CumartesiTiyatronun ‘t’sini bilmem

Tiyatronun ‘t’sini bilmem

20.01.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Zeynep Tokuş, bir zamanlar kıyafet tasarlar, diker, sonra da tanıdıklara satarmış. Şimdi başrolünü oynadığı oyunda da, kendi kıyafetlerini kendi tasarlamış. Yıllardır ara verdiği stilistliğini bu oyunda konuşturmuş. Giydirdiği kadın değişken ve konuşkan

Tiyatronun ‘t’sini bilmem

Tiyatronun ‘t’sini bilmem

Zeynep Tokuş, bir zamanlar kıyafet tasarlar, diker, sonra da tanıdıklara satarmış. Şimdi başrolünü oynadığı oyunda da, kendi kıyafetlerini kendi tasarlamış. Yıllardır ara verdiği stilistliğini bu oyunda konuşturmuş. Giydirdiği kadın değişken ve konuşkan

Ayşegül Sönmez

Deliyürek" dizisinin "ezik kızı" Zeynep Tokuş, "Vizontele"yle sinemaya transfer oldu. Stilistlik okurken güzellik kraliçesi seçilen Tokuş, haber spikeri olamadı ama şimdilerde sahne tozu yutuyor ve pek yakında "perde" demeye hazırlanıyor. Tiyatronun ‘t’sini bilmeden üstelik... Bu arada hem "Zor Baba"sını idare ediyor, hem de tutkusuz ama "düzeyli" bir aşk evliliği yaşıyor!

Neden buradayız? Burası Muammer Karaca Tiyatrosu...
"Kahvede Şenlik Var" adlı oyunu çalışıyoruz. Ali Sürmeli, Erkan Can, Ahmet Yenilmez var kadroda. Sadettin Aksal’ın yazdığı oyun 14 Şubat’ta perde açacak.

"Vizontele"den sonra tiyatroculuk. Artık tiyatro oyuncusu musun?
E, tabii, ben "Deliyürek"e başladığım an zaten oyunculuğa geçmeye karar verdim. Benim aslında eğitimim stilistlik üzerine. İki sene grafik ve iki sene stilistlik okudum. Hep stilist olacağım diye büyüdüm. Seyrettiğim ilk tiyatro oyunu belki beş sene evvel filandı. Tiyatronun t’sini bilmiyorum diyebilirim. Şu anda tiyatro oyununa çalışıyorum dediğime bakmayın.

Nasıl bir rolün var bu oyunda?
Çok renkli, oyuncu bir kadın, değişken bir kadın. Evlenmek için bir yerde bir adamla buluşuyor. Birbirlerini tanımayan bu iki insan, bir arabulucu sayesinde, konuşup anlaşıp evlenmek üzere oradalar. Aslında anlaşamıyorlar, savaşıyorlar. Evliliği de bir savaş gibi düşünürsek; "sen bu kadar yaptın, ben bu kadar yaptım, böyleydi filan" diye, bunlar her şekilde silahlarını ortaya koyuyorlar. Anlaşabilmek için. Ve kadın tüm silahlarını kullanıyor. Bazen çocuk oluyor, bazen de tam bir kadın.

Yeni evlisin. Evliliği savaş olarak mı görüyorsun?
Oyunla benim evliliğim bire bir bağlantılı değil. Oyundaki kız evlenmeyi sevdiği için evlenmiyor. Hayatı boyunca evlilik baskısıyla büyümüş.

Senin öyle olmadı mı?
Tabii ki hayır... Bizim Bülent’le evliliğimiz aşkla başlayan ve beslenen bir evlilikti, hâlâ da öyle. Tek sorun eşimin düzeniyle benim düzenimin çakışmaması. Bazen randevu alarak görüşüyoruz.

Nasıl bir kurum sence evlilik?
Kendini güçlendirdiğin bir kurum. Birisiyle dertlerini, sorunlarını, mutluluğunu paylaşmak her zaman için iyi. Mutluluğunu paylaştığın zaman mutluluğun çoğalıyor. Dertlerini paylaştığın zaman dertlerin hafifliyor. Bülent çok anlayışlı.

Aslında 24 yaşında erken evlenmiş sayılmaz mısın?
Erken sayılmaz. Benim annem babam boşanmıştı. 30’dan önce çocuk da istiyorum. Aileye çok düşkün bir insanım. Biraz annemlerin ayrı olmasının da etkisi var. Küçüklüğümden beri özlemini çektiğim aile ortamını kurduğum için çok mutluyum.

Neden stilist olmak isterken oyuncu oldun?
Ben İstanbul’a taşınmak, kendi paramı kazanıp ayaklarımın üzerinde olmak istiyordum. Ankara’da zaten stilistlik işi yoktu. Babam, "İstanbul’a taşınamazsın" dedi. İstanbul’un çok tehlikeli ve karman çorman olduğunu düşünür ya orada yaşamayanlar, babam da öyle. Ben de isteklerim uğruna her zaman savaşmışımdır. Bunu bir şekilde yapacaktım.

Neydi savaş yöntemlerin?
Babamı tatlı sözle ikna etmeye çalıştım. Olmadı. Araya annemi soktum. Yine olmadı. En sonunda gittim güzellik yarışmasına katıldım. Çünkü orada para veriliyordu. Kendi ayaklarım üstünde durmam için paraya ve işe ihtiyacım vardı. O dakikada televizyonda "araba da veriyoruz, para da veriyoruz" diyen güzellik yarışması reklamlarını gördüm. "Tamam" dedim. Kazandım. Kazanır kazanmaz ekranların birine haber spikeri olacağım sandım. Böylelikle param olacaktı. İstanbul’da oturacaktım. Böyle sanıyordum. Çok güzel bir teklif gelecek, işim hazır olacak. Öyle olmadı. Kimse benim karşıma çok güzel bir teklifle çıkmadı. Yarışmadan kazandığım para, İstanbul’a tek başına gelip ev tutmaya yetmezdi. İşim de yoktu. Babamın bulduğu Paris’teki okulda da okumak istemiyordum. Ben de kalakaldım.

Altında yarışmanın verdiği arabayla tabii...
Daha kullanmaya başladığım gün kaza yaptım. O zaman vergisine gitti o para. Kazanın parasını da ben verdim. Babama söylemedim. Beklemeye başladım. Babam da mutlu tabii. Tam bu sırada Osman Sınav aradı. "Böyle bir proje var. Çalışır mısın?" dedi. "Ben" dedim, "yurtdışına okumaya gidiyorum." Kendimde böyle bir yetenek var mı bilmiyordum. Yurtdışında yaşamak bir kere bile istemedim. İstemediğim için de bu bahsettiğim dönemde İstanbul’a gidip Neşe Erberk Ajans’a kaydoldum.
İki senelik imzayı da attım. Bir daha dönmedim Ankara’ya. Bir tek arabamı eşyalarımı almak için gittim. Babam dedi ki, "Siliyorum eğer gidiyorsan..."
Karşılıklı rest çektik.

Ta ki...
İstanbul’a geldim. Diziye başladıktan sonra barıştık. Başta seyretmiyordu. Sonra seyretmeye başladı. Sonra sevmeye başladı. Sonra yorumlarda bulunmaya başladı. Şimdi hem takip ediyor hem "Şunu şöyle yapın, bunu böyle yapın daha iyi olur, orada babana bağırmışsın, bağırma" falan diyor.
İlle babandan onay almak istiyorsun, değil mi?
Babama düşkünüm. Yaptığım bir şeyi; hayır, her şeyi tasdiklemesini isterim. Her kızın babası aslında idealindeki erkektir. Benim babam da öyle. Annemle daha özel şeyleri paylaşırız ama babam daha başka..

Baban Bülent’i kıskandı mı?
Hiç kimseyi kabul edebilecek gibi değildi. Yani bir kere, "Baba biliyor musun benim bir arkadaşım var" dediğimi hatırlamıyorum. Asla böyle bir şeyi söylediğimi hatırlamıyorum. Bülent hariç. Onu çok rahatlıkla söyleyebildim. Çünkü beğeneceğini biliyordum. Onun için iyi bir insan diyeceğini, kıskansa da tasdikleyeceğini biliyordum.

Nedir bu özellikler?
"Doğru insan" lafı vardır ya. Bülent işte o doğru insan. Her anlamda.
Özellik olarak sayamam ama hissedersin ve "doğru" dersin. Öyle işte.

Evlilik kararı çok zor, değil mi?
Ben istediğim halde, böyle bir kararı aldığımız hafta karın ağrısından kıvrandım. Sadece kaçmak istiyordum. Aynen Julia Roberts gibi. Karın ağrısı ve kafamdan tek geçirdiğim; koşmak bir yere doğru, arkama bakmadan koşmaktı.

Nasıl kurtuldun o histen?
Ne zaman imzayı attım, o zaman.

"Deliyürek"in Zeynep’i daha tutkulu
Dizideki Zeynep daha sokulgan, sanki ezik ve çok duygusal...
Zeynep aslında her şeyi yapan bir kız oldu. İlk önce hem hırçın hem şımarık, sonra acayip alıngan, en son duygusal oldu.

Aşk da böyle bir şey midir?
Evet. İnsana normalde yapmayacağı bir sürü şeyi yaptırıyor. Çok daha hırçın, agresif, alıngan ve en önemlisi paranoyak oluyorsun. Çok büyük mutluluklar yaşarken çok daha aşağılara da inebiliyorsun. O yüzden ilişkiyi ve kendini korumakta zorlanıyorsun. Kurtarırsan ne âlâ...

Biz aşk evliliği yaptık, dedin...
Bizim aşkımızda saplantı halinde tutku hiçbir zaman olmadı. Paranoya falan, sıfır. Çok seviyeli. Birbirimizi severek evlendik. Evet sevginin, saygının mantığın olduğu bir ilişkimiz var. Kavga etmiyoruz mesela, tartışıyoruz.



CUMARTESİ

























KEŞFETYENİ
İlk kez baba oluyor! Doğum için tarih ve yeri açıkladı
İlk kez baba oluyor! Doğum için tarih ve yeri açıkladı

Cadde | 12.06.2025 - 07:31

Oyuncu Tolga Sarıtaş ile eşi Zeynep Mayruk, ilk bebeklerini kucaklarına almak için gün sayıyor.

Yazarlar