Dünya Türkiye ve AB arasındaki "Sivil Toplum Diyaloğu"nun 10. yılı kutlandı

Türkiye ve AB arasındaki "Sivil Toplum Diyaloğu"nun 10. yılı kutlandı

09.03.2021 - 19:01 | Son Güncellenme:

Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, "Bütün zorluklara, ön yargılara ve çifte standartlara rağmen Türk sivil toplumu Türkiye'nin AB üyelik sürecini kararlı bir şekilde destekliyor." dedi.

Türkiye ve AB arasındaki Sivil Toplum Diyaloğunun 10. yılı kutlandı

 

Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) ortak finansmanıyla hayata geçirilen ve Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığınca yürütülen "Sivil Toplum Diyaloğu Programı"nın 10. yılı, çeşitli panel, söyleşi, sergi ve konser gibi çeşitli etkinlikleri içeren çevrim içi programla kutlanıyor. 

Haberin Devamı

Etkinlik kapsamında, Mirgün Cabas'ın moderatörlüğünde düzenlenen "Diyalog Meydanı" bölümüne, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, Küresel Toplum Katılımı ve Dayanıklılık Fonu Yönetim Kurulu Başkanı ve AB Türkiye Delegasyonu Eski Başkanı Stefano Manservisi, TOBB ve İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Brüksel Temsilcisi Haluk Nuray konuşmacı olarak katıldı.

Kaymakçı, burada yaptığı konuşmada, Türkiye’nin AB üyeliğinin toplumda yıllarca bürokratların yönettiği bir süreç olarak algılandığını, zamanla toplumun da bu süreçlere dahil olduğunu söyledi. 

Sivil Toplum Diyaloğunun 2008 yılından beri uygulandığını dile getiren Kaymakcı, sivil toplumla çalışma kültürünü geliştirmeyi ve gerek Türk gerek Avrupa sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çözümler üretmeyi planladıklarını söyleyerek, şunları kaydetti: 

Haberin Devamı

"2008 yılından beri Türk ve Avrupalı STK'lar arasında 650 ortaklık geliştirildi ve 50 milyon avroluk bir tahsisat söz konusu. Burada esas konu para değil. Konu, Türkiye'deki sivil toplum kuruluşlarının Avrupa'daki sivil toplum kuruluşları ile birlikte çalışabilmesi. Buna ek olarak, kültürler ve ülkeler arasında iletişimin ve etkileşimin artması ve halkların, toplumların tanış olması çok önemli." 

Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğunda en çok ön yargıların öne çıktığını vurgulayan Kaymakcı, diğer ülkelerin de üyelik süreçlerinde peşin hüküme maruz kaldığını ama söz konusu Türkiye olduğunda bu durumun fazlalaştığını belirtti. 

Kaymakcı, bu sebeple sivil toplum faaliyetlerinin bu ön yargıyı aşma ve ortak sorunlara ortak çözümler üretme noktasında önem arz ettiğini belirtti. 

"SİVİL TOPLUM TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİK SÜRECİNDE ANAHTAR BİR ROLE SAHİP" 

Türkiye'nin katılım müzakerelerine başlamasından sonra açılan her fasılda sivil toplumu işin içine dahil ettiklerini vurgulayan Kaymakcı, "AB'de yerindelik kavramı çok önemlidir. Bir sorunun o soruna en yakın olan ve en çok etkilenenler tarafından ele alınması kastediliyor. Biz de sivil toplumumuzu hem Türkiye'nin hem de Avrupa'nın sorunlarıyla ve sınamalarıyla tanıştırıyor ve bunlara ortak çözüm üretilmesi için çaba gösteriyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Haberin Devamı

Kaymakcı, bugüne kadar AB üyelik sürecinin bürokratlar ve iş dünyası tarafından yürütüldüğünü ama bundan sonra sivil toplumun önemli olacağını vurgulayarak, "Sivil toplum Türkiye'nin AB üyelik sürecinde anahtar bir role sahip." dedi. 

"TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİNİ TÜRK KADINLARI HAZIRLAYACAK" 

AB Başkanlığının Türkiye'de en fazla kadınınz yönettiği kurum olduğuna değinen Kaymakcı, 20 yönetici kadrosunun 12'sinin ve çalışanların yüzde 53'ünün kadın olduğuna dikkati çekti. 

Kaymakcı, kadın yöneticilerin başarılarından ve niteliklerinden ötürü bu görevlerde bulunduğunun altını çizerek, "Türkiye'nin AB üyeliğini Türk kadınları hazırlayacak. Çünkü Türkiye'de kadın gelişmenin, kalkınmanın ve aydınlanmanın öncüsüdür. Sivil Toplum Diyaloğu kapsamında da özellikle cinsiyet eşitliği, kadının güçlendirilmesi gibi projelere önem veriyoruz." ifadelerini kullandı. 

Haberin Devamı

"TÜRK SİVİL TOPLUMU TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİK SÜRECİNİ KARARLI BİR ŞEKİLDE DESTEKLİYOR" 

Avrupa'dan ve Türkiye'den STK'lar ile sık sık bir araya geldiklerini anlatan Kaymakcı, sivil toplumun siyasete kıyasla birbirine daha yakın olduğunu ve Avrupa Kıtası'nın sorunlarına çözüm üretme noktasında siyasetçilerden daha ileride olduğunu vurguladı. 

Kaymakçı, Türk sivil toplumunun Türkiye'nin AB üyelik sürecine yönelik kararlı olduğunu dile getirerek, "Bütün zorluklara, önyargılara ve çifte standartlara rağmen Türk sivil toplumu, Türkiye'nin AB üyelik sürecini kararlı bir şekilde destekliyor." diye konuştu. 

"AB mevcut koşullarda Türkiye'yi üyeliğe kabul eder mi?" diye sorulduğunda Türk sivil toplumunun yanıtının yüzde 10'un olumlu olduğuna dikkati çeken Kaymakcı, "Bu durum aslında Türk kamuoyu ve sivil toplumunun AB'ye küskünlüğünü yansıtan bir rakam ama buna rağmen Türk toplumu AB üyeliğini istiyor." ifadesini kullandı. 

"SİVİL TOPLUMU DESTEKLİYORUZ" 

Haberin Devamı

Büyükelçi Meyer-Landrut ise programın Türkiye ile AB arasında karşılıklı anlayışı daha da güçlendirecek özellikte bir program olduğunu ifade ederek, "Sivil toplumu destekliyoruz çünkü önceliğimiz olan sivil toplum ortamını geliştirmek, aktif vatandaşlığı güçlendirmek, kamu kurumları ile toplum arasındaki işbirliğini geliştirmek ve sivil toplum içinde işbirliğini artırmak hedeflerimiz bulunuyor." diye konuştu. 

AB ve Türkiye sivil toplumunun, bir araya gelerek karşılıklı yanlış anlama ve ön yargıları yıktığını söyleyen Meyer-Landrut, bu kapsamda birçok projenin hayata geçirilerek taraflar arasında bilgi ve fikir paylaşımı yapıldığına vurgu yaptı. 

Meyer-Landrut, sivil toplumun desteklenmesiyle aynı zamanda demokrasinin de desteklendiğini ifade ederek, "Sivil toplumun tüm süreçlere dahil olması demokratik anlamda AB ile Türkiye'nin aynı dilden konuşması için de çok önemli." dedi. 

"BUGÜN OKULA GİDEN ÇOCUKLARIN YÜZDE 60'I, OKUL BİTTİĞİNDE BUGÜN OLMAYAN MESLEKLERİ YAPACAK" 

Manservisi de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle ortaya çıkan ekonomik ve sosyal zorlukların toplumda eşitsizliği derinleştirdiğine vurgu yaptı. 

Salgın sürecinde ve sonrasındaki dönemde kurumların atacağı adımlarda sivil toplumun önemine işaret eden Manservisi, "Bugün okula giden çocukların yüzde 60'ı, okul bittiğinde bugün olmayan meslekleri yapacak. Burada sivil toplumun rolü ortaya çıkıyor. Bu anlaşılmazsa radikalleşme ve aşırıcılığın aralarında olduğu birçok riskle karşılaşmak söz konusu." diye konuştu. 

Manservisi, AB ve Türkiye arasında etkili bir diyaloğun kurulması gerektiğini belirterek, "Bunu da sağlamak için daha güçlü AB sivil toplumuna ve Türk sivil toplumuna ihtiyaç var." ifadelerini kullandı.

Karşılıklı önyargıların iki tarafın da bilgiye sahip olmamasından kaynaklandığını ifade eden Manservisi, "Birlikte çalışmak bunları bertaraf eder. Sivil toplum tarafında yoğun, güçlü ve serbest bir diyalog içinde olursak ilişkilerde de yoğun bir çıkış görürüz." değerlendirmesinde bulundu. 

"KURUMSALLAŞMIŞ DİYALOĞUN ETKİSİ DAHA FAZLA OLACAKTIR" 

Nuray ise İKV'nin 56 yıllık bir vakıf olarak Türkiye-AB ilişkilerini geliştirmek için gayret sarf ettiğini, vakıfların hayır işi yaptığını ve İKV'nin de Türkiye'yi AB'ye tam üyelik hedefine yakınlaştırmayı bir hayır işi olarak gördüğünü belirtti 

Bu hedef doğrultusunda 2002-2011 yılları arasında Türkiye Platformu toplantıları düzenlediklerini belirten Nuray, 10 Aralık 2004'teki toplantıya Türkiye ve AB kamuoyundan 258 STK, 229 iş dünyası temsilcisi, 35 siyasetçi, 59'u yabancı 156 gazetecinin katıldığını ifade etti. 

Nuray, sivil toplumun etkisini ölçmenin zor olduğunu belirterek, "Zor çünkü yasa çıkaramaz, diplomatik görüşme yapamaz. Tek yapabildiği arzusunu belirlemek ve buna odaklanmaktır. 10 aralık 2004'teki toplantıdan 1 hafta sonra Avrupa Konseyi toplandı ve Türkiye'yle müzakerelere başlama kararı aldı. Bunu biz sağlamadık ama çorbada tuzumuz oldu." diye konuştu. 

Diyaloğun kurumsallaşması gerektiğine de vurgu yapan Nuray, "AB ile İngiltere arasında Brexit'in ardından sivil toplum alanında güzel bir forum oluşturuluyor. Yılda bir düzenlenecek bir forum oluşturulmuş ve buradan çıkan kararların dikkate alınacağı belirtilmiş. Kurumsallaşmış diyaloğun etkisi daha fazla olacaktır. Dolayısıyla biz de diyaloğumuzu kurumsallaştıralım." değerlendirmesini yaptı. 

"DİYALOĞUN 10 YILI" ÇEVRİM İÇİ ETKİNLİĞİ 

Etkinlik kapsamında, Cüneyt Özdemir'in moderatörlüğündeki "Sivil Toplum Diyaloğu Yolculuğu" bölümünde AB Başkanlığı Mali İşbirliği ve Proje Uygulama Genel Müdürü Bülent Özcan'ın konuşması da yer alıyor. 

Program ayrıca, Ceyda Düvenci, Cem Seymen, Bünyamin Sürmeli ve Semiha Şahin'in moderatörlüğündeki "Sivil Toplum Diyaloğu Öyküleri" başlıklı panelleri de kapsıyor. 

Piyanist Gülsin Onay'ın kısa bir konser verdiği çevrim içi programda, Sivil Toplum Diyaloğu projelerine dair fotoğraflardan bir sanal sergi, Türkiye ve AB'den müzikal performanslar, tanıtım filmleri ve karikatür gösterisi de var. 

SİVİL TOPLUM DİYALOĞU 

Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) altında finanse edilen Türkiye ve AB Arasında Sivil Toplum Diyaloğu Programı ile Türkiye'deki ve AB'deki sivil toplum kuruluşları, 10 yıldır bilgi ve tecrübe alışverişinde bulmalarının yanı sıra kalıcı diyalog inşa etmek için ortak konular etrafında da bir araya geliyor. 

Sivil Toplum Diyaloğu ile AB müktesebatıyla ilgili alanlarda Türkiye'deki ve AB'deki sivil toplum kuruluşları arasında geliştirilen iş birliği ve ortaklıklar vasıtasıyla AB normları ve iyi uygulama örnekleri Türkiye'ye kazandırılıyor. 

Diyalog projeleri çerçevesinde birçok tematik alanda ortaklıklar ve ağlar oluşturuluyor ve bu yolla bir yandan AB'nin gelecekteki genişleme politikalarıyla ilgili kamuoyunun şekillenmesine katkı sunulurken diğer yandan Türkiye ile AB arasında karşılıklı anlayış teşvik ediliyor. 

Ortak çalışma kültürü ve iş birliğinin pekiştirildiği Sivil Toplum Diyaloğu hibe programı kapsamında, 2008'den bu yana 5 farklı dönemde ve değişik alanlarda yürütülen 400'e yakın projeye ve 650'nin üzerinde diyalog amaçlı ortaklığa yaklaşık 50 milyon avro kaynak sağlandı.