Cumartesi “Yolun sonunda elimizde arkadaşlıklar kalacak”

“Yolun sonunda elimizde arkadaşlıklar kalacak”

30.01.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

“Her Şey Aşktan” filminde Hande Doğandemir’i ayrılık acısının etkisinden kurtaran Şükrü Özyıldız, “Bu hayatta herkes insan kazanmaya çalışıyor çünkü yolun sonunda elimizde sadece onlar kalacak” diyor

“Yolun sonunda elimizde arkadaşlıklar kalacak”

Cuma günü vizyona giren, Andaç Haznedaroğlu’nun yazıp yönettiği “Her Şey Aşktan” romantik komedi görünümünde bir diriliş filmi. Hande Doğandemir’in canlandırdığı Pelin karakteri nişanlısından (Mithat Can Özer) ayrılınca dünyası başına yıkılıyor. Fakat onu hayata döndüren Şükrü Özyıldız’ın karakteri Burak oluyor. İkili bize film, çekim için yaptıkları hazırlıkları ve projelerini anlattı...

Haberin Devamı

-İlk önce karakterlerinizi dinlemek istiyorum... Nasıl kesişiyor yolları?

Hande Doğandemir: Ben bir AVM’de çalışan Pelin karakterini canlandırdım. Pelin evlilik arifesinde nişanlısından kazık yiyor; aldatılıyor. Bir anda da hayatı altüst oluyor. Biz film boyunca Pelin’in değişimini görüyoruz. İşte bu süreçte de karşısına Burak (Şükrü Özyıldız) çıkıyor. Burak da Pelin’in önceki hayatının tam tersine bir adam. Böylece Burak, Pelin’i hem değiştiriyor hem de güçlendiriyor. Aralarında da bir aşk doğuyor.

“Senaryoyu okur okumaz gerçekle bağlantı kurdum”

-Mithat Can Özer’in canlandırdığı karakterle yani nişanlınızla zıt kutuplar galiba...

Hande D.: Tamamen zıt kutuplar. Pelin’in önceki hayatından farklı bir hayatı var Burak’ın. Burak daha sade; sanat ve doğayla uğraşıyor. Pelin de aslında ilk başlarda Burak’a çok ters. Bir alışverişkolik...

Haberin Devamı

Şükrü Özyıldız: Burak minimalist yaşıyor. Büyük şehirlerde yaşayan insanların yapmaya çalıştığı öze dönmeyi başarmış bir karakter. Hayatından bütün gereksiz yükleri atmış ve kendi iç huzuruyla yaşayan bir adam. Burak’ın rolü de Pelin’in bunları fark etmesini sağlamak. Bir anlamda Pelin’in akıl hocası, mentoru oluyor. Hem sorunlarla nasıl başa çıkacağını hem de aşk nasıl bir şeydir; kirlenmemiş aşk nasıldır, onu gösteriyor.

-Film ilişki klişelerine de değiniyor... Hande hanım, karakteriniz aldatılmanın, ayrılığın acısını kız arkadaşlarıyla geceleri eğlenerek, kendini çikolataya boğarak hafifletmeye çalışıyor. Tüm bunlar ne kadar gerçek sizce? Acıyı hafifletmenin yolu bu mudur?

Hande D.: Bu gibi durumlarda gerçekten kadınlar yakın arkadaşlarından çok destek görüyor. Bir grupları vardır; bu gibi kötü durumlarda hep bir araya gelinir ve bu dönem böyle atlatılır. Filmde de bunu net bir şekilde görüyoruz; Pelin’in depresyon sürecini de görüyoruz, o süreçten çıkmasını da... Bence filmi izleyen her kadın bu hikayede kendisinden bir parça bulacak çünkü her kadın bunları yaşıyor; acılar beraber atlatılıyor. Birlikte dışarı çıkılıyor, içiliyor, dertleşişiyor, eğleniliyor... Bu süreçler gerçekten de böyle yaşanıyor.

“Yolun sonunda elimizde arkadaşlıklar kalacak”


Filmde Hande Doğandemir (solda) Pelin, Şükrü Özyıldız ise Burak karakterini canlandırıyor.

-Senaryoyu okuduğunuz zaman siz de kendi hayatınızdan parçalar buldunuz mu?

Haberin Devamı

Şükrü Ö.: Depresyonla çikolatanın bir bağlantısı var değil mi? Kaşık kaşık yenir. Her filmde de olur bu.

Hande D.: Her zaman iyi geliyor bence. Bir kere çikolata sayesinde mutluluk hormonu salgılıyoruz. Senaryoya gelirsek... Evet, okur okumaz ben de bağlantılar kurdum. Ben kuruyorsam bu bağlantıları, izleyiciler daha rahat kuracaktır.

“Çivinin çiviyi söktüğü de sökemediği de olur”

-Şükrü bey, bir önceki ilişkisi kötü bitmiş, tabiri caizse darmadağın olmuş bir kadınla bir ilişkiye başlamak ne kadar kolaydır? Burak bunu başarıyor da sizin başınıza geldi mi buna benzer bir şey?

Şükrü Ö.: Ben herkesin bu hayat yolculuğunda insan kazanmaya çalıştığını düşünüyorum. Yolun sonuna geldiğimizde kazanımlarımız sadece insanlar olacak, elimizde arkadaşlıklar kalacak. Bu nedenle bir insan kazanmak, hangi ilişki çeşidinin içinde olursa olsun, çok güzel bir şey bence. Bu açıdan Burak da, Pelin de filmde birbirlerini kazanıyorlar.

Haberin Devamı

-Aşk acısında çivi çiviyi söker mi; buna inanıyor musunuz?

Şükrü Ö.: Söktüğü de olur, sökemediği de olur...

Hande D.: Pelin nişanlısını unutmak için hayatına başka birisini sokmuyor. Burak’ın Pelin’in hayatına girmesi biraz da tesadüfi... Fakat Burak ona iyi geliyor. Planlanan bir ilişki değil sonuçta ama bu örnekte çivi çiviyi söküyor.

Şükrü Ö.: Pelin’in öze dönmesinin de etkisi var tabii ki yaralarını sarmasında... Saçma yüklerden, dertlerden, tasalardan kurtulduğu zaman hayatı da değişiyor.

“TV için ince eleyip sık dokuyorum”

-Başka projeleriniz var mı? Şükrü beyin bir dizi projesi olduğunu biliyorum. Hatta iki karakteri birden canlandırıyorsunuz. Zor olsa gerek...

Şükrü Ö.: Evet, çok zorlu bir süreç. Tam tarih belli değil ama şubat ayı içinde yayınlanacak sanırım “Kış Güneşi”... Show TV’de yayınlanacak. Uzun bir zamandan sonra ilk defa bu kadar heyecanlanıyorum. Böyle bir şey daha önce Türkiye’de denenmedi; bir oyuncunun iki karakteri birden oynaması ve daha sonra o iki karakterin karşı karşıya gelmesi... Hikayesi çok kuvvetli; doğduklarında birbirinden ayrılan ikiz kardeşleri canlandırıyorum.

Haberin Devamı

-Tiyatro devam edecek mi?

Şükrü Ö.: Bu dönem sadece bu diziye konsantre olmak istiyorum. Devam edecek tabii ki tiyatro benim içim ama bu ara değil.

-Hande hanım, sizin önünüzde bir şey var mı? Son derece popüler olan bir projeden sonra karar vermek zor oluyor mu?

Hande D.: Oluyor tabii ki. Ben de ince eleyip sık dokuyorum biraz. Çünkü önemli adımlar atmam gerektiğine inanıyorum. Tabii ki televizyonda işler yapacağım. Ama doğru olana karar vermek istiyorum.

“Kadın-erkek ilişkileri boks ringinde canlanıyor”

-Film için birçok eğitim aldığınızı duydum. Boks sahneleri de var, tango sahneleri de... Şükrü bey bir de davul çalıyor ama lisede zaten bir grubu varmış... Nasıl geçti bu hazırlıklar?

Hande D.: Bizim hazırlıklarımız çekimlerin başlamasından hemen hemen bir ay önce başladı. Daha önce hiç yapmadığım için boks dersleri aldım öncelikle. Tango dersleri de oldu. Hazırlık süreci biraz zorluydu ama tüm bunlara değdi diye düşünüyorum.

Şükrü Ö.: Benim de boks sahnem var ama bu sahneleri şöyle anlatmak gerekir: Filmde kadın-erkek ilişkileri bir paralel kurguyla boks ringinde canlandırılıyor, anlatılıyor. Bence bu, filme çok güzel bir tat katıyor. Bu epik bir kurgu. Bu nedenle deli gibi boks yaptık sanılmasın. Sadece anlatım uslübuyla ilgili bir şeydi. O sahnelerde ben Pelin’e koçluk yapıyorum daha çok. Pelin’in yardıma çok ihtiyaç duyduğu bir yerde de devreye giriyorum.

“Film için davul sololar hazırladım”

-Karakterinizin davul çalmasının sizin geçmişteki tecrübenizle bağlantısı var mı?

Şükrü Ö.: Evet, geçmişten böyle bir tecrübem var. Çok büyük bir hazırlığa ihtiyaç duymadım ama film için hazırladığım sololar oldu. Bunlar için Can Tüzün’le birlikte çalıştık. Çok sevdiğim bir arkdaşım ve ülkemizin en iyi davulcularından biridir.

-Son birkaç projenizde hep müzik vardı... “Tatlı Küçük Yalancılar” için de gitar çalıp şarkı söylemiştiniz...

Şükrü Ö.: Bir yıl kadar önce yapımcılarımızdan Özcan (Deniz) anlatmıştı bana
bu film için müzisyen bir karakter düşündüğünü...
Daha önce davul çaldığımı söyledim, “İstersen bunu kullanalım” dedim. O da
bu yönde karar kıldı.

-Sizin bu tecrübenizi kullanmak istedi yani...

Hande D.: Zaten Burak karakteri müzisyen olacaktı.

Şükrü Ö.: Enstrümanı benim tecrübeme göre belirlenmiş oldu aslında.

-Çekimler sırasında Boğaz’a da atladınız. Haberleri okumuştum...

Hande D.: Tuhaftı.

Şükrü Ö.: Çekimleri yazın yaptık. Serinleticiydi bence bu nedenle...

Hande D.: Çekim için olmasa hiç aklımıza gelmezdi Boğaz’dan denize girmek; iyi oldu.