26.10.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:
Fıkra mıdır, gerçek midir; bir de şu var: Büyük bir orman yangını çıkıyor, Yunanistanda galiba, söndürmek için itfaiye denizden su çekiyor. Yangın söndürüldükten sonra bir bakıyorlar kavrulmuş bir dalgıç cesedi var ormanda.Her ölüm erken ölüm. Ama bazı ölüm, ölmeden önceki o son birkaç saniyede "Allahım neydi günahım / Ben nerde yanlış yaptım" diye avaz avaz bağırtır adamı. Ölüyor olmak bir yana, BÖYLE ölüyor olmak... Ne bileyim işte, haksızlığa uğrarsınız da elinizden bir şey gelmez, içiniz şişer şişer, patlayacak gibi olursunuz ama yapacak bir şeyiniz yoktur, yoktur, YOKTUR. Kral sofrasında çişinin geldiğini söyleyemediği için mesanesi patlayarak öldü. Kimdi hatırlamıyorum. İyi ki hatırlamıyorum. Ne büyük bir lanet böyle ölmek. Bir de ben adını hatırlıyor olsaydım, buraya yazsaydım, ölümünün üzerinden bunca zaman geçtikten sonra, adıyla sanıyla pattadanak huzurlarınızda olacaktı. Yazık olacaktı. "Ooh shit, sniper!" Keskin nişancı ya da tetikçi ya da sniper, artık hangisini beğenirseniz, bir rivayete göre her cinayetin ardından bir Tarot kartı bırakıyor. Şimdiye kadar yalnızca biri açıklandı, Ölüm kartı. Ki aslında ürpertici görüntüsüne rağmen o kadar da feci anlamlar içermiyor bu kart. Yeniden doğuşu ve değişimi simgeliyor. At üstündeki iskelet fiziksel ölümlü olduğumuzu anlatıyor. Beyaz at, dünyevi istekler; doğan güneş, yeni bir gün; nehrin akışı, değişim anlamına geliyor. Ölüm kartı cinsel tutkuların da yönetici kartı sayılıyor. Yani tetikçi her cinayetin ardından orgazm oluyor. Öldürdüklerine bir nevi ölümsüzlük sağladığına inanıyor. Vesaire vesaire...Haksız mı? Ölümden sonra hatırlanmak ölümsüzlükse eğer, haksız sayılmaz. Ama BÖYLE hatırlanmak. Bir rakam olmak. Diyelim "10uncu." Tüm bunlardan şahane bir Hollywood filmi yapıldığında 10uncuyu önemsiz bir oyuncu canlandıracak. Zaten hepi topu birkaç saniyelik bir rol; kurşun gelir, adam düşer ve ölür. Başrolde ise sniper olacak; bir de genç, zeki, çevik, atik bir dedektif. Washington civarında bir keskin nişancı kuş gibi insan avlıyor. Kurbanı tanımıyor, kurban onu tanımıyor, fakat işte kura çekiyor, ona çıkıyor, tetiği çekiyor, o düşüyor, önce anlamıyor, sonra "Oooh shit, sniper!" diyor, "Ölecek miyim?" diyor, "BÖYLE mi öleceğim?" diyor, kimse cevap vermiyor. Tarotun Budalası gibi... Ben işte böyle ölmekten çok korkuyorum. Biliyorum, böyle delice korktuğunuzda mıknatıs gibi üzerinize çekersiniz korktuğunuz o şeyi. Hissediyorum, böyle öleceğim. Kimse şu hayatta yaptığım diğer önemsiz şeyleri hatırlamayacak. Varsa yoksa ölümüm..."Gazeteci Tuba Akyol şehirlerarası otobüste mesanesi patlayarak öldü. Akyolun otobüsün tuvaletini neden kullanmadığı anlaşılamadı."Oturduğum koltukta da bir Tarot kartı bulacaklar: BUDALA! 10uncunun ölmesi elbette çok üzücü. Ölmek zaten yeterince kötü. Yaşarken yaptığınız her şeyi unutturacak, tüm varlığınızı ölüm anına indirgeyecek, sizi sadece ve sadece ölüm anınızla hatırlatacak bir ölüm kötüden de kötü, köskötü. "Feminist eşşek" görevinin başında İlk hafta panikledim. Sabahın 04.00ünde işten çıkmışım, uyumuşum, uyanmışım, niye işten atılayım şimdi durduk yerde? Madem atacaksınız, sabaha kadar çalıştırmayın bari. Hem ben şimdi kimi arayıp da "İşten atıldım mı?" diye sorayım? Kolaysa pazartesiyi bekle, sabah işe git, bak bakalım manyetik kartın turnikeyi açıyor mu...Sonraki haftalar ise "Bir şeyi 40 kere söylersen olur" diye endişelenmeye başladım. Sora söyleye işten attıracaksınız beni sonunda.İşin aslı, her nedense internetçiler benim yazımı internete koymayı unutuyor. Çok okunuyorum ya, orada görmeyen gider gazete alır, satış artar diye herhalde. Oysa onlar bana mail atıyor. İnterneti herkes takip etmiyor. Atlamışsınızdır belki. Bir magazin gazetecisi geçen haftaki yazım yüzünden beni "feminist eşşek" ilan etti internette. Buna rağmen görevimin başındayım. * Son bir aydır cumartesi öğleden sonra uyanıyorum, kahvaltı ediyorum, mesajlarıma bir bakayım diyorum, bir bakıyorum, "İşten mi atıldınız?" diye soruyor bütün mesajlar. 16. yüzyıl İtalyasında gerçek bir centilmen tuvaletini yaptıktan sonra ellerini yıkamazdı, çünkü bu diğer kibar insanlara onun ne yapmış olduğunu hatırlatırdı. (Salaklık Tarihi, Bob Fenster) Hazır prezervatif de var Eğer yanınızda prezervatif varsa, her önünüze gelenle cinsel ilişkiye girmeye hazırsınız demek mi? Seçme şansınız yok mu? Belki onu değil, ötekini istiyorsunuz. Prezervatif firmalarının tepkisini bekliyorum şimdi. Ben şahsen, bundan böyle katiyen prezervatif satın alamam. Korkarım. Olur ya çantamda prezervatif olduğunu unutup yol sorarım iki polise, onlar da kibar kibar "Yolumuzun üstü, gelin sizi bırakalım" derler, ben arabaya binerim, gerisi malum... Tecavüzden yargılanan iki polis, kurbanın üzerinden prezervatif çıktığı gerekçesiyle beraat etti. (Milliyet, 24 Ekim, Perşembe) Cool adam oturarak maç izler Yüzde 100 goller kaçırdılar, ben ayağa fırladım, adam kıpırdamadı; iyi mi? İlk yarıda Martensin adını ezberledim, ikinci yarıda Martens diye avaz avaz bağırıyordum; teknik direktörde tık yok.Biz Fatih Terimi cool diye, karizmatik diye pek severdik; saçlarını jöleyle geriye ittiriyor diye... Meğer ne coollar varmış. Yazara e-mail Beşiktaşın eski teknik direktörü Gordon Milneden beridir ben böyle şey görmedim. Club Brugge-Galatasaray maçında Bruggeün teknik direktörünü izlediniz mi? Ne kızgınlık, ne heyecan, ne üzüntü, ne sevinç... Adam işini yapıyor, sakin sakin; çok cool.