İsrail ordusu, Gazze’ye insani yardım götüren Madleen gemisine uluslararası sularda müdahale etti. Gemiyle irtibatın kesildiği ve içerideki gönüllü insan hakları aktivistlerinin İsrail askerleri tarafından kaçırıldığı bildirildi.
Aktivist Yasemin Acar’ın paylaştığı videoda, askerlerin telefonları kapatmalarını istediği, Acar’ın ellerinin havada olduğu ve üzerine dökülen beyaz sıvı nedeniyle gözlerinin yandığı görülüyor. Acar, bunun sivillere karşı işlenmiş başka bir savaş suçu olduğunu ifade etti.
Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Francesca Albanese, gemi kaptanıyla konuştuğunu ve gemi durdurulurken yaralanan olmadığını, bağlantı kesilmeden önce başka bir teknenin yaklaştığının duyulduğunu aktardı.
Freedom Flotilla Coalition’un açıklamasına göre İsrail’e ait dronlar gemi üzerinde uçuş yaptı. Aktivist Acar, geminin etrafını saran İsrail botlarının bir korkutma yöntemi olduğunu, ancak bu baskıların kendilerini durduramayacağını söyledi. İsrail'in Gazze’ye uyguladığı yıllardır süren ablukaya dikkat çeken Acar, geminin müdahale sırasında yaklaşık 185 kilometre uzaklıkta ve hâlâ uluslararası sularda olduğunu belirtti. Koalisyon, aktivistlerin güvenliği için dünya kamuoyunu ve hükümetleri harekete geçmeye çağırdı.
GEMİDE KİMLER VAR?
Avrupa Parlamentosu üyesi Rima Hassan, Türk vatandaşı Hüseyin Şuayb Ordu, Almanya'dan Yasemin Acar, Brezilya'dan Thiago Avila, İspanya'dan Sergio Toribio, İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg ve çeşitli ülkelerden toplam 12 insan hakları aktivisti ve gazeteci bulunuyor.
Aktivistlerin akıbeti ne olacak? İsrail'in gemiye döktüğü 'beyaz sıvı' neydi? Türkiye’nin eski Los Angeles Başkonsolosu Gülru Gezer ve DİPAM Başkanı Dr. Tolga Sakman, 'Madleen' gemisinin ele geçirilmesini Milliyet.com.tr'ye değerlendirdi.
BUNLARIN HİÇBİRİNİN ULUSLARARASI HUKUKTA YERİ YOK
İsrail uzun zamandır Gazze Şeridi'ne yönelik hem havadan hem karadan abluka uyguladığını ve 7 Ekim sonrasında bu ablukayı daha da katı bir biçimde uygulamaya başladığını belirten Türkiye’nin eski Los Angeles Başkonsolosu Gülru Gezer Gezer, İsrail'in açlığı bir silah olarak kullandığını söyledi.
"Özellikle son haftalarda Gazze'ye yok denilecek kadar az insani yardım girdi. BM de devre dışı bırakıldı. ABD tarafından kurulduğu bilinen bir vakıf üzerinden 'sözde' yardım yapılıyor. Ancak insanlar bir tas çorba için sırada beklerken canlarından oluyorlar." diyen Gezer sözlerini şöyle sürdürdü;
"Bu özgürlük filosuna ait Madleen gemisi ise bu ablukayı delmek için yola çıkmıştı. 12 aktivist var... Aralarında Avrupa Parlamentosu üyesi, Greta Thunberg, oyuncular, Türk vatandaşı olan aktivistler vardı. Dün gece itibarıyla İsrail bu gemiye müdahale ederek aktivistleri kaçırdı. Bunların hiçbirinin uluslararası hukukta yeri yoktur. İsrail hukuksuzluğu sürdürmektedir. Amaçları tamamen barışçıl olan, konuyu dünya gündemine taşıma amacı güden, bu ablukayı delerek Gazze'ye insani yardım akışının başlamasını sağlamaya çalışan bu aktivistlerin derhal serbest bırakılması gerekir.
ESAS MESELE ABD'DE BİTİYOR
Bu çerçevede uluslararası toplumun duyarlı olan, insanlığını yitirmemiş olan hükümetlerin ve devletlerin İsrail üzerinde bu konu üzerinde baskı uygulamaları gerekir. Ancak burada tabi esas mesele ABD'de bitmektedir. ABD, Netanyahu hükümetine 'yeşil ışık' yakmaya devam ettiği müddetçe biz İsrail'in hukuk dışı uygulamalarını önümüzdeki dönem de göreceğiz.
En son Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde Gazze'de ateşkes konusunda tasarı ele alındı. 5'i daimi 15 geçici Güvenlik Konseyi'nde 14'e 1 bu karar kabul edilmedi. ABD veto etti. Sonrasında ABD Dışişleri Bakanlığı da 'Bu kararı gururla aldık' ifadesiyle açıkladı. Dolayısıyla ABD ciddi bir değişik tutuma gitmediği müddetçe biz önümüzdeki dönemde Gazze'deki soykırımı artan oranda süreceğini maalesef göreceğiz."
GEMİYE DÖKÜLEN BEYAZ SIVI NEYDİ?
"İsrail bu tekneyle ilgili öncelikle itibarını düşürmek için çalışıyor." diyen DİPAM Başkanı Dr. Tolga Sakman, "Teknenin boyutunun küçüklüğünü ön plana çıkararak taşıdığı insani yardımın azlığını ve aktivistlerin sürekli olarak canlı yayınlar ve paylaşımlar yapmasını ön plana çıkarıyor. Her ikisinin de bu teknenin asıl amacının dikkatleri buraya çekmek ve özellikle farklı farklı milletlerden gelen bir topluluk olarak kendi devletlerine İsrail’in saldırılarına karşı eylemde bulunmaya çalışmak olduğunu bilerek yapıyorlar. Yani bu durumu lehinde bir PR çalışması haline getirmek istiyorlar." dedi.
Sakman değerlendirmelerini şöyle sürdürdü; "Buna karşın saldırının uluslararası sularda yapılması ve ilk temas anında kullanılan bir kimyasal maddenin varlığı bile İsrail yönetiminin eyleminin niyetini gösteriyor. Söz konusu kimyasal maddenin ne olduğuna ilişkin bir bilgi veya açıklama yok ve çok büyük ihtimalle de olmayacak. Fakat bu sıvının en masum ani düşünceyle aktivistlerin hareketini kısıtlayacak ve İsrail güçleriyle karşılaştığında herhangi bir tepki vermesini engelleyecek bir etki yaratmak için kullanıldığı düşünülebilir.
Aktivistlerin sürekli olarak canlı yayında olması ve durumu devamlı olarak takipçilerine bildirmesi nedeniyle bu teması görselleştirmemek için ellerinden geleni yaptı İsrail güçleri. Buna karşın kendi yayınladıkları görsellerde aktivistlere ekmek ve su vererek onların iyi olduğunu ilan ettiler. Özellikle uzun zamandır Gazze şeridine su ve gıda girmesi engellenirken ve buna dikkat çekmeye çalışan aktivistlerin de yolu kesilirken bu durumda ekmek ve su verilmesi iyi niyet göstergesinden ziyade ironik bir imaj oluşturdu.
AKTİVİSTLERE BUNDAN SONRA NE OLACAK?
İsrail yönetiminin yaptığı açıklamalarda "Uluslararası hukuka uygun şekilde bloke edilmiş sulara girişi engellenen yat” tabirinin hiçbir karşılığı yok. Bununla birlikte "Steril bölgeye" çekildiği söylenmesi aktivistlerin bir İsrail limanına götürüldüğünü gösteriyor. Muhtemelen Aşdot limanına götürülen aktivistler burada da iyi şekilde ağırlandığını gösteren videolar çekildikten sonra hızlı şekilde ülkelerine gönderilecektir.
İsrail yönetimi kendi haklılığını göstermek açısından konuyla ilgili olarak teknede bulunan insanların kendi devletlerine konu hakkında bilgi geçeceğini düşünüyorum. Belki de uluslararası mahkemelerde kendini haklı göstermek için bu konuda söz konusu devletlere dava açma niyeti de olabilir ama bunun bir karşılığı yok. 12 aktivistten 6'sının Fransız vatandaşı olması nedeniyle özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Macron’dan veya ilgili bir merciden bir tepki bekliyoruz ama şu ana kadar böyle bir şey gelmedi. Büyük ihtimalle bu Avrupalı devletlerin ilgili mercileri ve hatta ABD yönetimi konu hakkında İsrail mercilerinden bilgi alacak ve akabinde bir açıklamada bulunacaklardır. Çünkü İsrail’in konu hakkındaki PR çalışmaları nedeniyle kendi iç siyasi angajmanlarında etkilenmek istemeyeceklerdir."