Ekonomi Hem büyümek hem de yeşillenmek mümkün

Hem büyümek hem de yeşillenmek mümkün

24.11.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Dünyanın çok büyük iki derdi var, biri küresel ısınma, diğeri yoksulluk. Bunlardan birini çözerken, bu kez de öbür sorunun yükseleceğini dile getirenler var. Oysa ki iki sorunu aynı anda çözmek de mümkün...

Hem büyümek hem de yeşillenmek mümkün

Dünyanın derdi çok ama ikisi çok büyük. Bunlardan birisi küresel ısınma, diğeri ise artan ekonomik dengesizlikler ve yoksulluk. Durumu bir tahterevalliye benzetenler var. Bu sorunlardan biri ile mücadelenin diğerini yukarı çıkaracağı düşünülüyor. Oysa bu iki yaşamsal sorunun çözümünü aynı anda sağlamak mümkün.

Haberin Devamı

İklim değişikliği ile mücadele kapsamlı bir süreç. Ciddi de bir finansal boyutu var. Mücadelenin ana unsurlarından biri fosil yakıtların kullanımının sonlandırılmasına dayanıyor. Kömür, petrol ve doğalgazın iklimdeki değişikliğe yol açtığı ve atmosferi kirlettiği artık bir realite. Ancak bunların, özellikle kömürün maliyeti en düşük olan kaynak olduğu da bir başka realite. Birçok ekonomi için kömür bu nedenle vazgeçilebilir değil. Fosil yakıt olmadan birçok ülkede ekonomi çarklarının dönmesi zor. Bu açıdan bakıldığında kömürsüz bir ekonomi daha yavaş büyüme, daha yüksek enflasyon demek. Bu görüşe göre fosil yakıtlarla vedalaşmak dünyayı ekonomik kaosa sürükleyecektir. Doğrudur; sanayi devriminden sonra dünya çok değişti; çok gelişti. Bu ekonomik gelişmede kömür, petrol ve gazın payı çok büyük. Bu kaynaklar sayesinde küresel ekonomi hızlı büyüdü. Son 100 yılda kişi başına birincil enerji tüketimi üçe katladı. Bir yandan da dünya nüfusu neredeyse 7’ye katladı.

Haberin Devamı

Bir şey yapmamanın maliyeti

Şimdi ise bunların yerini alacak başka teknolojiler devreye girdi. 100 yıl önce ortada olmayan yenilenebilir enerji kaynakları şimdi birçok ülkede kullanılmaya başlandı. Maliyetler ciddi şekilde geriledi. Hatta bazı yerlerde rüzgar ya da güneş enerjisine dayalı elektrik üretimi kömür ya da petrole dayalı yönteme göre daha ucuz hale geldi. Toplam enerji üretiminde payları anlamlı seviyelere gelmeye başladı.

Söz konusu olan ekonomik analiz olunca dikkate alınması gereken bir başka maliyet faktörü daha var; o da bir şeyler yapmamanın maliyeti. Eğer küresel ısınma böyle devam ederse, bu aksiyonsuzluğun sonuçları ekonomilerde ciddi sorun ve daralmalara yol açacaktır. BBC’de yer alan bir analize göre 2050’ye kadar önlem alınmazsa küresel ekonomi doğal felaketler ve aşırı ısınma nedeniyle yüzde 18 daralacak.

Dünyada nüfusu 5 milyondan fazla olan şehirlerin üçte ikisi deniz seviyesindeki yükselmeden etkilenecek. Dünya nüfusunun yüzde 40’ı sahil kenarında ya da sahilden 100 kilometre uzaklıkta yer alan bölgelerde yaşıyor. Küresel ısınma gıda ve su güvenliğini tehdit ediyor. Tarımı olumsuz etkiliyor. 500 milyon kişi erozyonlardan etkilenen alanlarda yaşıyor. Kuraklık, tayfun, kasırga, sıcak ve kuru hava koşulları her yıl ekonomilere 500 milyar doların üzerinde maliyet çıkarıyor. Göçleri tetikliyor, uluslararası gerilimlere zemin yaratıyor.

Haberin Devamı

Sorunun çözümü ekonomik oldukları için kömür, petrol ve gaza dayalı bir ekonomik modeli sürdürmek yerine verimli tekonolojilere yönelmekten geçiyor. Hükümetler buna dönük teşvik sistemlerini devreye sokmalı; sübvansiyonlar fosil yakıttan temiz enerjiye kaydırılmalı, finans kuruluşları kredilendirmede bunu dikkate almalı, yerel yönetimler kentleri bu geçişe yöneltmelidir. Bu adımlarla sağlanacak teknolojik gelişme sayesinde temiz enerji daha ucuz ve daha ulaşılabilir olacaktır.

Daha çok yerli, daha çok yenilenebilir

Türkiye’nin “Daha çok yerli, daha çok yenilenebilir” felsefesi doğru ve zamanın ruhuna uygun. Böylece enerji potansiyelimizi kullanırken, aynı zamanda enerji ihtiyacını temiz ve sürekli şekilde karşılama imkanına sahip olacağız. Bunu yaparken enerji ithalatımız da azalacaktır.

Haberin Devamı

Hem büyümek hem de yeşillenmek mümkün

Türkiye net enerji ithalatçısı bir ülke. Yılda 30 milyon tonun üzerinde petrol ithal ediyor. Ödemeler dengesindeki cari işlemler açığının nedenlerinden biri de bu ithalat. Oysa enerji hariç bakıldığında cari işlemlerimiz dengeyi tutturabiliyor; hatta fazla bile verebiliyor.

İklim konusundaki girişimleri ve açıklamaları ile dikkat çeken TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız, Türkiye’nin  konvansiyonel enerji kaynakları açısından dışa bağımlı olmasına karşın hidroelektrik, rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin ve yetkin konumda olduğunun altını çizerek, “Bu kaynakların değerlendirilmesi amacıyla sektör temsilcileri ve kanun yapıcılara büyük görevler düşüyor” diyor.

Türkiye yenilenebilir enerjide kayda değer ilerlemeler katediyor. Ülkenin 2020’den itibaren devreye aldığı kurulu gücün tamamına yakınını yenilenebilir kaynaklardan sağlaması bu anlamda önemlidir. Aynı şekilde 2020’de yenilenebilir enerji kurulu gücünü en çok artıran ülkeler arasında dünyada dokuzuncu, Avrupa’da ise dördüncü olmamız sevindirici ama yeterli değildir. Türkiye üretimle beraber yenilenebilir enerji teknolojilerinde de ilerlemek zorundadır. 

Haberin Devamı

Geçen ay Ankara’da sohbet ettiğimiz Ziya Altunyaldız’ın dediği gibi, “Bu noktada sürdürülebilir kalkınmanın yolunun büyüme ile çevreyi bir arada önemsemekten geçtiğinin bilincinde olarak enerji tesislerimizin karbon nötr ve yeşil dönüşüme uyumlu hale gelmesi” önemli. Ziya bey diyor ki:

“Yeni dönüşüm sürecinde geleneksel yaklaşımların yeri artık yok. Çığır açan teknolojiler, ezber bozan çözümler ve tüm araştırma alanlarının etkin kullanıldığı karar alma süreçleri, yeşil dönüşümün odağını oluşturan hususların arasındadır.”

İklim değişikliği ile mücadelede yol haritası sunan bu sözlerde ‘geleneksel yaklaşımların ihtiyaca cevap vermediği ve çığır açan çözümler’in altı çizilmelidir. Glasgow’daki tartışmaların odaklandığı nokta da bu olmuştu. Altunyaldız’ın uyardığı gibi, “İklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine karşı çok geç olmadan ciddi önlemler almalıyız. Artık tahribat ve yıkıcı boyutlara ulaşan çevre kirliliği hayatın her alanını olumsuz etkiliyor... Harekete geçmediğimiz her gün, kaybımızın katlanarak artmasına neden oluyor.”