“İlk vakalarda mecburen Çin deneyimlerini dikkate aldık. Çünkü başka çaremiz yoktu. İki hafta sonra kendi tecrübelerimize dayanarak kendi algoritmamızı geliştirdik. Bakanlık neredeyse her hafta algoritmayı yeniledi. Böylece dünyadaki diğer uygulamalardan oldukça farklı ve ayrışık bir tedavi protokolümüz oldu. Sonuçlarını da almaya başlamış durumdayız."
"Türkiye olarak, ‘hidroksiklorokin’ tedavisine hastalığın çok erken döneminde başlıyoruz. Erken davranarak yeterince ilaç stoklamıştık. ‘Favipiravir’ tedavisine virüsün replikasyon zamanında yani hastalık iyice ağırlaşmadan, yoğun bakım ihtiyacı ortaya çıkmadan başladık. Oysa ilk uygulamalarda böyle değildi. Diğer ülkelerde halen böyle değil. Bu ilaç özellikle Avrupa ülkelerinde hastalık ağrılaşınca veriliyor ama o zaman da etkisi fazla olmuyor.”
“Yoğun bakımdaki hastalarda erken entübasyondan (invaziv ventilasyondan) vazgeçtik. Çünkü bunun hastalığın seyrini çok değiştirmediğini gözlemledik. Bunun yerine non-invaziv ventilason CPAP dediğimiz sürekli pozitif basınçlı hava yolu tekniğine geçtik."
"Böylece invaziv ventilasyonun oluşturduğu akciğer hasarlarını da önlemiş olduk. Belki de en önemlisi hastalığın tanımlandığı gibi tipik akut solunum sıkıntısı olmadığını, pıhtılaşma bozukluğu gibi ilave problemlerin meydana geldiğini ve hastaların bu nedenle de kaybedildiğini gözlemledik."
"Dolayısıyla antikoagülan ilaçları da algoritmamıza eklemiş olduk. Tüm bunları Kovid-19 tanısı için PCR’den bile daha hassas olan akciğer tomografisi kapasitemizin çok çok iyi olması ve hızlı tanı sayesinde yapabildik."
"Dünyanın hiçbir ülkesinde bizdeki kadar akciğer tomografisi yoktur. Bu durum önceden eleştiri konusuydu ama şimdi işimize yaradı. Tüm bunların üzerinde bahsedilmesi gereken bir şey daha var. Başta doktorlarımız ve hemşirelerimiz olmak üzere sağlık çalışanlarımızın yoğun hasta kapasitesini eritebilme yeteneği.”