Bir şey anlatırken, bir cümlede üç defa “Anlıyor musun?” diyenler vardır. Sen düzgün anlatırsan anlarım, zekâma niye laf ediyorsun? Biraz daha insaflısı da, “Anlatabiliyor muyum?”a girer. Suçu kendi üzerine alıyor gibidir, ama aslında aynı şeyi söylüyordur.
Akşam evde parti var deyince damlayan, cenazem var deyince uzaklaşandan hayır gelmez. Garip ama bunun tersi de can sıkıcıdır. Hayatınızda bir kere birlikte bir şey yapmadığınız, muhabbet edip gülmediğiniz insan en kötü günde sağ kolunuz rolü yapar. İkisine de “Bir dakika…” demek gerekir.
Bir kadeh içince normalde size asla anlatmayacağı şeyleri anlatanlar, husumeti ortaya dökenler… Normalde hiç cesaretinizi mi yok konuşmaya? İçmeden söylemeyeceğiniz şeyleri söyleyince gayet itici oluyorsunuz.
Onların uzmanlık alanları hayattır, ilimdir, bilimdir, sanattır, sepettir, her şeydir. Her konuda çok net fikirleri, sizinkine karşılık ileri sürecekleri bir tezleri vardır. Birçoğu saçmasapandır zaten…
Allahım ne kadar nazik, hep sizli bizli, her cümlede bir ‘özür dilerim’… Böyle ultra nazik insanların iç daraltıcı, hayattan bezdirici bir yanı vardır. Yanında küfür etmek, lafını kesmek falan istersiniz.
Önce bir ihtiyaçla başlamıştır, sonra tike dönmüştür. Boş bulundukları her anda dişlerinin arasını tıslatarak öttürürler. Onlar farkında değildir, ama etrafındakiler bir süre sonra sadece o sesi duymaya başlar.
Sanki bekleyenler insan değil, bir bahane bulup kuyruğun önüne kaynayanlar en gıcık insan tipi sıralamasında üst sıralara oynar. En fenası, laf ettiğinizde hem suçlu hem güçlü modeli size bağırması, haklıymış rolü yapmasıdır.
Bir yere gidilir yemek yenir. Siz ne kadar “Mümkün değil, ben ödeyeceğim”ciyseniz, o “Eyvallah o zaman”cıdır. Bir, iki, üç tamam da, her buluşmada cebine akrep koyup gelen adamdan, kadından yavaştan uzaklaşmak gerek.
Kendi kendinize bir şarkı mırıldanırken aniden dibinizde bitip sizin şarkıyı mırıldanmaya başlarlar. Zaten sahnede falan değiliz, kim kimden niye rol çalıyor? Kendine başka bir şarkı bulup mırıldanamıyor musun?
Her okuduğu kitap hayatının kitabıdır, her dinlediği grup hayatının müziğidir. Geçen hafta hayatında gördüğü en güzel kasabaya gitmiştir. Her şeyden çok kolay etkilenir, çok fazla büyülenirler. En sonunda karşısındakine fenalık getirirler.
Keyifli muhabbet etmek imkânsızdır. Çünkü muhabbetten anladığı dedikodudur. Kim kimden ayrıldı, kim kimin arkasından konuştu, son dakika gelişmeleri hep bunda... İç şişirir.
Mesela aranızda öyle bir hukuk yokken birden yanınızda soyunurlar. Ya da hiç çekinmeden çantanızı karıştırırlar ya da birden cinsel hayatınıza dair soru sorarlar. Ne zaman bu kadar samimi olduk?
Normalde size bir zararı yoktur, incileriniz dökülmüyor. Awma siz okurken gazeteye musallat olanlar insanı gıcık eder. Gazeteyi kendisine hediye etseniz o kadar iştahla okumaz ama…
Bütün hakemler satılmıştır, sol bitmiştir, şeriat geliyordur. Farklı temalarda ezberledikleri birer ikişer cümle vardır, sıradan onları geçerler. Ezberledikleri sadece cümle de değil, o bakış açısıdır. Dümdüz, sığ insanlardır.
Şehirlerarası otobüslerde, uçaklarda da büyük beladır ama 15 dakikalık servis yolculuğunda bile oturur oturmaz koltuğu dibine kadar yatırırlar. Arkadakinin bacaklar ezilir, çanta mideyle bütünleşir.
Sağlıklı beslenen, her tür bitkiden, vitaminden, egzersiz çeşidi ve diyetten haberdar olan insanlardır. Bunların hepsi tek tek normal ve tasvip edeceğiniz şeyler ama tek kişide toplandığında ve de hayatın anlamı haline getirildiğinde çok fena bir insan ortaya çıkıyor. Kuyruk yağıyla kovalamak istiyorsunuz…