14.06.2010 - 14:53 | Son Güncellenme:
Teknolojik alanda üst düzeyde eğitim ve araştırma yapmak amacıyla İzmir ve Gebze’de kurulan yüksek teknoloji enstitüleri, öğrenciler kadar, bilim adamlarının da çekim noktası haline geldi. Enstitülerin, sunduğu teknik olanaklarla ABD, Avrupa ve Japonya’da görev yapan çok sayıda Türk akademisyeni, ana vatanlarına çektiği belirtildi.
1992 yılında özel bir yasayla diğer üniversitelerden farklı özelliklere sahip olarak, İzmir ve Gebze’de kurulan iki yüksek teknoloji enstitüsünün, araştırmaya ve sanayi işbirliğine dayalı eğitim modeliyle kısa sürede teknik anlamda dünya çapında önemli başarılar kaydettiği belirtildi.
Geniş laboratuvarlarıyla üretim yapabilme ve prototip geliştirebilme imkanları bulunan iki enstitünün dünyanın çeşitli bölgelerinde görev yapan bilim insanları için bir tercih noktası haline geldiği belirtiliyor.
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) Rektörü Prof. Dr. Zafer İlken, ABD’deki modeller örnek alınarak kurulan bu devlet üniversitelerinin lisans üstü eğitime verdikleri ağırlıkla diğer üniversitelerden ayrıldığını ifade etti.
İYTE’de toplam öğrenci sayısının yüzde 32’sinin yüksek lisans ve doktora öğrencisi olduğunu belirten İlken, Mühendislik, Mimarlık ve Fen Fakültelerinde 14 bölümün bulunduğu İYTE’de 4 bölümün de hiçbir fakülteye bağlı olmadan disiplinler arası faaliyet gösterdiğini dile getirdi.
-"MÜKEMMELİYET MERKEZLERİ"-
Bu bölümlerin güncel bilimin çalışma konuları arasında yer alan ve Türkiye’nin bu alandaki iddiasını artırabilmeyi amaçlayan Enerji, Biyoteknoloji, Çevre ve Malzeme Bilimi alanlarından oluştuğunu kaydeden İlken, üniversitede DPT ve AB destekli projelerle "Mükemmeliyet Merkezleri" oluşturduklarını dile getirdi.
Bu merkezlerin çok özellikli, pahalı ve hassas makinelerden oluştuğunu, dünyada çok az bilim kurumunda bulunan özelliklere sahip olduğunu vurgulayan İlken, her biri 3-4 milyon liraya mal olan bu merkezlerden üniversite dışındaki kurumların da yararlanabildiğine işaret etti.
İYTE’nin Ege Bölgesi’nin teknoloji merkezi olduğunu, son yıllarda yaptığı araştırmalarla biyoteknoloji ve biyomühendislik, kablosuz iletişim ve malzeme bilimleri konularında dünya arenasında iddialı konuma geldiğini, tanınırlığını giderek artırdığını ifade eden İlken, bunun akademisyenlerin ilgisinden de anlaşılabildiğine dikkati çekti.
İlken, şu bilgileri verdi: "Öğretim üyesi potansiyelimizin büyük çoğunluğu özellikle ABD’de yüksek lisans yapıp gelenlerden oluşuyor. Bu kişiler hem bilimde dünyanın nerede olduğunu biliyorlar, hem de oradaki hocalarıyla iletişimleri devam ediyor. Bizim buradaki öğrencilerimizi de oraya götürmek gibi avantajlarımız var.
-"SANAYİYLE İŞBİRLİĞİ YAPARAK ÇOK SAYIDA PATENT YARATTIK"-
Türk Amerikan Bilim Adamları Derneği ile Türkiye’ye dönmek isteyenleri kazandırma gayreti içindeyiz. Özellikle 11 Eylül olayı sonrası bize olan başvurularda çok ciddi artışlar oldu. Özellikle moleküler biyoloji ve genetik, kimya gibi temel bilimlerde ilgi biraz daha fazla. Bunu, 11 Eylül sonrası Müslümanların orada kendilerini güçsüz hissetmesinin bir sonucu olarak algılıyoruz. Tabii bunda uzun yıllarını orada geçirenlerin artık kendi ülkelerine dönmek isteği de belirleyicidir.
Sadece Türkler değil, yabancı akademisyenlerin de ilgisi var. Bazı bölümlerimize bir yıl içinde 8-10 akademisyen müracaat ediyor. Buraya gelip seminer veriyorlar, burada bir seçim yapılıyor. İmkanlar anlamında hiçbir farkımız yok. Hatta bazı hocalarımız ABD ve Japonya’dan çok daha iyi olanaklar sunduğumuzu söylüyor. Bunun ürünlerini de almaya başladık. Bilimsel yayın konusunda ülke çapında ön sıralardayız, sanayiyle işbirliği yaparak çok sayıda patent yarattık. Türkiye ve dünyadaki çeşitli kurumlardan her yıl ödüller alıyoruz."
-TERMAL HAVUZ VE KONSER ALANLARI-
İlken, İYTE’nin dünyada çok az eğitim kurumunda bulunan bir kampüs alanına sahip olduğunu, akademisyenler ve öğrenciler açısından sadece laboratuvarın değil, çevrenin de çekici geldiğini ifade etti.
Urla ilçesinin Gülbahçe köyü tepelerinde, denize kıyısı bulunan 35 bin dönüm alanda kurulan enstitünün bir yaşam merkezi haline getirilmesine çalışıldığını dile getiren İlken, bu konuda ilginç projelere imza atacaklarını ifade etti.
Kampüs alanı içinde Silikon Vadisi benzeri bir teknokent kurulması için Fransız teknopark kurucu şirketi CICOM ile görüşmelerin devam ettiğini kaydeden İlken, yabancı ortaklık oluşmasa dahi İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin vereceği altyapı desteğiyle bölgeyi bir teknoloji yerleşkesi haline getirmeyi hedeflediklerini söyledi.
İlken, orta vadeli bir program olan teknokentin gerçekleşmesi halinde İYTE’nin sadece Ege’nin değil, bu coğrafyanın da teknoloji merkezi haline geleceğine işaret etti.
İlken, kampüs alanı içinde gençlerin ve müzikseverlerin dikkatini çekeceklerini düşündükleri bir yatırıma başladıklarını belirterek, "Kampüs alanı içindeki 600 dönümlük alanda İYTE Arena ismiyle, içinde karavan ve kamp alanları, konser alanları, açık ve kapalı termal havuzların yer aldığı bir rekreasyon alanı yapacağız. Burada dünyaca ünlü grupları ağırlamak istiyoruz. Ayrıca Alaçatı ve Çeşme’ye yakın olmamız nedeniyle gençliğin bir çekim noktası haline geleceğiz" dedi.
İYTE’de görevli bilimadamları son dönemde, yenilebilen ambalaj, kök hücreyle kemik uzatma ve astım tedavisi, depreme karşı yapı güçlendirmede amortisörlü sistem ve mercimek, nohut, biber ve fındık gibi Anadolu’ya özgü tarım ürünlerinin kansere karşı koruyuculuğu konusunda çarpıcı sonuçları bulunan araştırmalara imza atmıştı.
-GEBZE, LİSANSÜSTÜNE AĞIRLIK VERİYOR-
Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü (GYTE) Rektörü Alinur Büyükaksoy ise lisansüstü eğitim ağırlığıyla çalışan enstitüde bin 11’i lisans 2 bin 441 öğrencinin eğitim gördüğünü, bu öğrencilerden 388’inin doktora yaptığını ifade etti.
4 fakülte ve iki enstitünün bulunduğu üniversitede, sadece 8 bölümde lisans eğitimi verildiğini kaydeden Büyükaksoy, "Burası Türkiye’nin göz bebeği olma yolunda ilerleyen bir üniversite. Eğer burası diğer üniversiteler gibi lisans öğrencilerine boğulursa, esas amacımızdan saparız. O zaman buranın bir enstitü olmasının da gereği kalmaz. Bu oranın korunması gerekiyor. Tüm temennimiz lisans öğrencisi sayısının artmaması. Stratejik planımızdaki amacımız, lisansüstü öğrenci sayımızın lisans öğrenci sayısından fazla olmasıdır" dedi.
Üniversite sınavında yüzde 3 ile 5 aralığına giren öğrencilerin GYTE’deki bölümlere girebildiğine dikkati çeken Büyükaksoy, lisans eğitimini çok tercih etmemelerine rağmen sınırlı sayıda ve nitelikli öğrencinin lisansüstü programlar için iyi bir kaynak sağladığını ifade etti.
Büyükaksoy, Prof. Dr. Ural Akbulut başkanlığında bir ekibin yaptığı "üniversiteler sıralaması" araştırmasında GYTE’nin 2 yıldır tıp fakültesi
olmayan üniversiteler arasında üçüncü sırada gösterildiğine dikkati çekti.
Üniversitede 9’u yabancı uyruklu, 163 öğretim üyesi ve toplam 406 akademik personelin bulunduğunu kaydeden Büyükaksoy, sözlerini şöyle sürdürdü: "Üniversitemizde bilimsel çalışmalar da ağırlıkta. Şimdiye kadar 33’ü tamamlanmış, 34 DPT projesi yürütüldü. 26’sı tamamlanmış, 77 TÜBİTAK projesi alındı. Kaynağı üniversite bütçesinden karşılanan araştırmaların da 108’i tamamlanmış durumda. 190 bilimsel araştırma projemiz var. 2 AB ve 2 Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ortaklığıyla yürütülen projemiz var. Bunun dışında TSK ile ciddi işbirliği yaptığımız projeler mevcut."
-SANAYİ İŞBİRLİĞİ-
Sanayi bölgesinde bulundukları için bazı büyük sanayi tesisleriyle staj anlaşmaları bulunduğuna dikkati çeken Büyükaksoy, öğrencilerin bitirme ödevlerini uzun dönemli staj yaptıkları fabrikaların sorunlarına yönelik çözüm getirme konularından seçtiğine dikkati çekti.
Bu sürecin öğrenciler için "iş dünyasıyla nişanlanma" dönemi anlamına geldiğini, firmalardan da bu konuda çok olumlu geri dönüşler aldıklarını dile getiren Büyükaksoy, lisans ders programlarını hazırlarken de sanayinin beklentilerini dikkate aldıklarını ve bu şekilde eğitim verdiklerini belirtti.
3