İtalya'da Hrıstiyanlığın yayılması ve Papalık makamının burada hayat bulması ile birlikte Pompeii'de yaşananlar ibretlik bir hikâye olarak kuşaklar boyunca anlatılmıştır. Pompeii'ye dair eldeki yazılı kaynaklar ışığında kentteki yaşama dair ortaya çıkan bilgiler yüzlerce yıl boyunca ders çıkarılması gereken ibretlik bir olay olarak anlatıldı.
Pompeii Antik Kenti, Napoli Körfezi'nde, Napoli kentinde güneyinde muhtemelen ilk olarak milâttan önce 6. yüzyılda kentleşmeye başladı. Ancak bundan da yaklaşık iki yüzyıl önce körfezin kuzey ucuna Yunanların İschia isimli bir yerleşim kurdukları bilinmekte. Bu yerleşim bölgedeki en eski toplu yaşam alanlarından biri olma özelliği taşıyor.
Bu tarihte İtalya'nın kuzeyinden gelen Etrüskler, bölgeye akınlar düzenlemişse de Napoli Körfezi'ndeki bu yerleşim Yunanlar tarafından başarılı bir şekilde savunulmuştur. Sonrasında ise milâttan önce 209 yılına gelindiğinde Romalılar bölgede hakimiyet kurmayı başarır ve bölge artık bir Roma yerleşimi haline gelir.
Milâttan sonra birinci yüzyılda Pompeii, tarihin en parlak günlerini yaşamaya başlar. Roma hakimiyetinde hızlı bir şekilde büyüyen Pompei bir ticaret ve tarım kentine dönüşür. Bu dönemde nüfusu 10 bini aşarak neredeyse 20 bin civarına ulaşır. Bu rakam Antik Çağ için azımsanmayacak bir miktardır.
Yün, çiçek, pefüm ve fermente edilmiş sardalya bölgenin en önemli üretim ve dışarıya sattığı ürünler haline gelir. Milâttan sonra birinci yüzyılda hızlı bir şekilde gelişip büyüyen Pompeii, İtalya'nın güneyindeki Campania bölgesinin en önemli şehirlerinden biri haline gelir. Ticaretteki başarı kentin mimarisine de olumlu bir biçimde kısa süre içinde yansır.
Bu dönemde Pompeii'ye geniş caddedeler, sütunlu binalar, heykeller ve Roma tapınakları inşa edilir. Dev bir amfitiyatronun da inşa edildiği Pompeii, Vezüv Yanardağı'nın patlaması sonucu küle dönüşene değin oldukça canlı bir kent görüntüsü çizmeyi sürdürür. Bu dönemde şehir düzgün bir biçimde ızgara plan şeklinde gelişim göstermiştir.
24 Ağustos 79 tarihinde Vezüv Yanardağının ani bir şekilde patlayarak ponza, taş, zehirli gazlar, kül ve çamur püskürtmesi sonucu 15 dakika gibi kısa bir sürede yaşamın son bulduğu bu tarihi şehir 1748 yılına kadar toprak altında kaldı. Bu tarihte tesadüfen yeniden keşfedilen Pompeii büyük çabayla gün yüzüne çıkarıldı.
1997 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi'ne dahil edilen Pompeii Antik Kenti günümüzde İtalya'nın en çok ziyaret edilen tarihi yerleşimlerinden biridir. Özellikle Napoli'ye gelen hemen hemen herkesin mutlaka ziyaret ettiği Pompeii'de turistleri dehşete düşürecek görüntüler de yer alıyor.
Vezüv'deki patlama sonrası ponza, taş, kül, çamur ile zehirli gazların püskürttüğü gazla kapana kısılan insanların bedenlerinin biçimleri, et ve kemikleri yok olduktan sonra bile uzun yıllar volkanik kalıplar içinde korunmuş bir şekilde günümüze kadar ulaşmıştır. Bu görüntü ise bölgeyi ziyaret eden turistleri dehşete düşürmektedir.
Patlamadan yaklaşık 30 yıl sonra Plinus'un tarihçi Tacitus'a yazdığı bir mektupta felakette amcası Yaşlı Plinus'un nasıl öldüğünü anlatmıştır. Pompeii 4 metre ponza ve kül altında kaldıktan sonra hayatta kalmayı başaran çok az sayıda insan bölgenin bir daha yerleşilebilir hale getirilemeyecek kadar kötü bir durumda olması nedeniyle başka yerlere göç etmiştir.
Forum, amfitiyatro, geniş caddeler, Roma tapınakları ve daha başka çeşitli kamusal alanlarıyla gelişmiş bir Roma kenti olan Pompeii günümüzde bu görkemini neredeyse iki bin yıl boyunca toprak altında kalması ve bu sayede dış etkenlere karşı korunmuş olmasına borçlu.