurdu”

Türkiye’de ilk kez Japonya’yla ilgili bu kadar kapsamlı bir festival düzenleniyor. Japon Matsuri, yani festival geleneğinden esinlenilerek ortaya çıkan “2010 Türkiye’de Japon Yılı” projesinin yürütme kurulunda ise tabii ki en doğru isim, yani sanatçı Günseli Kato var. Kato sadece İstanbul’da değil, Bursa ve Gaziantep’te de Japon kültür, sanat ve tarihini tanıtan etkinlikler, sergiler, müzik dinletileri, konferanslar, söyleşiler, gösteriler düzenleyeceklerini söylüyor. Festival 26 Mart Cuma saat 19.00’da Günseli Kato’nun Taksim Meydanı’ndaki çok özel performansıyla başlayacak. Kato ile bu büyük festivali, sanatını ve 17 yıllık Japonya macerasını konuştuk...


Japon Yılı etkinliklerinde siz olmadan olmazdı...
Böyle bir projenin içerisinde olmasam ayıp olurdu. Çünkü Japonya’da bu kadar uzun süre yaşamış tek Türk sanatçı benim.
17 yıl kaldım, hâlâ da gidip geliyorum. Kyoto Üniversitesi’nden Sanat Tarihi Uzmanı Prof. Dr Minako Mizuno Yamanlar, aynı zamanda Türkologdur. Benimle birlikte
bir etkinlik düzenlemek istedi. Bir yıldır
bu proje üzerinde çalışıyoruz. Boğaziçi Üniversitesi’nden Dr. Miyuki Aoki Giradelli’yi de bu projenin içine aldık.
Japon kültürü, tarihi ve sanatı bir arada bu festivalde. Nahıl ve Hıdırellez gibi şenlikleri düşünürsek festivaller bizim kültürümüzde de var. Ama biz bunların üzerinde durmuyoruz. Türkiye’nin bir festivali yok. Bu iş konser düzenlemekle olmaz. Bu konuda çok cahil ve görgüsüzüz. Pek çok kültürü içeren İstanbul’un bir festivali olamaz mı mesela? Kültür Bakanı’yla çok konuşmak isterim bu konuyu. Japonya’da her yörenin bir festivali var. Ve yurtdışından akın akın insanlar gider oralara.

Festivalde ne tür sergiler olacak?
Japon kültüründe “Emaki” denen rulo resimlerden oluşan bir sergim olacak. Japon kültürünü resimledim. Festivalde aynı zamanda 30 yıldır Japonya’yı fotoğraflayan Prof. Dr. Reha Günay’ın da bir sergisi olacak. 27 Mart-3 Nisan arasında Gümüşsuyu Japon Konsolosluğu’nda bu sergiler gezilebilir.

“Japon kültürünün o şahane tarafını Türkiye’de göstermek istiyorum”

Taksim’deki açılışta nasıl bir performans bekliyor bizi?
Yamahako denen bir enstalasyonum olacak. Yamahako, Japonya’da festivallerin önemli bir parçası. Geçitlerde Yamahoko adı verilen süslü arabalar kullanılır. Bu 6 metre yüksekliğinde, 4 metre eni olan bir kutu aslında. Bunun üzerinde fenerler ve ipek üzerine basılı resimlerim olacak. Bu araba aynı zamanda Tanrı’nın da arabası. Japonya’da pek çok din ve mezhep vardır, barış içinde yaşarlar. Din, sanat ve kültür içiçe geçmiştir. Bu, Hıristiyanlıkta da Müslümanlıkta da böyle. Japon kültürünün de temelinde bir din ve felsefe yatıyor. Bu kültürün işte bu şahane tarafını Türkiye’de göstermek istiyorum. Japonya dendiğinde çünkü basit, ucuz algılar var.

Japon kültürüne hep meraklı mıydınız?
Evet. Annem Üsküdar Olgunlaşma Enstitüsü’nden mezun. O da gençliğinde Japon minyatürleri yapardı. Şu an 80 yaşında. Üniversiteden sonra Türkiye’de kendimi geliştiremeyeceğimi gördüm. 80’li yıllarda Japonlar Ortadoğu’da yaşayan sanatçılara burs veriyorlardı. Geleneksel sanatlarda çalışan birini arıyorlardı, beni buldular. Sato Vakfı’ndan burs aldım ve hemen değerlendirdim.


“Etkinlikler beni çok yordu, Japonluktan istifa edebilirim!”
Japonya’daki ilk yıllar nasıl geçti?
Oraya gittiğimde 22 yaşındaydım. Tabii ki ilk önce nefret ediyorsunuz. Dilini, adetlerini, hiçbir şeyini anlamıyorsunuz. Ama sonra da âşık oldum ve aşk girdabından çıkamadım. Japoncayı da üç ayda öğrendim. Hocamla ilk başlarda İngilizce anlaşıyorduk.

Tokyo Güzel Sanatlar Akademisi’nde âşık olup oğluyla evlendiğiniz hocanızla mı?
Evet. O bölümdeki tek yabancıydım. Kesinlikle yabancı öğrenci almıyorlardı. İslam Seramik Sanatı Uzmanı hocam Takuo Kato’ya âşık oldum. Böyle bir heyecanı, böyle bir kalp çarpıntısını, böyle bir sırtından aşağıya inen teri tam 12 yıl yaşadım. Bütün resimlerimi ona beğendirmek için yaptım. Bazen abuk sabuk “Cinsellik yaşadınız mı?” diye soruyorlar. Yaşasaydım hiç böyle bir aşktan söz edebilir miydim? O zaman
bu aşk bugün andropozlu adamların çıtırlarla yaşadığı aşka dönüşürdü. Çok affedersin. Kayınpederim iki yıl önce hayatını kaybetti. Ona âşık oldum ve oğluyla evlendim. Ama oğluna âşık olmadım.

Belki de hocanıza yakın olmak için oğluyla evlenmişsinizdir...
Bunun “belki”si mi var? İlahi! Tabii ki. Ama oğlu da bana âşık oldu. “Ne yapacağım ben şimdi?” diye düşündüm. Oğluna âşık falan olmadım ama sevdim yani. “Hocama yakın yaşamak istiyorum” dedim ve evlendim. Burada utanacak bir şey yok. Eşimden artık ayrıldım ama kızım Ay görüşüyor tabii ki.

Sık sık Japonya’ya gidiyor musunuz?
30 yıl önce Tokyo’da açtığım Günseli Kato Osmanlı Minyatürü Okulu’na yılda en az bir kez giderim. Konferanslar, dersler veririm. Japonya’yı özlüyorum. Ama bu Japon Yılı etkinliklerinde çok yoruldum. İstifa edebilirim belki Japonluktan...